Derin mevzular, ağır sorular

26 Temmuz 2009 16:26 tsi
‘Nuriş kardeşler’, bildiklerini açıklayamadan öldürülen önemli bir suikast sanığı, illegal bir örgüt, arada adı zikredilen bir Ergenekon sanığı emekli paşa. Ve bu ‘derin’ ilişkiler, soru işaretlerinin merkezinde, adı soru işaretler

HSYK’da Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar ile davayı gören 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev yerlerinin değiştirilmesiyle ilgili ısrarıyla gündeme gelen Ali Suat Ertosun’un Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olduğu dönem büyük tartışma yarattı.

Taraf’tan Alper Görmüş’ün gündeme getirdiği Özdemir Sabancı suikasti hükümlüsü Mustafa Duyar’ın cezaevinde “Nuriş” çetesi tarafından öldürülmesi olayı, bir yandan Sabancı suikasti, öte yandan da Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerin “derin” bağlantılarını ve Ertosun’un bu bağlantılar içerisinde “nerede” bulunduğuna ilişkin ciddi soru işaretleri yarattı.

Nuri ve Vedat Ergin kardeşler, Uşak Cezaevi’nde çıkarttıkları isyan esnasında “Mustafa Duyar’ı öldürdüklerini” kabul ettikleri gibi, gazetecilere “bizi Veli Küçük’e sorun” şeklindeki sözleriyle, aslında bu soru işaretlerini yıllar önce ortaya yaratmışlardı. Konunun üzerine şimdi gidiliyor, o zaman yapılamayan tartışma şimdi yapılıyor…

Özdemir Sabancı suikasti sanığı Mustafa Duyar’ı cezaevinde öldürten ve hakkında kesinleşmiş çok sayıda kesinleşmiş hapis cezası bulunan Nuri Ergin, avukatı Ergün Bademci aracılığıyla basın mensuplarına bir mektup gönderdi.

Ergin, mektubunda uzun uzadıya başından geçen olayları anlatıyor. (Nuri Ergin’in yanı sıra kardeşi Vedat Ergin de aynı mesajları verdiği bir açıklama yaptı.) İlginç olan, Ergin kardeşlerin daha önce Veli Küçük’le ilgili sarf ettikleri sözleri yalanlıyor olmaları. Nuri Ergin’in mektubundaki o bölüm şöyle:

"Afyon Cezaevi'nde, benim talimatımla öldürülen DHKP-C'li Mustafa Duyar'ı, Veli Küçük'ün talimatıyla gerçekleştirdiğimiz yazıldı, çizildi. Bunların hepsi külliyen yalan, hiçbir doğruluk payı yoktur. Bana ve kardeşim Vedat'a, Allah'ın hiçbir kulunun emir ve talimat vermeyeceğini bu ülkede yaşayan tüm şerefli insanlar ve bu alemin tüm delikanlıları bilir. Ne Veli Küçük'ü, ne talimatı. Bu asılsız yalan haberleri bir takım şer odaklarının özellikle yaptırdığını biliyoruz. Bunların yaptırdığı haberlere kargalar bile güler. Bizim Savcı Zekeriya Öz'e 22 Mayıs 2008'de vermiş olduğumuz ifademiz, yüce yargının tutanaklarında mevcuttur. Veli Küçük'le ilgili en ufak bir suçlayıcı ifademiz olup ortaya çıkartmayan herkesi namert ilan ediyoruz. Veli Küçük, Ergenekon davasındaki ifadesinde mahkeme heyetine bizi savcıların yönlendirdiğini söylemiş. Veli Küçük'ün, bu söylediklerini gazetelerde okudum. Bu sözler eğer doğruysa Veli Küçük'e aitse, o savcılar kimmiş. Bizi kim yönlendirebilirmiş, kendisi onurlu ve şerefli bir şekilde bunu açıklasın ayıptır. Giymiş olduğu şerefli üniformasına saygımız olmasa, sözlerine karşılık ağır kırıcı konuşuruz. Herkesin kilosundan ağır bizlerde cezalar var. Allah'ın hiçbir kuluna onurumuzdan gururumuzdan ödün vermeyiz. Herkesin gerçekle bağdaşmayan, arkamızdan söz söylemesi ayıp, yakışmıyor. Ergenekon davasında bizlerinde dinlenmesi yönünde bazı sanıkların avukatlarının talebi olmuş. Gerekirse, mahkeme çağırırsa gelip bildiklerimizi söyleriz."

