En Sıcak Konular

'Baykal olmasaydı...'

9 Ağustos 2009 15:25 tsi
'Baykal olmasaydı...' Seçimler öncesi hakkında gündeme gelen iddialar sonucu Baykal'ın 'sağ kolu' olmaktan istifa etmek zorunda kaldı. Baykal'a hiç kırılmadı. Gününü bekledi. Meydanlarda 'Baykal geliyor' anonsları yapacağı günler yakın görünüyor. İşte Mehmet Sevigen...

Yerel seçim öncesi adı rüşvet skandalına karışan CHP Milletvekili Mehmet Sevigen, söz konusu iddiaları mahkemeye taşıdı ve iftira olduğunu kanıtladı. Mahkemenin kararıyla rahatlayan Sevigen, yaşadıklarını ve parti içindeki süreçleri AKŞAM Pazar'a anlatırken yanında oyuncu kızı Selen de vardı.

Son yerel seçimler döneminde CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'le ilgili birtakım iddialar ortaya atılmıştı. Partisinin Eyüp aday adayı Emin Atmaca'nın adaylığı için 600 bin dolar ile bir daire istediği ve bir inşaatın imar plan değişikliğine aracılık yaptığı iddiaları o dönem gazete manşetlerinden inmemişti. Bunun üzerine partideki Genel Sekreter Yardımcılığı ve MYK Üyeliği görevlerinden istifa etmek zorunda kalan Mehmet Sevigen'le yaşadığı sıkıntılı günleri, kırgınlıklarını, siyasetteki yeni hedefi ile İstanbul örgütünü konuştuk. Mehmet Sevigen'le olan sohbetimize oyuncu kızı Selen Sevigen de eşlik etti. Sevigen, kızı Selen'le ilişkisinden damat adayı profiline kadar tüm sorularımıza içtenlikle yanıt verdi.

- Önemli iddialarla gündeme geldiniz ve iddia sahibine açtığınız hakaret davasını kazandınız. Neler söyleyeceksiniz?
İddialar nedeniyle ben ve ailem çok acı çektik. Bana göre en kötü şey, iftira. O kadar kötü ki, anlatamam, yazamam, çizemem, resmini yapamam, konuşurken ifade edemem. Çaresiz kalıyorsunuz. Hırsını almak için, insanı bir kenara çeker döversin, ayağına kurşun sıkarsın ama en büyük güvencemiz hukuk. Siyaset, milletvekilliği her şey değil. Toplum önünde iftiraya uğramak en kötüsü.

- Hakaret davasını kazandınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Bu dava, bir iftiranın mahkum olması, cezalandırılmasıdır. Karara çok sevindik. O kadar önemli ki, yeniden doğmuş gibi hissediyorsunuz. Tüm bunları anlamak için, yaşamak lazım. Sokağa çıktığınızda eskiden olduğu gibi göğsünüzü gere gere dolaşıyorsunuz. Kendime güvendiğim için, meydan okur gibi, tüm davaları ben açtım. Önümüzdeki günlerde tazminat davası var. Onu da kazanırsam, tazminatı Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na bağışlayacağım. Benim hakkımda açılmış dava yok. Sıradan birisinin söylediklerinin, araştırılmadan dikkate alınıp, manşetlere taşınması üzücü. Manşetlere taşıyanlar, neden dava sonucunu yazmıyor? Ben diyorum ki, ne vezir edin, ne rezil. Sadece doğruyu yazın.

PARTİDE ARKADAŞLIĞIMIZI HARCAYANLAR OLDU

- Bu süre içinde kırgınlıklarınız oldu mu?
Kimseye kırgın değilim. Ama siyasette çok sevilip, bir o kadar da nefret edildiğimi öğrendim. Bu konuyu fırsat bilip, ne olduğunu bile bile, gazetelerde adı çıksın diye arkadaşlarını harcayanları gördüm. Tabii ki, kırgın olduğum da var.

- Davayı kazandıktan sonra Deniz Baykal aradı mı sizi?
Evet, karar çıktıktan bir gün sonra telefonla konuştuk. 'Senin adına çok sevindim, mutlu oldum' diyerek duygularını dile getirdi. Baykal'ın verdiği güç ve destek, para, pulla, hiçbir şeyle ölçülemez.

- Partinin üst düzey yöneticileri aradı mı?
Bir kısmı aradı.

- Niye bir kısmı?
Demek ki içlerinden gelmemiş. Arayanlar oldu. Kim aradı, aramadı diye çetele tutmuyorum. Duymamış da olabilirler. Ama ben çok yakın tanıdığım bir arkadaşım hakkında böyle iddialar çıksa, ortaya çıkar meydan okurum. Bunu geçmişte çok da yaptım. 

- Kimseye kırgınlığınız var mı?
Ben 20 yıldır bu partinin içindeyim. Genel Sekreter Yardımcılığını yaptım. Şunu söylemeye çalışıyorum; gazetede küçücük haberim çıksın diye benim arkadaşlarımı harcamam mümkün değil.

