Nerede kalmıştık? | " /> Nerede kalmıştık? | "/>

En Sıcak Konular

Nerede kalmıştık?

20 Temmuz 2009 19:15 tsi
Nerede kalmıştık? Ergenekon duruşmaları yeniden başladı. İki iddianamenin birleştirilmesi gündemde. Bu, sadece ‘teknik’ bir talep değil. Ergenekon’da yolun neresindeyiz? Peki HSYK’da tepkilere neden olan girişim başarılı olabilir mi? Bizim bir cevab

“İkinci” Ergenekon davasında İsanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, iki iddianamenin konusu olarak devam eden Ergenekon davalarının birleştirilmelerini talep etti.

Savcı Pekgüzel’in talebinin gerekçesi ise, her iki iddianamede yargılanan sanıkların “birlikte hareket etmiş olmaları” ve suçlandıkları fiillerin nitelik ve mahiyetinin aynı olması.

Mahkeme, muhtemelen savcının istemini kabul edecek. Bu, davanın gelişim seyri itibarıyla “doğal” karşılanması gereken bir gelişme.

Savcı Pekgüzel’in taleplerinden bir diğeri de Ergenekon soruşturmasının ilk “dalgalarında” gözaltına alınıp tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün ile Levent Temiz’in tutuklanmasını istemesi oldu.

Hatırlanacağı üzere ATO Başkanı Sinan Aygün’ün adı Ergenekon operasyonlarında ele geçirilen şemalarda bolca geçiyor, hatta Aygün’ün adı bazı belgelerde olası darbe hükümetinin “başbakanı” olarak zikrediliyordu. Aygün ise serbest bırakıldıktan sonra diğer birçok Ergenekon “şüphelisi” gibi “derin” bir suskunluk içerisine girmişti.

Birinci Ergenekon iddianamesinde, daha çok “darbe koşulları yaratmak, olgunlaştırmak” amacıyla içerisine girilen ilişkiler, bağlantılar ve oluşturulan organizasyonlar ele alınmış ve sanıklar bu kapsamdaki iddialarla ilgili sorgulanmış, savunma yapmışlardı.

İddianame, şu veya bu nedenle Ergenekon soruşturmasının anlam ve amacını anlamayan ya da anlamak istemeyen kişi ve çevreler tarafından “Hani darbe planları? Bunlar mı darbe yapacakmış?” tarzında eleştirilerle karşılanmıştı. Bu tip eleştirilerin sahipleri içerisinde, “Bu ülkede darbeyi ordu yapar, bunların içerisinde Veli Küçük dışında emekli veya muvazzaf paşa bile yok” diyenler çıkmıştı…

Yaratılan psikolojik baskı eşliğinde hazırlanan ve mahkeme tarafından kabul edilen ikinci iddianame, “darbe” iddialarını somut olarak mercek altına almış ve bu yöndeki çok sayıda belge kamuoyuna da yansımıştı.

 Bunlar mı darbe yapacakmış?” tarzında eleştirilerle karşılanmıştı. Bu tip eleştirilerin sahipleri içerisinde, “Bu ülkede darbeyi ordu yapar, bunların içerisinde Veli Küçük dışında emekli veya muvazzaf paşa bile yok” diyenler çıkmıştı…

Yaratılan psikolojik baskı eşliğinde hazırlanan ve mahkeme tarafından kabul edilen ikinci iddianame, “darbe” iddialarını somut olarak mercek altına almış ve bu yöndeki çok sayıda belge kamuoyuna da yansımıştı.

Yürütülen operasyonlar neticesinde ele geçirilen belgelerin yanı sıra, yapılan kazılarda çok sayıda silah, mühimmat ve patlayıcının da ele geçirilmesi, iyi veya kötü niyetle yapılan eleştirilere bir nevi cevap teşkil etmişti. “Ben Ergenekon diye bir örgüt veya oluşumun varlığına inanmıyorum” diyen çok sayıda köşe yazarı ve medya mensubu da yaklaşımını değiştirmek durumunda kalmıştı. Meraklısı araştırabilir: Doğan Medya Grubunun Ergenekon davasıyla ilgili haberlere biraz daha ciddiyetle yer vermesi, bu tarihten sonradır…

Bu arada davayla birleştirilmesi gündeme gelecek üçüncü iddianame de mahkeme tarafından incalanmaktadir. Üçüncü iddianame de kabul edildiğinde, dava tam anlamıyla "rotasına" girmiş olacaktır.

Gelinen nokta şudur: Ergenekon davası, artık “sabote” edilemeyecek bir aşamaya gelmiştir. Davalar birleştirilecek, “darbe” planlamaları ve bu yönde geliştirilen eylemler, oluşturulan ilişkiler ağı yargılanacaktır. Tabii ki iddiaların muhatabı olanlar da kendilerini savunacaklardır.

JİTEM türü “gayrimeşru” oluşumlar ve bunların korku filmi senaryoları kadar korkunç eylemlerinin yargılanması, Ergenekon soruşturmasının sonuçlarından biri olmuştur.

HSYK’da, üye Ali Suat Ertosun’un başını çektiği Ergenekon davasını yürüten savcı ve mahkeme heyetinin görev yerlerinin değiştirilmesi girişimi, JİTEM’ci albayları soruşturan savcılarla ilgili aynı yönde girişim, ciddi bir kamuoyu tepkisiyle karşılanmıştır.

HSYK’daki “kilitlenme” durumunun sürdüğü anlaşılıyor. HSYK toplantısı 21 Temmuz Salı günü devam edecek.

Bütün bu gelişmeler ışığında HSYK’da bir tür “yargısal darbe” olarak anlaşılması kaçınılmaz kararların çıkması mümkün müdür?

Aklın yolu ile bu soruya verilecek cevap, “hayır”dır. Çünkü Türkiye’nin geçmişi kadar geleceğiyle de bu kadar doğrudan ilgili bir dava sürecinin gidişatıyla “oynamak”, o kadar kolay olmasa gerektir.

Türkiye kirinden-pasından arınarak ileriye doğru yürüyor. Çünkü ileriye doğru yürümek, “arınmaktan” geçiyor…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 580 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,924 µs