Ergin’in mektubunda Mustafa Duyar’ın öldürülmesiyle ilgili olarak ise şunlar söyleniyor:
"Ben İstanbul 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi heyetine geçtiğimiz 8 Haziran'da dedim ki; `Sayın Savcı Zekeriya Öz'e sizin aracılığınızla sesleniyorum. Mustafa Duyar'ın öldürülmesi olayıyla çok ilgileniyorsa, rahmetli Özdemir Sabancı'yı öldürdükten sonra, bir erimizi şehit ettikten sonra, bulunmuş olduğu Kırklareli E Tipi Cezaevi'nden dışarıya çıkarıp, hangi şer odakları, neyin mükafatı olarak villalarda alem yaptırdıysalar, bunları araştırıp ortaya çıkarsın' dedim. Duruşmada, Cezaevleri Eski Genel Müdürü Ali Suat Ertosun'la ilgili bir söz söylemedim. Bunlar hep saptırılarak yazıldı. Ayrıca Mustafa Duyar'ın yatmış olduğu cezaevinde aynı tahrilerde ne ben ne de kardeşim yatmadık, bu da yalandır. Doğru olan Mustafa Duyar'ın, Afyon Cezaevi'nde, kardeşliğinden, kader arkadaşlığından, onur ve gurur duyduğumuz kardeşimiz Sami Tokur'un, benim talimatımla öldürmesidir. Gerçekler budur böyle bilinmelidir."

Ergin kardeşlerdeki dikkat çekici üslup ve söylem değişikliği, 'Ergin kardeşlere birileri ayar mı verdi?' diye düşündürmüyor değil...

‘DHKP-C derin devletle uzlaşır mı?’
Konunun bir başka boyutunu ise ‘DHKP-C’ oluşturuyor.

Alper Görmüş’ün gündeme getirmesinin ardından, Can Dündar’ın Mustafa Duyar’la görüşmesine engel olan bürokratın Ali Suat Ertosun olduğunu açıklaması, gelişmeleri daha da “ilginç” hale getirdi.
Öteden beri Sabancı suikastindeki soru işaretleri, dikkatlerin bu örgütün “derin” bağlantılarına çevrilmesine neden olmuştu.

Akşam gazetesinden Gürkan Hacır, “DHPK-C derin devletle uzlaşır mı?” başlıklı bugünkü yazısında, adı geçen örgütün 30 yıllık tarihini özetliyor. Her dönemde “gücünü aşan eylemler” yaptığını hatırlatıyor ve neticede, Sabancı suikastinin de örgütün “gücünü aşan” eylemlerinden biri olduğunu söylemeye getiriyor.

Bununla birlikte, yazısının sonunda olayla ilgili “ev ödevi” kabilinden bazı sorular sıralamayı da ihmal etmiyor. Şöyle:
1- Örgüt, Sabancı suikastından sonra kesin bir düşüşe geçti mi?
2- Mustafa Duyar'ı öldürmek için Nuriş çetesine kim para vermiş olabilir?
3- Yeşil bu organizasyonun neresinde?
4- Mustafa Duyar cezaevinde nasıl evlendi ve baba oldu?
5- Sabancı ailesi oğlunun adını Özdemir koyan Mustafa Duyar'ın görüşme talebine ne cevap verdi?

Bu da ek bir soru
Bir hatırlatma da biz yapalım. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olduğu dönem mercek altına alınan Ali Suat Ertosun, cezaevleri arasındaki “kritik” sevklerde acaba hangi “ölçüleri” gözetiyordu? Cezaevlerinde bolca birbirini “hasım” olarak gören kişiler bulunduğu göz önüne alınacak olursa, alelade görünen bu sorunun cevabı, sanıldığından daha fazla önem kazanıyor…

Nitekim Vedat Ergin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği 26 sayfalık dilekçede, şöyle diyor: “Mustafa Duyar’ı öldüren Sami Tokur kardeşim, o zamanlar Kırklareli Cezaevi’nde yanımdaydı. Aralarında Mustafa Duyar’ın da bulunduğu 8 kişiyle birlikte peş peşe Afyon Cezaevi’ne sevk edildi. Neticede Mustafa Duyar, Afyon Cezaevi’nde kardeşim Sami Tokur tarafından öldürüldü. Selçuk Parsadan ise yaralandı...”

Ergin, Ertosun'un kendilerine yönelik suikasti bildiğini iddia ediyor ve iddiasını şöyle gerekçelendiriyor: "İstanbul’da 40 davamız varken, bizi kiralığın bol olduğu Uşak Cezaevi’ne yolladı. Eskişehir Cezaevi’nde bize yapılan eylem ve Kartal Cezaevi’ndeki gelişmeler bilinirken, Ertosun beni ve abimi Uşak’tan yollamadı. Ertosun, Uşak Cezaevi’nde bize suikast yapılacağını biliyordu."

Mesele neresinden, ne şekilde ele alınırsa alınsın, Ali Suat Ertosun, kamuoyunun cevaplarını merakla beklediği bu soruları, “sorulmamış” gibi davranamaz…

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 1,378 defa okundu.