‘yol haritası’na döşenmiş mayınlar | " /> ‘yol haritası’na döşenmiş mayınlar | "/>

En Sıcak Konular

İşte o ‘yol haritası’na döşenmiş mayınlar

19 Temmuz 2009 18:25 tsi
İşte o ‘yol haritası’na döşenmiş mayınlar PKK lideri Abdullah Öcalan 15 Ağustos’ta ‘yol haritası’ açıklayacak. iyibilgi ‘neden’ sorusunun yanıtını arıyor, bu süreç nasıl sonuçlanacak diye soruyor. İşte karşılaştığımız çok çarpıcı yanıtlar.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Mayıs ayında Kürt sorunu ile ilgili söylediği sözler meyvesini toplamaya başlamış görünüyor. Abdullah Gül 9 Mayıs’ta “Bu birinci meselemizdir. İyi şeyler olabilir. Fırsatı kaçırmamak lazım” demişti. Ardından inişli çıkışlı da olsa bir çözüm tartışması başlamıştı. Nitekim aynı tartışmalara Genelkurmay Başkanlığı da katılmış ve Başbuğ önemli denebilecek açıklamalarda bulunmuştu. Başbuğ Türkiye’nin kültürel alanda yapacağı açılımların olası olduğunu söylemişti.

O zamandan bu yana araya pek çok konu girdi. Kürt meselesi ve atılacak adımlar hep geri planda kaldı. Ancak şimdi konu yeniden ısınıyor. Kürt meselesini gündemin birinci maddesi haline getiren Abdullah Öcalan’ın İmralı’da yaptığı hazırlık. Zira Öcalan’ın avukatları köşe yazarlarını, sivil toplum örgütlerini dolaşıyor ve fikir alıyor. Öcalan bu fikirlerden yola çıkarak bir yol haritası oluşturmayı amaçladığını açıkladı ve açıklama için de bir tarih verdi: 15 Ağustos.

Kurucu Meclis’e atıf

Gazetelere yansıdığına göre Öcalan’ın 15 Ağustos’ta yayınlayacağı yol haritası dört ayak üzerine kurulu. Öcalan öncelikle bu sorun neden çözülmelidir sorusuna yanıt verecek. Ardından “Türkiye Kürtlerle stratejik ittifak yapmalı, sadece Musul-Kerkük Kürtleri değil, Suriye'deki Kürtlerle yani 1920'lerdeki Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alıp da bugün dışarıda kalan tüm Kürtlerle demokratik özerklik çerçevesinde ilişki kurmalı” diyecek. Üçüncüsü Kürt sorununun çözümü için kısa ve orta vadede atılacak adımları gösterecek. Son olarak da sorunun çözülmesine en önemli engel olarak görülen dağdakilerin statüsü ve silahsızlanma koşullarını açıklayacak. Öcalan “Silahları bırakmaya hazırız, siz ne yapacaksınız” diye soracakmış. Ancak dahası da var. Zira Öcalan Fırat Haber Ajansı’na, “Misak-ı Milli, Kürt-Türk birlikteliğini ifade ediyor. Kurtuluş Savaşı, Türkler ve Kürtlerin ortak savaşıdır. 10 Şubat 1922 tarihinde Meclis'te gizli oturumla 64'e karşı 373 oyla 18 maddelik bir karar kabul edildi. Bu kararla Kürdistan'a başta özerklik olmak üzere birçok hak tanındı. Diyoruz ki bu kararı sizin Meclis'iniz aldı; bunu uygulayın” diye konuşmuş.

Öcalan’ın samimiyet karnesi

Öcalan’ın ‘yol haritası’ ortaya koyacağı haberleri kimileri için heyecan yaratmışa benziyor. Kürt sorununun çözümü ve PKK’nın tasfiyesi sürecinde çok kritik bir aşamadan geçildiği belirtiliyor. Ancak gözden kaçan önemli bir nokta var. Zira Öcalan’ın ‘yol haritası’nda neler söyleyeceği henüz bilinmiyor. Ortada sadece bazı işaretler var. Daha da önemlisi İmralı’nın ve Kandil’in ve hatta DTP’nin samimiyeti meselesi. Samimiyet bu noktada önemli bir soru işareti.

