Kürtler ne olacak? | " /> Kürtler ne olacak? | "/>

En Sıcak Konular

Diğer Kürtler ne olacak?

10 Ağustos 2009 10:29 tsi
Diğer Kürtler ne olacak? Devlet büyük bir yanılgı içerisinde. PKK ve DTP "Kürtlerin temsilcisi" olarak kabul ediliyor. Oysa DTP ve PKK'ya destek vermeyen Kürtlerin oranı daha fazla...

Tabiatıyla sadece bir kesimin içindeki güçlerin mutabakatı yeterli değildir. Önemli olan Öcalan ve DTP dışında Kürt kesimini kimin temsil edeceği ve o kesimdeki mutabakattır.

PKK yöneticileriyle yukarıda belirttiğim şartlarda görüşülebilir, ancak, “Kürt Sorunu” konusunda her şartta PKK, “Kürtlerin temsilcisi” olarak muhatap kabul edilmemelidir.

DTP’li Demirtaş, “Kamuoyu, Öcalan’ın son 15 yılını tanımıyor. Bu dönemin sloganı, ‘edi bese’ yani ‘artık yeter’ olmalıdır” diyor. Emekli Org. Başer, “Lider kadrolarda görev almamışlar affedilebilir” diyor ve PKK’da ortaya çıkabilecek üç askeri olasılığı analiz ediyor. Eski MİT yöneticisi Eymür, çalıştayların soruna çözüm getirmeyeceğini, lider kadronun da affedilmesini vurguluyor

İŞTE MİLLİYET’İN SORULARI

ÇATIŞMANIN ÇÖZÜM MODELİ
1- PKK’nın silah bırakması ve dönüş sürecinde nasıl bir yöntem izlenmelidir?
2- PKK kadrolarını dağdan indirmek amacıyla af ilan edildiği takdirde kapsamı ne olmalıdır?
3- Çözüm sürecine Abdullah Öcalan’ın da dahil edilmesi yolundaki taleplere nasıl bakıyorsunuz?
4- Çözüm süreci boyunca operasyonlar durmalı mı durmamalı mı?
5- Terörün bitme menziline girdiği konusunda yayılan iyimser havaya katılıyor musunuz?

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜM MODELİ
6- Türkiye’de yaşayan Kürtlere mevcut Anayasa ve yasalarla tanınmış olan hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız bu düzenlemeler neleri içermelidir?
7- Soruna çözüm çerçevesinde demokratikleşme paketi ve ekonomik önlemler yeterli midir? Bölgeye özel düzenlemeler de yapılmalı mıdır?
8- Toplumsal mutabakatın sağlanması için sizce en çok dikkat edilmesi gereken husus nedir?
9 - Sizin açınızdan bulunacak çözüm modelinin “olmazsa olmaz” çizgileri nelerdir?
10 - Bu konuda sorulmadığı halde yanıtlamak istediğiniz soru varsa nedir?

 

ÖCALAN’IN CEZASI İNDİRİLEBİLİR, TEMASLARI GİZLİ SERVİSLER YAPMALI
MEHMET EYMÜR (Eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı):

1- MÜZAKEREDE ARABULUCULAR DA OLABİLİR: PKK ile silah bırakması ve dönüş süreci, doğrudan temaslarla, müzakere yoluyla yapılmalıdır. Genelde bu tip temaslar belli bir aşamaya kadar -devlet teröristle pazarlık yapmaz söylemine uygun olarak- gizli servisler kanalıyla ve gizlilik içinde yapılır.
Doğrudan temasların başlangıcında Barzani, Talabani gibi güçlerin yardımından ve arabuluculuğundan faydalanılabilir. İki taraftan birinin olmadığı konferans, çalıştay gibi çözüm aramalarının netice alıcı bir fonksiyonu olmaz, hatta çeşitli müdahaleler süreyi uzatabilir.
PKK’nın terör faaliyetinden arınmasının, öncelikle Irak’taki Kürtlerle samimi, karşılıklı menfaatlere dayalı bir ilişkiler demetine bağlı olduğunu unutmamak gerekir.


2- LİDER KADRO AFFEDİLMELİ: Af ilan edildiği taktirde lider kadroyu da kapsamalı ve onlar için cazip maddeler ihtiva etmelidir. PKK, katı kaideleri olan bir örgüttür. Lider kadro aftan yararlanmazsa, alt kadrolarının yararlanmasına da izin vermez.
Aftan yararlanıp tekrar terör faaliyetine katılanlar, yakalandıkları takdirde hiçbir aftan faydalanmayacak şekilde ağır cezalara çarptırılmalıdır.   


