tarihi konuşma | " /> tarihi konuşma | "/>

En Sıcak Konular

Erdoğan'dan tarihi konuşma

11 Ağustos 2009 14:05 tsi
Erdoğan'dan tarihi konuşma Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın bu konuşması çok tartışılacak...

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi tarihini yazanların, AK Parti'nin, demokrasiyi muhafaza etmek ve yüceltmek noktasında verdiği kararlı mücadeleyi, altını kalın çizgilerle çizerek tespit edeceklerini belirterek, ''İnanıyorum ki AK Parti'nin 8 yıldır tek başına verdiği demokrasi mücadelesi sayesinde artık, yakın ve uzak gelecekte hiç kimse demokrasiye gölge düşürme, demokratik rejimi zafiyete uğratma, hukuk sistemini karanlık tünellere sokma cüretini gösteremeyeceklerdir'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda yaptığı konuşmada, 14 Ağustos Cuma günü AK Parti'nin 8. kuruluş yıldönümü olduğunu hatırlatarak, kutlamayı birlikte yapacaklarını söyledi. Aynı gün Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında 8 yılın muhasebesini yapma imkanı olacağını anlatan Erdoğan, partisinin, bu kadro ile 8 yıl gibi bir sürede on yılların hizmetini, on yılların eserini sığdırma başarısını gösterdiğini kaydetti.

Türkiye'nin, iç politikadan dış politikaya, ekonomiden toplumsal yaşama kadar her alanda çok farklı bir idare anlayışıyla, son derece pozitif bir sorun çözme anlayışıyla bu dönem içerisinde tanıştığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

''AK Parti ile birlikte Türkiye, geleceğe ilişkin umutlarını çoğaltmış, öz güvenini tekrar kazanmış, birlik ve beraberlik içerisinde huzur ve emniyet zemininde güçlü bir ülke inşa etme iradesini sergilemeye başlamıştı. 8 yıl gibi kısa bir sürede, Türkiye demokrasisi çok farklı bir boyut kazandı. Sistem ve siyaset normalleşti. Her alanda daha ileri standartlara ulaştık. Millet odaklı siyaset anlayışını, insan odaklı siyaset anlayışını, bunun yanında bütünüyle milletin birbiriyle kucaklaşma anlayışını idrak ettiğimiz böyle bir anlayışla geleceğe yönelik adımlar attığımız ve bütün bunları temel bir felsefe olarak kabul ettiğimiz dönemi yaşadık, yaşıyoruz ve inşallah yaşayacağız. Demokrasiyi yükseltmek, demokrasinin standartlarını yükseltmek, devlet-millet kaynaşmasını sağlamak, her alanda güven zeminini pekiştirmek hedeflerimiz arasında yer aldı.

Bu hedeflerimizi de büyük ölçüde gerçekleştirdik. 8 yıl boyunca maruz kaldığımız her türlü engelleme girişimi karşısında nasıl cesur demokratik duruş sergilediğimizi, nasıl tutarlı politika izlediğimizi aziz milletimiz çok iyi takdir ediyor. Rotamız, her zaman milletimizin rotası oldu. Üst üste girdiğimiz 4 seçimden de birinci parti olarak çıkmayı başardık. Milletimizin bize yüklediği emanete asla gölge düşürmedik. Şımarmadık, rehavete kapılmadık, çürüme gibi, yozlaşma gibi kavramları bu siyasi hareketin yanına, yöresine asla yaklaştırmamanın gayreti içinde olduk.

Bugünden bakınca, geride bıraktığımız dönemin Türkiye'nin demokrasi tarihinde nasıl bir yere karşılık geldiğini belkide hakkıyla değerlendiremeyebiliriz. Ancak, şuna yürekten inanıyorum ki tarih yazanlar, Türkiye'nin demokrasi serüveninde bu 8 yılı ve bundan sonra gelecek onlarca yılı çok farklı bir yere koyacak, çok farklı bir şekilde değerlendirecektir.''

''ÇETELER''
Başbakan Erdoğan, ''demokrasi tarihimizi yazanlar, inanıyorum ki AK Parti'nin, demokrasiyi muhafaza etmek ve yüceltmek noktasında verdiği kararlı mücadeleyi altını kalın çizgilerle çizerek tespit edeceklerdir'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Gelecekten bugüne bakanlar, inanıyorum ki AK Partinin, hukuk mücadelesini, AK parti'nin çetelerle mücadelesini, AK parti'nin, karanlık güç odaklarıyla mücadelesini hem takdirle anacak hem de kendilerine bir referans olarak kabul edeceklerdir. Ve yine inanıyorum ki AK parti'nin 8 yıldır tek başına verdiği demokrasi mücadelesi sayesinde artık, yakın ve uzak gelecekte hiç kimse demokrasiye gölge düşürme, demokratik rejimi zafiyete uğratma, hukuk sistemini karanlık tünellere sokma cüretini gösteremeyeceklerdir.   