BAYKAL OLMASAYDI,   BU PARTİ 8'E BÖLÜNÜRDÜ

- Peki, arkadaşlığınızı harcayanlar mı oldu?
Olmadı mı? Yaşadık, gördük. Parti içinde mücadele ediyoruz. Ama bu mücadeleyi kendi arkadaşlarına yapmak kadar ayıp bir şey yok. Emek verdiklerim, yardım ettiklerim, belki de, kurul kararındaki görüşümle milletvekili olmuş arkadaşlarım o kadar şeyler söylüyorlar ki... AKP'liler o kadar söylemedi. Mesela Egemen Bağış demeçler verdi; 'biz seni tanıyoruz' diye. Benim olayım partide büyük yara açtı. Bu olayı bahane ederek partiyi başka yerlere götürebilirlerdi. O yüzden şunu da anladım, Deniz Baykal olmasaydı, bu parti 8'e bölünürdü. Baykal, hem bu ülkenin hem de bu partinin güvencesi. İyi ki partinin başında!

- Yaşadıklarınız, siyaset hayatınızda en ağır darbe mi oldu?
Evet. Bana göre yaşadığım en büyük ve en ağır darbe oldu. Öyle ki, seçimi kaybetmekten daha ağır. Bazı arkadaşlar bunu fırsat bilip, kendi içimizde bizi yaralıyor. Bıçağı vuruyor, kemiğe geldiği zaman bıçağı büküp ciğere saplıyor.

- Yaşadıklarınızla güven tazeleme durumu oldu diyebilir miyiz?
Bugün geldiğimiz noktası o. Tedirgindik ama dava sonucuyla, mutlu olduk. Çok sevildiğimizi de, sevilmediğimizi de gördük. Bu olaylar olmasa da, ben çarşaflı üyeleri partiye alırdım. Bu konuda tereddüdüm yok. Yılmadığımızı göstererek, doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz. İnsanların mezhebine, ırkına, bakmadan, onları asimile etmeden bir arada yaşamayı sağlayacak en önemli parti, CHP'dir. Mozaik bir parti olarak, biz bu ülkenin güvencesiyiz. Benim annem-babam hacıdır. Dini bütün bir aileden geliyorum.

- Peki, seveniniz mi, nefret edeniniz mi fazla?
Tabii ki seven çok... Ama herkes de sizi seviyorsa, o noktada bir kusur var demektir.

- Bu süre içinde Deniz Baykal'ın yanında görünmemek sizin kararınız mıydı?
Genel Sekreter Yardımcılığı, MYK Üyeliği görevlerimi bıraktıktan sonra milletvekili olarak yanında olabilirdim ama benim üzerimden partiyi ve Baykal'ı çok yıpratacakları düşüncesiyle yanında olmamaya özen gösterdim.

- Davalar sonunda tekrar aynı görevleri talep edecek misiniz?
15 yıldır propaganda görevini ben yürüttüğüm için, insanların gözü alışmıştı. Fırsat doğdu, diğer arkadaşlarımız da yaptı. Hep ben olacak değilim, tabii ki, birileri yapacak. Tekrar aynı görevi yapabilirim de. Bu bir hiyerarşi. Ne görev verilirse yaparım. Ben mahalle başkanlığından geliyorum. İlçe başkanlığı, yönetim kurulu üyeliği, milletvekilliği fark etmez. Benim için mevki çok önemli değil. Onurunla, şerefinle görevini yapabiliyor musun? Önemli olan o. Geri kalanı hikaye.

İSTANBUL 'DALLAS' GİBİ

- İstanbul örgütü ve örgütün bir numarası Gürsel Tekin'den destek gördünüz mü?
Evet gördüm. Karar duruşmasına il yöneticileri ve Gürsel Tekin de geldi. İstanbul'la birlikte Türkiye'nin her yerinden sağ olsun örgütümüz çok destek verdi. Örgütle ve Gürsel'le bir problemim yok. Seçimi kaybettiğimize, çok üzülüyorum. Çok az oyla kaybetmek o kadar acı veriyor ki! Çünkü belediyecilik bizim işimiz. Kazandığımız belediyeleri, çoban ateşi gibi görüyorum. O ateş bu seçimle şimdi yandı. Çünkü İstanbul 7 kocalı Hürmüz gibi. Kimin eli kimin cebinde belli değil. İstanbul'da çok sayıda kurum ayrı plan yapıyor. Aynı Dallas gibi.

- Gürsel Tekin'le aranız soğuk gibi görünüyor?
Biz bir ekibiz. Beraber geldik. Kongreyi beraber kazandık. Ben, Tekin'in kazandığı kongrede Divan Başkanı'ydım. Kongrede ciddi mücadele verdik ve il başkanını seçtik. Beraber yola çıktık. Günahıyla, sevabıyla, başarı da bizimdir. İstanbul'daki başarı,  2, 3 kişinin işi değil. Başarı da bütün örgütün, başarısızlık da.