3- KATKISI ORANINDA ÖCALAN’IN CEZASI İNDİRİLEBİLİR: Basın kanalıyla intikal eden haberlerden Öcalan ile “çözüm” amaçlı bazı “Gizli Servis” temaslarının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ancak, Öcalan’ın 40 bin kişinin ölümünden sorumlu bir terör örgütünün lideri olduğu dikkate alınırsa, çözüm sürecinde onun dışında ciddi ilerlemeler kaydedilmesi tercih edilecek bir yoldur.
Bu hem Öcalan’ın örgüt üzerindeki etkinliğinin sorgulanmasına yol açacak, hem de ilkesel ve kamuoyu açısından daha uygun olacaktır.
Eğer, Öcalan olmadan ilerleme kaydetmek mümkün olmuyorsa, bu kamuoyu özellikle şehit aileleri hazırlanmak ve onayını almak suretiyle yapılmalıdır. Bu taktirde Öcalan’a, toplumsal barışa katkısı ve barışın sürekliliği nispetinde ceza indirimi yapılabilir.
Çözüm sürecinde dikkate alınması ve rencide edilmemesi gereken en önemli unsur “Şehit Aileleri ve Malul Gazi’ler”dir.


4- OPERASYONLAR DURMAZ: Çözüm süreci boyunca, ikili temaslarda karşılıklı “ateşkes” kararı alınmadıkça operasyonlar durmamalıdır. Öyle bir ateşkes kararı alındıktan sonra da provokatif eylemlere dikkat edilmelidir.


5- ÖRGÜT BÖLÜNECEK: Yaşanan iyimser havanın yapıcı tesiri olacaktır, ama terörün bitme menziline girdiği konusu fazla iyimser bir düştür.
Muhakkak ki örgüt içindeki bazı güçler ve örgüte etki eden bazı unsurlar, bu tip iyimser havaya müsaade etmeyecek, örgütte bazı bölünmeler, başkaldırmalar olacaktır.
Ayrıca, PKK’nın biteceğini varsaysak bile, Türkiye’de terörün biteceğini düşünmek safdillik olur.


6- KÜRT SORUNU YOKTUR, PKK SORUNU VARDIR: “Kürt Sorunu” temeli Marksist bir örgüt olan PKK’nın kuruluşu ile başlayan yapay bir sorundur. Bu nedenle Kürtlere mevcut anayasa ve yasalarla tanınmış olan hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi gerektiğini düşünmüyorum.
Onlar, zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin saygıdeğer Kürt asıllı vatandaşlarıdır. Hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi bütün vatandaşları kapsamalıdır.


7- EĞİTİM-DEMOKRASİ-İSTİHDAM: Demokratikleşme bütün ülkeyi kapsayacak şekilde ve herkesin dilini, dinini, inancını, kültürel bağlarını özgürce yaşaması noktasında düzenlenmelidir. Bölgeye özel düzenlemeler daha ziyade eğitim, ekonomi ve istihdam alanında olmalı. Terörden arındırılan insanların topluma kazandırılması ise önceliklidir.


8- ÖCALAN-DTP DIŞINDA KALAN KÜRTLERİ KİM TEMSİL EDECEK?: Öncelikle bu dava için şehit olanların yakınlarıyla kolunu, bacağını, gözünü kaybeden gazilerin mutabakatının sağlanması gerekir. İyi izah edilirse, acıları olan insanlar da bayrağa sarılı tabut manzaralarının son bulmasını destekleyecektir.
Tabiatıyla sadece bir kesimin içindeki güçlerin mutabakatı yeterli değildir. Önemli olan Öcalan ve DTP dışında Kürt kesimini kimin temsil edeceği ve o kesimdeki mutabakattır. 

9- HASSAS MESELE:  PKK yöneticileriyle yukarıda belirttiğim şartlarda görüşülebilir, ancak, “Kürt Sorunu” konusunda her şartta PKK, “Kürtlerin temsilcisi” olarak muhatap kabul edilmemelidir.


10- BÜTÜNLÜĞÜMÜZDEN TAVİZE GEREK YOK: Türk devleti, devlet olmanın ağırlığını yitirmeden, toprak bütünlüğünden ve cumhuriyet ilkelerinden taviz vermeden, bütün temel müesseseleriyle birlikte, kalıcı bir çözüm üretmelidir.
Bu zor ve uzun bir süreç olabilir. Bu açılımda siyasi çıkar beklentisiyle gereksiz tavizler verilmemeli, daima halkın desteği alınmalıdır.