Bizim tahkim ettiğimiz millet egemenliği, bugün olduğu gibi bundan sonra da asla ve asla vesayet kabul etmeyecek. Milletle egemenlik arasına asla ve asla simsarlar sirayet edemeyecektir. Yakın ve uzak gelecekte Türkiye'nin yeniden çetelerin, mafyanın, hukuk dışı örgütlenmelerin kıskacına düşmesi asla ve asla söz konusu olamayacak. Bizim başlattığımız kararlı mücadele sayesinde gelecek nesiller de temiz siyaset ve bunun yanında vargüçleriyle buna sahip olmanın gayreti içinde olacaklardır. AK Parti, Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin, adalet ve hukuk mücadelesinin, reformlarla ortaya konulan gelişme iradesinin bir numaralı aktörü haline gelmiştir. İşte onun için diyorum ki işte bu grup, bu parti, bu hareket, tarih yazan, tarihe not düşen, tarihin seyrini olumlu yönde değiştiren bir kadrodur. Türkiye, siz değerli arkadaşlarım sayesinde daha önce tecrübe etmediği başarıları tecrübe etmiştir.''

Milletvekillerinin her birine yürekten teşekkür eden Erdoğan, hareketlerine gönül veren, yüreğini ortaya koymuş her bir yol arkadaşına ''en kalbi şükranlarını'' sunduğunu ifade etti.

"ENERJİMİZİ KALKINMAYA VERSEYDİK..."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Eğer Türkiye enerjisini, bütçesini, kazanımlarını, huzurunu, refahını, gencecik fidan gibi delikanlılarını teröre kurban etmeseydi, Türkiye son 25 yılını terörle, çatışmayla, olağanüstü hal ile faili meçhullerle, boşaltılan köylerle, üzerine Ayyıldızlı bayrağımızın örtültüğü tabut görüntüleriyle heba etmeseydi bugün nerede olurdu?'' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Türkiye'nin AK Parti iktidarı döneminde çok büyük değişim ve dönüşüm yaşadığını, bunun hızlı bir şekilde devam ettiğini ifade etti. Erdoğan, ''Artık dünün kelimeleri, kavram ve sıfatlarıyla Türkiye'yi tanımlamak, eksik ve yetersiz kalacaktır. Düne ait meselelerle tartışmalarla, sonu gelmeyen polemiklerle, ülkeye en ufak fayda sağlamayan gerilimlerle bugüne uyum sağlayamayız. Bu gayretin içinde olanlar hem kendilerine hem de ülkeye zarar veriyor'' diye konuştu.

Milletvekillerinden muhayyellerini (hayal güçlerini) biraz zorlamalarını isteyen Erdoğan, ''Acaba Türkiye tek haneli enflasyonu, 2005 yılında AK Parti iktidarında değil de 1970'lerde yakalamış olsaydı bugün nasıl bir Türkiye'de yaşamış olurduk? Türkiye'nin ihracatı 2008 sonunda değil, 1970, 1980, 1990 sonunda 132 milyar dolara ulaşmış olsaydı, Türkiye bugün değil de bundan 10-20 yıl önce dünyanın en büyük 17. ekonomisi konumuna yükselmiş olsaydı, bugün biz nerelerde olurduk?'' diye sordu.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye'nin bugün demokrasiyle elde etmiş olduğu standartları bundan 10, 20, 30 yıl önce elde etmiş olsaydık, Türkiye bugün nerelerde, hangi seviyelerde olurdu, bunun hesabını yaptık mı, kendimize bu soruyu sorduk mu? Demokrasinin üzerindeki vesayet tartışmaları, AK Parti ile birlikte değil de çok daha öncesinde sona erseydi, bugün demokrasimiz hangi seviyelerde olurdu? Türkiye, çetelerle, mafyayla, karanlık örgütlerle mücadelesini ertelemesiydi, faili meçhullerin üzerine örtmeseydi, hukuk ve demokrasiyi tüm kurum ve kurullarıyla işletseydi acaba bugün nasıl bir ülkede yaşıyor olacaktık? Türkiye geçmişte içine kapanmasaydı, etrafına sanal duvarlar örmeseydi, aktif dış politika izleseydi, bölgesel ve küresel meselelerde daha güçlü roller üstlenseydi bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olurduk? işte biz bu soruları kendimize sorduk, soruyoruz ve soracağız. Biz kendimizi bu soruları sorma zorunluluğunda hissediyoruz. Ama aynı şekilde gelecek nesillerin bu soruları sormaması için elimizden geleni yapıyoruz.

