deli gömleğidir, çıkarıp atalım!' | " /> deli gömleğidir, çıkarıp atalım!' | "/>

En Sıcak Konular

'12 Eylül deli gömleğidir, çıkarıp atalım!'

14 Temmuz 2009 15:55 tsi
'12 Eylül deli gömleğidir, çıkarıp atalım!' ‘12 Eylül’e yargı yolu’ tartışmaları Evren’i harekete geçirdi; neredeyse her gün konuşuyor, 12 Eylül’e gerekçeler, mazeretler açıklıyor. Bu tartışmalara 12 Eylül mağdurları ne diyor? O mağdurlardan birine, Cafer Solgun'a sor

12 Eylül ve uygulamalarına yargı yollarını kapatan anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılması ve 12 Eylül ile uygulamalarına yargı yolunun açılması gündeme geldiğinden beri Kenan Evren açıklamalar yapıyor.

Bu açıklamalarında Evren, 12 Eylül öncesini hatırlatıyor, darbeyi (kendisi “ihtilal” diyor) “birlik-bütünlük için” yaptıklarını söylüyor ve ufukta mahkeme göründüğü zaman, “kafama sıkarım” şeklinde konuşuyor. Son açıklamasında Deniz Baykal’a “bozulduğunu” söyledi ama peşinden de onu ciddiye almadığını da ekledi.

12 Eylül’ü bir de 12 Eylül’ün gadrine uğramış, o dönemin gençlerine sormak gerekir diye düşündük. Araştırmacı-yazar ve Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun bunlardan biri. Cafer Solgun, 12 Eylül yıllarında, liseli bir genç olarak, ünlü 12 Eylül sıkıyönetim cezaevlerinden olan Metris’te tutuklu kaldı. 12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. İşkence gördü.

-Bir “12 Eylül mağduru” olarak, son dönemde gündeme gelen 12 Eylülcülere yargı yolu açılması tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olumlu değerlendiriyorum. Bu, sadece “12 Eylül mağduru” dediğimiz insanlar açısından değil, bir bütün olarak Türkiye adına atılması kaçınılmaz olan bir adım. Anayasa’nın geçici 15. maddesi, biliniyor, 12 Eylül ve uygulamalarını yargıdan muaf tutuyor. Darbeci generallerin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi adlı cuntanın ve kurdukları darbe hükümetinin karar ve uygulamalarının yargı konusu olamayacağını hükme bağlıyor. Türkiye’nin yıllardır bu kamburu taşıyor olmasına şaşırıyorum. Hiçbir hukuk normuyla açıklanamayacak olan bu “hukuki” garabete son vermekte fazlasıyla geç kalınmış durumda. Hiç değilse daha fazla geç kalmamak lazım…

-Konuyu CHP lideri Deniz Baykal gündeme getirdi. Başbakan Erdoğan da Baykal’ı “sulu şaka” yapmakla itham etti, samimi olmadığını söyledi. Baykal samimi mi sizce?

Buna kesin bir dille “evet” demeyi çok isterdim. Ama maalesef Baykal’ın ettiği bu sözü takiben yaptığı açıklamalar çok da samimi olmadığını düşündüren nitelikte. Darbe ve Şemdinli benzeri “askeri” olmakla alakası olmayan, ama içinde asker kişilerin bulunduğu veya bulunabileceği suçların sivil yargıda yargılanabilmesine olanak sağlayan yasa düzenlemesine karşı CHP’nin adeta alarma geçmesi bunun son kanıtlarından biri oldu. Bunun yanında 12 Eylül 1982 Anayasası yerine sivil, demokratik bir anayasa yapılması konusunda da “takoz koyma” siyaseti güdüyor. 12 Eylül ve uygulamalarını, anayasasını böylesine sahipleniyorken, Türkiye’nin geleceği açısından tarihi bir önem ifade eden Ergenekon soruşturması konusunda takındığı tutum ve son yasal düzenlemeye itirazları, “15. maddeyi kaldıralım” lafını boşa düşüren söylem ve politikalar.