 
Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olduğu dönemde ABD ile
yürütülen çalışmaların sonuç vermediğinden yakınarak istifa
edebileceğinin sinyallerini veren e. Org. Başer, Mayıs 2007’de
hükümet tarafından görevinden alınmıştı.

DEVLET TAVİZ VERİYOR VE BEDEL ÖDÜYOR GÖRÜNTÜSÜ DOĞRU DEĞİL
EDİP BAŞER (E. Orgeneral, Eski PKK ile Mücadele Koordinatörü)

1- NE KOŞUL, NE ARACI, NE AKİL ADAM: Bu süreçte uygulanacak yöntem, terör örgütü ya da onun siyasi uzantılarıyla müzakere ederek tespit edilemez. Örgüt, eğer gerçekten terörü bitirme kararında ise devletin belirlediği kurallara uyarak varlığına son verir.
Ne aracılara ne de aynı anlama gelecek akil adamlar grubuna gerek vardır. Yıllardan beri vatandaşlarımıza çok büyük acılar yaşatan bu kanlı örgütü devletin muhatabı olmak gibi onurlu bir konuma yüceltmeye kimsenin hakkı olmamalıdır.


2- AF, GENÇLERİN YAŞAMINA SAYGIDIR: Affın, devletin büyüklüğünün işareti olduğu, affın hedefi olan çoğu kandırılmış veya zorla dağa çıkarılmış gençlerin yaşamlarına duyulan saygının da sonucu olacağı bilinmelidir. Böyle bir af, lider kadrolarda görev almamış olanların tamamını kapsayabilir. Bu militanların, 5-10 yıl içinde başka bir suça karışmaları halinde “terör örgütü mensubu olmak” suçundan da yargılanıp cezalandırılacakları gibi caydırıcı koşullar getirilebilir. Her durumda bulunacak formül, Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığının tamamıyla  sonlandırılmasını sağlamalıdır.

3- ONURLU BİR DEVLET İÇİNE SİNDİREMEZ: Terörist başının sürece resmi olarak dahil edilmesi halinde, bu sürecin “çözüm süreci” olmaktan ziyade, “devletin terör örgütüne teslimi süreci” olarak nitelenmesi daha uygun olur.


4- BÖYLE BİR MECBURİYETİMİZ YOK: Çözüm sürecinin koşulları ne olursa olsun, terör örgütünün eylemlerini durdurması ve varlığını sonlandırması için devletin operasyonları durdurmak gibi bir taviz verme zorunluluğu yoktur.


5- ASKERİ AÇIDAN ÜÇ ENDİŞE: Yaratılan bu iyimser havaya katılmayı çok arzu ederim, fakat ne yazık ki ben yeterli işaret görebilmiş değilim. Birincisi, terör yoluyla istediklerini elde edebileceğine inandırılan örgüt, muhtemelen yeni bir yapılanma, isim ve lider kadrosuyla tekrar ortaya çıkacak, elde edemediği diğer taleplerini de aynı yöntemle sağlamaya çalışacaktır.


İkincisi, çözüm sürecinde istediklerini elde edememesi halinde yine önemli insan kaybına neden olabilecek eylemler yapacaktır. Bundan sonraki eylemleri daha ziyade sivil halkı hedef alabilir. Güvenlik güçleriyle doğrudan çatışmaktan kaçınarak uzaktan kumandalı tuzaklar ve mayınlamaya ağırlık verebilir.


Üçüncüsü, içinde bulunulan süreçte örgütten kaçış girişimleri artabilir, örgüt önemli bir kayba uğrayabilir. Ancak, örgütün militanlarını kesin itaat içinde tutmak için kullandığı insanlık dışı metotlar dikkate alındığında, örgütte yakın zamanda bir parçalanma olabileceğini öngörmek zordur.


6- SORUN KÜRT DEĞİL BÖLÜCÜLÜK SORUNUDUR: Bana göre çözülecek sorun “Kürt sorunu” değil, “bölücü terör ve siyasi bölücülük faaliyetleri” sorunudur. Bu ülkede bireysel özgürlükler ve demokratik haklarda iyileştirme gerekiyorsa, bu gereksinim tüm vatandaşlarımız için geçerlidir.