Zira Taraf yazarı Ahmet Altan tam da Cumhurbaşkanı Gül’ün o açıklamayı yaptığı gün bakın neler yazmış. Altan, Öcalan’ın avukatlarının kendisine geldiğini ve aynı şeyi kendilerine söylediğini belirtiyor. Buradan avukatların Mayıs ayında bu görüşmelere başladığını anlıyoruz. Altan avukatlara şunları söylemiş: Karayılan bugün “2005’teki Erdoğan’a ne oldu” diye soruyor. “Ne olduğunun” cevabı bence o gün yapılan Diyarbakır mitinginde. Erdoğan, bir barış girişimi için orduyu ve derin devleti karşısına almayı kabullenerek Diyarbakır’a gittiğinde Kürtlerin de soğuk durduğunu görünce, bu işin kendisine yaramayacağına karar verip geri adım attı. Bir daha da o noktaya gelmedi. Gittikçe daha fazla milliyetçiliğe kaydı. Kürtlerden bulamadığı desteği ordudan aradı. Herhalde DTP’nin ve PKK’nın şikâyet etmeden önce 2005’teki davranışlarını gözden geçirip bir özeleştiri yapmaları gerekiyor. “Barış yapalım” diyen başbakanı Diyarbakır’dan kovala, sonra da “o başbakana ne oldu” diye sor.

Öcalan-PKK ve hatta DTP’nin samimiyet testi yine Mayıs ayında arklı konularda da gündeme gelmişti. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere devletin üst kademesinden gelen üst düzey açıklamalara Kandil’deki Murat Karayılan önce El Cezire televizyonu üzerinden, sonra da Hasan Cemal’e verdiği röportajla yanıt vermişti. Olumlu konuşmuştu Karayılan ancak tek taraflı ateşkes kararına rağmen aynı dönemde şehit edilen 10 asker için sadece “üzgünüz” demişti.

Öcalan “ben de varım” diyor

Tüm buların ışığında yine de ortada bir gerçek duruyor. O da şu: Öcalan liderliğindeki PKK, -Karayılan ve Öcalan’ın açıklamalarında, DTP’nin çağrılarında görüldüğü gibi- sürece katılmaya çalışıyor, “ben de varım” diyor. Bunun sebebini ise gelişen uluslar arası dengelerde aramak gerekiyor.

Kim ne derse desin… PKK’nın sürece müdahil olma çabasını şu anda Irak ve Kuzey Irak’ta yaşananlardan bağımsız değerlendirmek büyük bir hata olur. Şimdi size Irak ve Kuzey Irak’ta yaşananlarla ilgili çok önemli iki bilgiyi hatırlatacağız.

İlk bilgi ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Ocak ayı ortasında –Obama’nın yemininden bir hafta sonra- Bağdat ve Kerkük’e yaptığı ziyaretten. Biden bu ziyarette yerel yöneticilerle görüşürken Obama’nın bir mesajını iletiyor. O mesajın bölge yetkililerinde nasıl bir “şok” yarattığını Kerkük il meclisi üyesi Hasan Turan’dan dinleyelim: Biden’ın mesajına çok şaşırdık. Bize ABD’nin 1,2 trilyon dolar borcu olduğunu, ekonomiyi düzeltmek için de 1 trilyon dolara ihtiyaçları olduğunu söylüyordu. Bu şu anlama geliyordu: 2009’dan sonra Irak’a para yok. Biden şunu da söyledi. Eğer başarısız olursanız Irak’ta demokrasiyi savunmayacağız. Kerkük’le ilgili çözümü kendinizde arayın.

ABD bu oyunda yok

Bunun ne demek olduğunu biz yorumlamayalım. Çünkü geçtiğimiz hafta Kerkük’te bulunan bölgenin en üst düzey askeri yetkilisi Amiral Mike Mullen’in yine bölge yetkililerine söyledikleri resmi tamamlıyor: “Irak’ın problemini Amerika çözmeyecek. Bu egemen bir ulusun işidir. Mevcut çekilme planına göre koalisyon güçlerinin 18 ay içerisinde Irak’tan gideceklerini düşündüğümüzde Iraklılar işlerini ilerletebilirler.” Diğer bir deyişle Washington’un Kuzey Iraklılara mesajı şu: Probleminiz var, ama çözüm için bizi unutun. Biz artık yokuz. Afganistan’a gidiyoruz.

