Mutabakat? Ne kadar? Nereye kadar? | " /> Mutabakat? Ne kadar? Nereye kadar? | "/>

En Sıcak Konular

Mutabakat? Ne kadar? Nereye kadar?

27 Temmuz 2009 15:44 tsi
Mutabakat? Ne kadar? Nereye kadar? Sıcak bir yaz; nasıl sıcak olmasın, Kürt sorununda ‘bir şeyler’ oluyor… Varlığına adeta alıştığımız bu sorun hiçbir zaman bu kadar çok ve somut tartışılmamıştı. İyi ama devletin zirvesinde olduğu söylenen mutabakat siyasal yelpazede var

Kürt sorunuyla ilgili tartışmalar sadece meteorolojik açıdan değil, siyasal olarak da hayli sıcak bir yaz geçirmemize neden oluyor. Gelişmelerin seyri, bu “hararetin” biraz daha süreceğini gösteriyor; alışmamız gerek…

Artık bir “sır” değil; hükümet Kürt sorunuyla ilgili ciddi bir “açılım” hazırlığı içerisinde. Cumhurbaşkanı Gül’ün “tarihi fırsat” ve “iyi şeyler olacak” sözleriyle başlayan tartışmaların, artık daha “somut” öneriler üzerinde sürmesi mümkün hale geldi.

Ancak sorunun kapsamı ve niteliği nedeniyle meseleyi sadece bir “hükümet meselesi” olarak görmemek gerektiği açık. Cumhurbaşkanı Gül’ün “devletin zirvesindeki uyuma” dikkat çekmesi bu nedenle önemliydi.

Tek başına bu da yetmez. Beğenelim ya da beğenmeyelim, siyasi yelpazenin bütün ana eğilimlerinin planlanan açılımla ilgili asgari bir “mutabakat” noktasına gelmesi büyük önem taşıyor.

Bu eğilimlerden birini CHP temsil ediyor. CHP’nin Kürt sorunuyla ilgili “istikrarlı” bir duruşu ve tutumu yok. 29 Mart seçimleri kapsamında, birer seçim yatırımı olduğu çok belli olsa da, CHP, “açılıma doymayan parti” görünümüne girmişti. Şimdilerde ise daha çok, “bildiğimiz Baykal ve CHP” havasında.

Hükümetin açılım yapacağı haber ve yorumları üzerine CHP lideri Baykal’ın geçen hafta grubunda yaptığı konuşma, “eğitim şart” söyleminin ötesine gitmedi. Baykal’a göre Doğu ve Güneydoğu’da ncelikle “eğitimin kalitesinin yükseltilmesi” gerekiyordu. Ancak sayın Baykal da çok iyi biliyor ki, sorunun çözümü noktasında daha açık-seçik ve somut öneriler, projeler geliştirerek konuşmak gerekiyor. Dolayısıyla bu noktada “eğitim şart” demenin fazlaca bir manası bulunmuyor. Oysa aynı Baykal, 29 Mart seçimleri döneminde, Mardin’e yaptığı ziyarette, “genel af” gibi hala bile son derece “netameli” olan konularda açıklamalar yapmıştı.

Sonuç itibarıyla denilebilir ki CHP, henüz hükümetin ne Alevi meselesi, ne de Kürt sorunuyla ilgili planladığı açılım hazırlıklarına karşı net bir “tutum” belirleyebilmiş değil. “Ortalama” ve “klişe” söylemlerle süreci izlemekle yetiniyor. Ama bu tutum bir “ana muhalefet” partisi için tam bir açmaz; aynı şekilde, Türkiye için de talihsizlik.

Hükümetin açılım veya reformlarını yapıcı manada eleştiren, tamamlamaya veya etkilemeye çalışan bir muhalefet anlayışından yoksun olmak, “yeni ve sivil bir anayasa” konusunda da kendisini hissettiren bir eksiklik olmuştu…

MHP ise, bu konuda daha net bir tutum içerisinde. Son olarak, partisinin Konya il kongresinde, Devlet Bahçeli, tek kelimeyle esti gürledi… “Açılıma” sıcak bakmak şöyle dursun, hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ı “gaflet içinde olmakla”, “DTP’nin yedeğine düşmekle” itham etti. Bahçeli’ye göre mesele “terörün kökünü kazımak” meselesidir ve bunu yapamıyorsa hükümet ve Erdoğan “çekip gitmelidir”…

Bu sözler, MHP’nin milliyetçi tabanında sempatiyle karşılanabilir. Fakat MHP’nin tabanı, seçmen kitlesi de dahil, “kökünü kurutmak” üslubunun eskisi kadar “etkileyici” olmadığını vurgulamakta fayda var. Yaklaşık 30 yıldır bu söylemleri esas alan çok sayıda hükümet geldi geçti. Artık “yeni” bir şeyler söylemek gerektiği, Bahçeli ve MHP açısından da kaçınılmaz.

DTP için ise söylenecek kayda değer yeni bir şey bulunmuyor. Onlar İmralı’nın “haritasını” bekliyor. Ona göre siyaset yapacaklar. Bunu deklare de ettiler zaten.

Başbakan Erdoğan veya görevlendireceği bir bakan ya da bizzat Cumhurbaşkanı Gül’ün kendisi, mecliste grubu bulunan partilerle konuyu görüşeceği, “devlet” olarak planlanan açılımın masaya yatırılacağı bir “zirve” yapamaz mı?

Devletin zirvesindeki “mutabakatın” siyasal yelpaze açısından da mümkün olabilen ölçülerde sağlanması, daha sağlam, sağlıklı ve güçlü bir şekilde yol alınabilmesinin önünü açacaktır.

Sorunun kapsamı, niteliği, önemi ve ciddiyeti, en azından bu yönde bir çaba içerisinde olunmasını gerekli kılıyor.

Şekli ne olursa olsun, önümüzdeki günlerde bu yönde bir girişime tanık olabiliriz. Gelişmelerin seyrinin gösterdiği, bu. Türkiye adına herkesin “sorumlu” düşünmesi gerekiyor. Bunun için de günlük siyasetin çekiciliğinden sıyrılması, meseleyi bir siyasi çekişme argümanı olarak kullanmaması…

Çok mu şey bekliyoruz?

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 1,524 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,391 µs