Bir etnik gruba, özel ayrıcalık anlamına gelecek ilave haklar verilmesini tartışmayı, ülkenin bölünmesi yolunda önemli bir ileri adım olduğu nedeni ile fevkalade zararlı görüyorum.
Türkiye’nin Yugoslavya örneği bir etnik bölünmeye sürüklenmesini görmek belki içerde ve dışarıda bazılarını mutlu edebilir fakat Türkiye’yi yönetenlerin ve sorumlu tüm kurum ve bireylerin bu tuzağa düşülmemesi konusunda sorumlulukları olduğu açıktır.


7- BÜTÜN ÜLKEYE EŞİT KALKINMA: Demokratik gelişim ve bireysel haklar gibi ekonomik gelişmişlikteki dengesizlik, sadece ülkenin bir coğrafi bölgesi ile sınırlı bir sorun değildir. Genel kamuoyunca haklılığı kabullenilmemiş hiçbir ayrımcı politika ya da uygulama, sorunların çözümüne katkı sağlayamaz. 


8- TÜRK ULUSUNUN SAĞDUYUSU UMUT VERİCİ: Türk toplumunun, kendi hassasiyetlerini dikkate alan, saygılı politikaları ve çözümleri destekleyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu söylemedeki rahatlığımın nedeni, terör örgütü ve destekçileri tarafından 25 yıl boyunca başlatılmaya çalışılan kardeş kavgası tuzağına düşmemek konusunda Türk ulusunun gösterdiği engin sağduyu ve basirettir.  


9- İKİ KIRMIZI ÇİZGİ: Birincisi, bu süreçte uygulanacak hiçbir önlem ya da yöntem, terör örgütü ve yandaşlarına taviz ya da devletçe ödenen bir bedel görünümüne sokulmamalıdır.
İkincisi, PKK’nın değişmeyen hedefinin önce özerk Kürt bölgesi, arkasından “Büyük Kürdistan” olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır.


10- BU YANLIŞ KANIYI ACİL DÜZELTMELİYİZ:  PKK ve siyasi destekçilerinin yoğun propaganda çabaları sonucu, Türk toplumunda “Kürt kökenli vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun bölücü örgütü desteklediği” şeklinde bir kanaat oluşturulmuştur.
Oysa, bu ülkenin ortak değerlerini hepimizle paylaşan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmaktan gurur duyanlar gerçekte büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. DTP’nin seçimlerde alabildiği oy miktarına bakıldığında bu gerçek açıkça görülmektedir.

 
Geçen hafta Başbakan Erdoğan’la DTP arasında yapılan
görüşmeye katılan Demirtaş, AÜ Hukuk Fakültesi mezunu ve
Eski DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın kardeşi.

HEDEF, PKK’YI TASFİYE ETMEK DEĞİL SİLAHSIZLANDIRMAK OLMALI
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (DTP Grup Başkanvekili):

1- TASFİYE DEĞİL, SİYASETE KATILIM: Siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik alanlarda demokratik düzenlemeler yapılması silahsızlanmayı kolaylaştıracaktır. Ancak, burada hedef PKK’yı tasfiye etmek değil, PKK’yı silahsızlandırarak demokratik siyasete katılımının önünü açmak olmalıdır. Aksi durum, gerçekçi olmayacağı gibi çatışmayı bitirmek yerine alevlendirebilir de.  


2- AF DEĞİL, KUCAKLAŞMA: Meseleyi teknik bir af düzenlemesine indirgememek gerekir. Asimilasyona ve zaman zaman da katliama tabi tutulan Kürt halkı ile Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bölünme kaygısıyla yaşayarak isyanlar karşısında can ve mal kayıplarına uğrayan Türk halkının bir kez daha kucaklaşma ve barışması projesi olmalıdır. İstisnasız bütün politik tutukluları kapsayacak bir genel af, böylesi bir sosyal projenin ancak bir parçası olabilir. 


3- TÜRKİYE, 1994 SONRASI ÖCALAN’I TANIMIYOR:  Öcalan, son 15 yılını kalıcı barışı oluşturmak için ciddi çabalar ortaya koyarak geçirmesine rağmen, Türkiye kamuoyu kendisini bu yönüyle hiç tanımıyor.
Öcalan’ın sürece dahil edilmesinin Türk kamuoyunda yaratacağı hassasiyeti bilmiyor değilim. Ancak, Öcalan’ın Türk kamuoyunda yaratılmış olan haksız imajını düzeltmek, açılım sürecinin bir unsuru olabilir ve bu durum herkesin işini daha kolaylaştırır.