Ama ben bütün bunlara rağmen AKP’nin, CHP unutturmaya çalışsa da bu sözü unutmaması, takip etmesi ve Türkiye’yi bu “garabetten” kurtarması gerektiğine inanıyorum. Mümkündür ki Baykal bunu bir siyasi çekişme argümanı olarak söylemiştir. Öyle bile olsa gereğini yapmak lazım diye düşünüyorum. Hatta Kenan Evren “referanduma götürelim” dedi. Evet; neden olmasın… Referanduma götürelim ve Evren paşa da, herkes de görsün, Türkiye toplumu 12 Eylül darbesinin ve uygulamalarının yargılanmasını istiyor mu istemiyor mu…

-Kenan Evren bu referandum sonucunda “evet” sonucu çıkarsa intihar edeceğini söyledi ama…

Evet; yani düpedüz şantaj yaptı. Çok da kaba konuşmak istemiyorum, ama Kenan Evren’in şantajına Ertuğrul Özkök gibileri dışında kimsenin pabuç bırakacağını düşünmüyorum. Yine de onun bu şantajını ciddiye almak, önlem almak ve kendisinin bahsettiği o referandumun sonuçlarını görmesini, yaşamasını sağlamak lazım. Ya da 12 Eylül’e yargı yolunun açıldığını görmesini isterdim.

-Peki bu nasıl olacak? Bir dönemin yargılanması nasıl mümkün olabilecek?

Bu konuda çok da istekli olmayan bazı yazarlar da bunun pek kolay olmadığını dile getiren görüşler ileri sürdüler. Ben öyle düşünmüyorum. Asla kin, intikam gibi duygularla da hareket etmiyorum. Mesele 90’ına gelmiş yaşlı bir kişiyi hapishaneye atmak meselesi değil ki. Etki ve sonuçlarını hala yaşadığımız 12 Eylül darbesinin mahkum etmek, 12 Eylül ve uygulamalarına “yargı dokunulmazlığı” getiren hukuksal ayıptan kurtulmaktır mesele. Evren de benzer bir şey söyledi; “emirlerimize uyan herkesi yargılayacak mısınız yani” demeye getirdi. Sıradan asker veya memurlar değil, ama karar verme noktasındakiler, cunta üyesi kuvvet komutanları, sıkıyönetim komutanları ve darbe hükümetlerinde bakanlık yapanlar yargılanırlar. Ve bu arada, 12 Eylül dönemine ilişkin “hukuki” karar ve düzenlemelere, açılmış davalara da son vermek gerekir. Anayasayı değiştirmek, bu nedenle çok önemli.

-“12 Eylül uygulamaları” diyorsunuz. Neydi o uygulamalar?

Dizginsiz bir işkence. En temel hak ve özgürlüklerin dahi askıya alınması. Haksız, asla adil olmayan yargılamalar. İdamlar. (Ki Evren Paşa, “maksat eşitlik olsun diye bir sağdan bir soldan astık. Bugün olsa yine asma kararı verirdim” diyor.) Sayısı yüz binlerle ifade edilen fişlemeler, gözaltılar, tutuklamalar. Sorgu merkezlerinde veya cezaevlerinde işkenceyle insanların katledilmesi, sakat bırakılması. Velhasıl bir bütün olarak korkunç bir tablo… 12 Eylül, Türkiye toplumuna giydirilmek istenen bir “deli gömleği” idi. Bu kanlı giysiyi çıkarıp atalım artık.

-Siz de bu “uygulamalara” maruz kaldınız mı?

Elbette. Liseli bir delikanlıyken gerek sorgu merkezlerinde, gerekse de 12 Eylül cezaevlerinde iğrenç ve insanlık dışı işkence ve eziyetlere maruz kaldım. Toplam olarak yüzlerce gün açlık grevi yaptım. Savunma hakkı olmayan mahkemelerde yargılandım. Mahkeme salonlarında dahi işkencelere maruz kaldık… Ve geçtiğimiz günlerde gündeme gelen “Dev-Yol” davasında olduğu gibi, benim de yargılandığım toplu dava halen devam ediyor; tam 29 yıldır süren bir dava olur mu? Bu 12 Eylül davalarını gören günümüzdeki sivil mahkemeler de “aciz” durumda. Buldukları çare, davanın zaman aşımına uğraması. Fakat doğrusu, bütün sonuçlarıyla beraber bu 12 Eylül rezaletinden Türkiye olarak artık arınmamız gerektiğidir.

www.iyibilgi.com röportaj



Bu haber 803 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,145 µs