İşte bu şartlar altında Barzani yönetimi Bağdat’taki Maliki yönetimi altında ezilmeye başlıyor. Türkiye’nin beklediği gibi sırtını dayayacağı daha büyük bir güç arıyor. Onun ipucunu da Uluslar arası Kriz Grubu’nun geçtiğimiz hafta yayınladığı raporda buluyoruz. Rapora göre bir Kürt yetkili Kuzey Irak’ın Türkiye ile eklemlenmesinden bahsediyor.

Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran bu rapora Türkiye’nin verdiği ivedi tepki Ankara’nın muhteris politikalardan uzak durduğu anlamına geliyor. Ankara’nın Kuzey Irak’a yaklaşımı daha çok ekonomik ve kültürel entegrasyondan yana. Ancak Türkiye “Kerkük’ü de içeren Musul vilayetini topraklarına katma” anlayışını irrasyonel buluyor.

İşte bu koşullar göz önüne alındığında Öcalan’ın “sadece Musul ve Kerkük’ü değil, Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan ama Türkiye dışında kalan Suriye’deki Kürtleri de kapsayacak şekilde demokratik özerklikten” bahsetmesi şaşırtıcı değil.

Öcalan yeni bir şey söylemiyor

Şaşırtıcı değil ancak irrasyonel. Bu yüzden Öcalan’ın, -belki de uluslararası meşruiyet sorununu hesaba katarak, Ortadoğu barışı için “yol haritası”nın üzerine vurgu yapan Obama’dan esinlenerek kavramsallaştırdığı- yol haritasında söyleyeceği şeylerin de irrasyonel olmasını beklemek gerekir. Zira Öcalan’ın İmralı’ya girdikten sonra yaptığı değişimin ardından söylediği yeni bir şey yok. Öcalan uzun bir süredir bağımsızlıktan değil, demokratik özerklikten bahsediyor. 1922’de Meclis’te alınan bir karara atıfla “Kürdistan'a başta özerklik olmak üzere birçok hak tanındı” diyor. Üstelik irrasyonel bir şekilde bunun sınırlarını Kuzey Irak ve Suriye’ye genişletiyor. Dahası PKK’nın koşulsuz silah bırakması sözkonusu olduğunda Öcalan ve Kandil bunun sözkonusu olamayacağını söylüyor.

Oysa Türkiye cenahında pek çok değişim yaşanıyor. Yapılan son MGK toplantısında devletin zirvesinin anadilin kabulü, bölgede yerel dili bilen kamu görevlilerinin görevlendirilmesi, köy ve kasabaların eski isimlerinin iadesi gibi pek çok hakkın dile getirildiğini biliyoruz. Türkiye bundan on yıl öncesine göre insan hakları ve kültürel haklar zemininde büyük değişimler geçirdi, çok değişti. Açıkçası evrensel değişimlere kendisini uyarlayabildi. Ancak Öcalan ve PKK yönetimi buna ayak uydurmakta güçlük çekiyor. Bu yüzden tarihin kıyısında kalıyor. Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağını duyurduğu “yol haritası” ile ilgili önyargılı düşünmemek gerekiyor. Ancak “neler söyleyecek” sorusunu samimiyet testi süzgecinden geçirdiğinizde ve Türkiye’nin buna olası tepkisini irdelediğinizde, yeni süreçte iyimser beklentiler içinde olanların orta vadede hayal kırıklığına uğrayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Şu ana kadar yapılan açıklamalardan anlaşılan, PKK’nın çözümün bir parçası olamayacağı yönünde. Bu Öcalan’ın dediği gibi daha şiddetli çatışmaları getirebilir. Ancak uluslar arası konjonktür göz önüne alındığında bu şiddetli çatışmaların uzun soluklu olmayacağı, bilakis PKK’nın tasfiyesini hızlandıracağı söylenebilir. Çünkü PKK’nın bu kez Kuzey Irak’tan ya da diğer kaynaklarından lojistik destek alması pek olası görünmüyor.

İyibilgi.com



Bu haber 1,019 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,352 µs