4- DEVLET SİLAH ÇEKMEK YERİNE İKNA ETMELİ: Elinde silah bulunduran insanlar, bu silahı kullanmama ve koşullarının oluşturulması ile birlikte bırakma kararı almış, hiçbir şekilde eylem yapmıyorsa, devlet yine de “Hayır! Ben bu insanları öldürmek zorundayım” diyebilir mi?
Yani, sırf belinde silah var diye devlet öldürebilir mi o insanı? Eğer artık ateş edilmeyecekse devlet ilk ateş eden olabilir mi? Yoksa öncelikli olarak silah bırakmak isteyen o insanı dinleyip silahı nasıl bırakacağı konusunda ikna mı etmelidir? Kaldı ki Kürt sorununda silah ve savaş meselesi, bu basit denklemin çok ötesinde derin toplumsal temelleri olan bir olgudur. 


5- DEVLETİN BAKIŞI DEĞİŞİYOR: Ben PKK’nin savaşı bitirme konusundaki tutumunun bir taktik olmadığına inanıyorum. Devletin de son dönemlerde bu noktadan bakmaya başladığını görüyorum. Artık kimse silahın hiçbir kesime en küçük bir yarar getirmeyeceği konusunda hemfikir gibi görünüyor.
Bu nedenle, şu anda hiçbir zaman olmadığı kadar iyimser bir havanın olması çok da yanıltıcı bir durumu ifade etmiyor. Ancak, ciddi siyasi hataların yapılması veya askeri operasyonlara hız verilmesi gibi gelişmeler halinde yeniden kaos ve çatışma riski de maalesef var.


6- BÜTÜN ETNİK KESİMİN ANADİLİYLE EĞİTİM HAKKI OLSUN: Anayasa’da sadece Kürtler için özel düzenlemeler yapmak mümkün ve doğru değildir. Örneğin, anadilde eğitim hakkı olacak, ama bu arzu eden her etnik kesim için olacak. Özerk yerel yönetimler sadece Kürtlere tanınmış bir hak olmak yerine Türkiye’nin tamamında uygulanmak üzere hayata geçirilmiş bir idari model olmalı. Bu düzenlemelerin tamamı bir yandan Türkiye’nin ihtiyacı olan demokratik cumhuriyetin esaslarını oluştururken, öte yandan Kürt sorununun çözümüne de ortam sağlayacaktır.   
7- KONFEDERAL BİRLİK: Sorunu paketlere sıkıştırmak ve Kürt sorununu yoksullukla açıklamak meseleyi anlamaktan uzak bir yaklaşımdır. Toplumu demokratik ilişki ağı içerisinde korumaya alamadığımız müddetçe temel sorunlarımızı çözmemiz imkânsızdır. Bunun yolu da güçlü ve yetkili yerel yönetimler, köylerden şehirlere kadar halk meclisleri şeklinde yatay örgütlenmeler, cins, etnisite, din, dil, inanç, sınıf farklılıklarının her birinin kendi özgünlüğü ile örgütlendiği ve üste doğru konfederal birliklerini oluşturarak yarattıkları örgütlü toplumla mümkün olabilir. Ancak bunlar, Kürt halkının yaşadığı gerileme durumu için özel bazı ekonomik, sosyal ve kültürel tedbirlerin alınmasına da engel oluşturmamalıdır.


8- MUTABAKATIN İÇİNDE HERKES OLSUN: CHP’den çeşitli STK’lere kadar kendini sürecin dışında hisseden her çevre, haklı olarak “neler oluyor?” diye kuşkulu bir yaklaşım içinde olacaktır.
Bu nedenle, en azından kendini Türkiyeli güç olarak tanımlayanlar bu süreci birlikte işletebilmelidirler. Ancak, gerçek bir toplumsal mutabakat sağlanacaksa Öcalan ve PKK’nın varlığı da mutlaka hesaba katılmalıdır.


9- TEK KIRMIZI ÇİZGİ: Çözüm modeli mutlaka yüksek standartlı demokrasiye dayanmalıdır. Bunun dışında başka hiçbir kırmızı çizgiye gerek kalmayacaktır.


10- EDİ BESE!: Bence bu dönemin sloganı “artık yeter” (Kürtçe’de “edi bese”) olmalıdır. Savaşa, acılara, birbirini kandırmaya, kırmaya, dökmeye, her türlü provokasyona artık yeter!

Kaynak: Devrim Sevimay/Milliyet

 



Bu haber 592 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,416 µs