Biz artık şu soruyu da soruyoruz, hem de yüksek sesle, gür sesle; eğer Türkiye enerjisini, bütçesini, kazanımlarını, bütün bunların ötesinde huzurunu, refahını, gencecik fidan gibi delikanlılarını teröre kurban etmeseydi, Türkiye son 25 yılını terörle, çatışmayla, olağanüstü hal ile faili meçhullerle, boşaltılan köylerle, üzerine ayyıldızlı bayrağımızın örtüldüğü tabut görüntüleriyle heba etmeseydi bugün nerede olurdu?

Eğer sorun daha ortaya çıkarken fark edilip gerekli tedbirler alınabilseydi, eğe mesele büyümeden çözüme kavuşturulsaydı on binlerce insanımız hayatını kaybetmeden, on binlercesi yaralanmadan ve yüz binlercesi mağdur olmadan bu mesele suhuletle çözülmüş olsaydı bugün Türkiye nerede olurdu? Bu soruları çoğaltarak sormanızı istiyorum. Milletçe sormamızı istiyorum. Aziz milletimizin bu soruları sormasını, bu meseleyi objektif şekilde enine boyuna sorgulamasın özellikle rica ediyorum. Ne oldu, nerede yanlış yapıldı? Nerede yanlış politikalar uygUlandı, nerede yanlış tavırlar sergilendi? Bizim binlerce yıllık dostluğumuzun, akrabalığımızın, kardeşliğimizin kopacağına, çökeceğine, çürüyüp,bozulabileceğine kim nasıl inanma cüretini gösterdi de aramıza nifak tohumları ekme gayretine girdi? Bu iş bu kadar kolay mı? Binlerce yıldır bir arada yaşayan, kız alıp kız veren, birbirine akraba olan, birbirine kardeş olan, et ile tırnak haline gelen Türküyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Boşnak'ıyla, Gürcüsüyle birbirinden ayırmak, birbirine düşman eylemek mümkün müdür, muhtemel midir?''

''BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞMAN EYLEMEK KİMİN HADDİNE?''
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Türkiye'nin zenginliği olarak gördüğümüz tüm farklılıklarını birbirinden ayırmak, birbirine rakip ve düşman göstermek kimin haddinedir? Selahattin Eyyubi'nin sancağı altında Kudüs'ü fethederek, orayı bir barış ve huzur şehrine çeviren ordunun neferleri biz değil miydik? Çaldıran'da Yavuz Sultan Selim'in ordusunda birbirine kardeş olan biz değil miydik? Yemen'de, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Kutülamare'de vatan topraklarını birlikte savunan, birlikte şehit ve gazi olan biz değil miydik? Kurtuluş Savaşı'nın kahraman evlatları hep birlikte biz değil miydik, Cumhuriyeti kuran ve ortak değerler etrafında yücelten bizler değil miydik?

İstiklal Marşı'nı dinlerken hepimiz yüreği kabarmıyor mu? Yemen Türküsü'nü dinlerken hepimizin gözleri yaşar mıyor mu? Fuzuli'nin şiirleri nasıl ruhumuza hitap ediyorsa, Ahmedi Hani'nin dizeleri de aynı şekilde bizi duygulandırmıyor mu? Neşat Ertaş, 'Gönül Dağı' dediği zaman her birimizin tüyleri ürperiyor. Aynı zaman Şivan Perver, 'Halepçe', 'Hazal' dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz. Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal bu toprakların mayasını yoğururken Cudi'nin, Munzur'un eteklerinde dolaşan dengbejler de aynı topraklara, aynı kardeşlik mayasını atıyor. Horon bizim horonumuz, zeybek bizim zeybeğimiz, halay bizim halayımız, zılgıt bizim zılgıtımız, bizi birbirinden ayırmak kimin haddine? Bizim kardeşliğimize kastetmek kimin haddine? Bizi birbirimize düşürmek, düşman eylemek kimin haddine? Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşlarını birbirine ayrı gayrı görmek, kimin haddine? Bu ülkede, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında yer alan her etnik kökendeki insan, Türk'üyle, Laz'ıyla, Kürt'üyle, Çerkez'iyle, Gürcü'sü ile bizim kardeşimizdir. Buna kimse gölge düşüremez.'

Bu haber 826 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,373 µs