- Kongre süreci yaklaşıyor, Tekin'le yola devam mı? Başka aday çıkar mı?
Zannetmiyorum. Böyle gider diye düşünüyorum. Ama bu süreçte ne olacağı belli olmaz. Gürsel'e ne görev verirler, Genel Başkanımız hangi konumda değerlendirmek ister, çeşitli söylentiler var ama bilemiyorum.

YENİ BİR BEYAZ SAYFA AÇTIM

- Bu dönemde ne yapacaksınız?
Kongre süreci başlıyor. Hedefimiz CHP'yi iktidar, Deniz Baykal'ı başbakan yapmak. Ne talimat gelirse ona uyacağız. Yolumuza devam edeceğiz. Türkiye kritik noktada olduğu için aklımızı başımıza alarak, kendi içimizdeki mücadeleyi bırakmamız lazım. Ben kendi adıma mücadeleyi bıraktım ve yeni bir beyaz sayfa açtım. Bundan sonra tamamen dışa dönük olarak çalışmamız lazım. Mücadeleye ihtiyaç da yok. Parti iktidar olduğu zaman herkese o kadar çok yer var ki, yeter ki, biz bunu millet, toplum adına kullanmasını bilelim. Kongrelerimiz de, AKP'nin yanlış ve zayıf noktalarını ortaya çıkaran, meydan okuyan ve Türkiye çözüm programını sunarak yapılacaktır. Tabii ki, bir yarış olacak. Demokrasi, bunu gerektirir. Demokrasiyi en iyi kullanan parti biziz. Ama bu mücadele kurultaylarda biter.

Damadım Selen'i üzmesin yeter!

- Gelelim kızınız Selen'le ilişkinize... Nasıl bir babasınız?
Selen'e hiç babalık yapamadım. Hep başkalarının çocuklarıyla ilgilendim, onlara yardımcı oldum. Ailemi çok ihmal ettim. İstanbul'un neresinde mağduriyet varsa oradaydım. Çocuklarla hep Gülay (eşi) ilgilendi. Selen ve Berk'le dolu dolu zaman geçiremedim. Ama yaşadıklarım karşısında bana çok destek oldular. Onların başarılarıyla gurur duyuyorum. İkisiyle de arkadaş gibiyiz.

- Selen'e çok karışır mısınız?
O, ailemizin ve toplumun değerlerini, çizgilerini, doğrularını bilir. Ona göre davranır. O yüzden kısıtlama getirmem.

- Siyasetle ilgilenmesini ister miydiniz?
Ben siyasette, o sanatta hizmet ediyor. Selen benim gözümde bir sanat elçisi. (Selen araya girerek, 'bir evde bir siyasetçi yetiyor' diyor). Rol aldığı sinema filminin galasına beraber gideriz. Eskiden Mehmet Sevigen'in kızı derlerken şimdi, Selen'in babası diyorlar. O kadar çok mutlu oluyorum ki.

- Nasıl bir damat istersiniz?
Parası, fiziği, mesleği çok önemli değil. Yeter ki, Selen'i üzmesin, evine ekmeğini götürsün. Başka bir şey istemiyorum. Yeter ki, mutlu olsunlar.

- Futbolcu bir damat ister misiniz?
Mesleği çok önemli değil. Ne olursa olsun.

Özel hayatımda hiçbir şey yok!

- TurkMax'taki 'Gala' adlı programınızla birlikte yeni projeniz var mı?
Program, yeniliklerle eylül ayında tekrar başlayacak. Değişiklik ve yeniliklerle dolu bir sinema programı olacak. Bugünlerde romantik komedi olan 'Sizi Seviyorum'da rol alıyorum. 18 Eylül'de vizyona girecek.

- Babanız ihmal ediyor mu sizi?
Görüşmesek de günde 5, 6 kez telefonla arar; 'ne yapıyorsun, neredesin' diye sorar. Asla kopmaz bizden. Gün içinde sesimizi mutlaka duyarız. Ben babama çok düşkünüm.

- Her şeyi konuşur musunuz?
Evet, her şeyi konuşuruz. Babamın empati yeteneği yüksek. Rahat iletişim kurabiliyoruz. Kuramadığımız zaman da 'daha sonra konuşuruz' diyerek, ileri zamana bırakıyoruz.

- Hedefin nedir?
Tek hedefim, sinemada olmak ve yurtdışında Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek. Gerek oyuncu gerekse yapımcı olarak.

- Özel hayat nasıl gidiyor?
İş, spor ve arkadaşlarımla geçiyor. Özelde bir şey yok. Yani bende sana malzeme olabilecek bir şey yok. (Gülüyor).

Akşam - Pazar



Bu haber 632 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,293 µs