yeni dönem... | " /> " /> yeni dönem... | "/> "/>

En Sıcak Konular

Kürt sorununda yeni dönem...

17 Temmuz 2009 08:58 tsi
Kürt sorununda yeni dönem... Cumhurbaşkanı Gül "iyi şeyler olacak" demişti. Sorununun çözümünde start verildi. Yeni bir sürece giriliyor. Türkiye sorunlarını çözme gayretindeyken, herkesin kendi pozisyonunu gözden geçirmesi önemli. Bu sürece ya dahil olunacak, ya da…

Dün (16 Temmuz 2009), birçok haber kanalıyla beraber duyurduğumuz “Kürt sorununda açılım ve kırmızı çizgiler” haberi, ifade ettiği önem itibarıyla çok tartışılacak. Bu, doğal. Söz konusu olan “Kürt sorunu” olunca, konuyla ilgili her kesimin kendi “çözüm” veya “açılım mantığını ortaya koyarak tartışmalara katılması, önemli. Yeter ki, “çözüm” yönünde bir niyet ve çaba içerisinde olunabilsin…

DTP’nin bu açılım planını “yetersiz” göreceğini şimdiden öngörebiliriz. Son olarak kendi çözüm mantığını “demokratik özerklik” adıyla deklare eden bu partinin, “ana dilde eğitim”, “operasyonlar durdurulsun”, “Öcalan’ı da kapsayan genel af” gibi istemlerinin, hazırlanan “açılım” planının “kırmızı” çizgilerini oluşturuyor olmasının kendilerini tatmin etmeyeceği, malum.

Ancak, böyle bile olsa, atılan adımların önem ve gerekliliğini görmezden gelmesi, açık ki, öncelikle kendilerine zarar verecektir. Muhalefet etseler bile, bu muhalefetin sürecin önünü tıkayan değil, “yapıcı” bir nitelik taşıması gerekir. Aksi durumda ne kadar “çözüm” ve “barış” yanlısı olduklarının “tartışmalı” hale geleceği bellidir.

DTP’nin en büyük handikapı ise, oylarını aldığı insanların istemlerini yansıtmada, gözlerini halktan çok İmralı’ya çevirmiş olması. Nitekim DTP Genel Başkanı Ahmet Türk başta olmak üzere DTP yöneticileri, bir süredir konuya ilişkin yaptıkları her açıklamada, Öcalan’ın Ağustos ayında açıklayacağı “plan”a atıfta bulunuyorlar. Kendi realiteleri nedeniyle İmralı’yı önemsemeleri anlaşılabilir; nitekim Ertuğrul Özkök’ten Ahmet Altan’a kadar çok sayıda kalem de İmralı’nın “çözüm” yönünde işlevlendirilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Ama bu ayrı, politika üretememek ayrıdır. Hele ki bir siyasi parti açısından…

Tartışmalarla ilgili tutumu merak edilen partilerden biri ise, kuşkusuz, anamuhalefet partisi CHP. CHP lideri Deniz Baykal, bir süre önce partisinin aldığı oy oranı itibarıyla “dibe vurduğu” bölge illerine düzenlediği gezilerde, partisi adına önemli açıklamalar yapmış, hükümetin açılımlarına “engel” teşkil etmeyen bir tutum almıştı. Hatta Mardin’de “silahlar susarsa genel af o zaman düşünülür” şeklindeki açıklaması, epey yankı yaratmıştı.

MHP’nin ise herhangi bir “açılım” ihtiyacı duymadığı malum. Bu nedenle muhalefetini sürdürecektir. Ancak MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, sorunun çözümü yönünde bir “devlet iradesi” olduğuna kanaat getirmesi halinde, mevcut tutumunu yumuşatacağını öngörmek mümkündür. Unutmayalım; MHP, idam cezasını kaldıran koalisyon hükümetinde yer alan bir parti idi…

Genel olarak kamuoyunda “çözüm” yönünde ortaya konulan bu iradenin destek gördüğünü de belirtebiliriz. Bunun en büyük göstergesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir süre önce ifade ettiği “Kürt sorununda iyi, sevindirici şeyler olacak” açıklamasının yarattığı iyimser havadır. Şiddet, terör, çatışma, ölüm-kalım sarmalından başta bölge halkı olmak üzere bütün Türkiye kurtulmak istemektedir…

Bu tip konularda “gözlerin çevrildiği” kurumlardan olan Genelkurmay’ın, gelişmelerden birinci derecede haberdar olduğu ve hazırlanan planın ana hatlarının MGK oturumlarında belirlendiği ise, kesin diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Gül’ün “devletin zirvesinde hiçbir zaman olmadığı kadar uyum var” dediği husus da, esas olarak bu realiteyi ifade ediyordu.

“Kritik” bir sürece girildi. Türkiye, geleceğini belirsizleştiren bütün sorunlarını çözme gayretinde. Bu nitelikte konuların “iç siyaset” malzemesi haline getirilmeden ele alınmasında büyük yarar olduğu, sağ duyu sahibi herkesin ortak görüşü.

Sürecin “kritik” olması, sorunun öneminin yanı sıra, çözümsüzlükten beslenen bir zihniyetin miadını doldurmasından ileri geliyor. Bu sürece yapıcı temelde müdahil olmak ile çözümsüzlükte ısrar anlamına gelecek tutumlar, artık kolay kolay birbirine karıştırılamayacak, muğlaklaştırılamayacak. Bu nedenle “sorumlu davranmak”, denilebilir ki hiçbir zaman bu kadar önemli olmamıştı.

Sürece yapıcı, sorumlu yaklaşma ihtiyacı duymayan ve çözümsüzlük, kan, şiddet sürüp gitsin isteyenler olabilecektir. Bu çevrelerin etkisiz kılınması da atılan adımın başarısına bağlı.

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 989 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,743 µs