En Sıcak Konular

Önümüzdeki yol: Türkiye'nin kararı ne?

10 Temmuz 2009 12:23 tsi
Önümüzdeki yol: Türkiye'nin kararı ne? Yükselen Türkiye risk almalı mı? 'Evet'se kefil misiniz? iyibilgi Ankara

Ankara’nın yeni dünya düzeninde öne çıkan “yüksek” profili, bu duruşun sık sık uluslararası ortamlarda teyit edilmesi, özellikle bölgesel sorunlarda dillendirilmesi, kısa ve ortal vadeli geleceğe ilişkin olarak Türkiye’nin bazı kararlar almasını gerektirebilir.

Ki; “uzun vadeli” sonuçlar açısından sorun ortaya çıkmasın. Peki Türkiye bu kararları almaya hazır mı? Daha doğrusu, hazır görünüyor da beraberinde gelecek riskleri de göğüslemeye hazırlıklı mı?

Örneğin: Cumhurbaşkanı’nın Çin ve Sincan Bölgesi ziyaretlerinin ardından yaşananlar, Türk kamuoyunun kolay kolay görmezden gelebileceği olaylar değil. Zaten reaksiyonunu da gösteriyor.

Hükümet açısından ise durum farklı olmalı! Olmalı çünkü daha “temkinli” hareket ettiği anlaşılıyor. Bugüne kadar konu üzerindeki en ağır açıklama bir bakandan gelen “boykot” kararı oldu ama oda üzerinden fazla geçmeden “düzeltildi”!

Kaldı ki bir bakandan çıkan boykot kararının sonuçları da iyi düşünülmeli. Hayır, çok iyi düşünülmeli! Birincisi Dünya Ticaret Örgütü’nün buna göstereceği reaksiyon!

Çünkü DTÖ bu tür yaklaşımlara tatlı reaksiyonlar vermiyor. İkincisi bir boykot yapıldığı zaman kimin kârlı kimin zararlı çıkacağının iyi hesaplanması gereği.

İşte sadece, başta bahsettiğimiz Cumhurbaşkanı Gül’ün gezisi sırasında imzalanan anlaşmaların miktarı 1.5 milyar dolar! Artık seri halde gelip-giden ticari heyetler de cabası.

Şimdi Türkiye’de birçok kişi ve özellikle de muhalefet “one minute” çıkışlarının ne olduğunu soruyor? Yani Davos’la Çin arasında bir gönderme işaret ediyor.

Oysa Başbakan G-8 zirvesinde övgüleri kabul ediyor ve bu toplantının daha başında ortaya çıkan “dünya meseleleri ile ilgili konularda Türkiye’ye danışılmalı” söyleminin keyfini çıkarıyor.

Ama yine de Türk kamuoyunun beklediği “ton” da bir çıkış Çin için henüz geçerli değil. Diplomatik bir usül izleniyor ve gerçekçi olan da bu.

Bir başka garip beklenti de-ki bu hükümet tarafından da dillendirildi ama henüz düzeltilmedi-Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği’nin bu konuda kullanılması.

Yani Sincan bölgesinde yaşananlar BMGK’ya getirilecek. Geldiği gibi de gerisin geri Türkiye’ye gönderilecek! Çünkü Çin herşeyden önce BMGK’nın asil üyesi.

“Dünya yuvarlaktır” kararı çıkarmaya çalışsanız, Çin “hayır” dedikçe düz bir dünyada yaşamaya devam edersiniz! Türkiye tüm bunlara bakarak Çin’e açıkca meydan okuyabilir mi?

Ankara sanırız bu işin arkasında veya arasında bir başka dengenin olduğunun farkında.

Gayet iyi giden Çin-Türkiye ilişkilerinin bir anda zıvanadan çıkmasını “normal” sayamıyor. Bu yüzden temkinli hareket ediyor. Buna karşın aynı şeyi medyadan, kamuoyundan, muhalefetten beklemek zor. Esasen işin doğası da bu.

Kimi zaman konjonktür sizi “one minute”e uygun bir yapı sunar, kimi zaman da diplomatik inceliklere dokunmaya.

Peki ya, “kardeşim ne diplomasisi, orada Türk ve Müslüman olduğu için genç kızları genelevlere gönderiyorlar, hükümet gerekeni yapacak, budur” diyenler?

Musul ve Kerkük: Bitmez aşkın yeni mektubu!

İşte çok iç gıcıklayıcı, insanın ellerini terletici bir “teklif” daha! Musul ve Kerkük’ü ister misiniz?

Osmanlı’dan bu yana Türkiye’nin en büyük tartışma konularından biri olan bu mesele şimdi yine gündemde.

Ve yine Türk kamuoyunun hassas olduğu bir dosya bu. Musul ve Kerkük! Gerçi teklif eden kim henüz anlaşılamadı ama anlaşıldığı kadarı ile durum şu:

ABD’nin Irak’a terk etmesinden sonra Kuzey Irak’ın daha gerilimli günler yaşadığı belli. Buradaki Kürtler’in önemli sıkıntılarından birisi, ABD’nin ardından-belki de bugünleri bekleyen-Şiiler’in ve Sünniler’in tutumları!

Yani Şiiler’in İran’a Sünniler’in ise Araplara sığınmaları halinde, Kürtler’in halinin ne olacağı? Burada da çözüm (!), Türkiye’nin hamiliği. Bilindiği gibi bu mucize (!) haylidir söyleniyor.

Peki ya karşılığı?. İşte o da Musul ile Kerkük. Alın size önemli bir karar alma durumu daha. “Olur”u “olmaz”ı bir kenara bırakalım. Tek bir soruya yanıt arayalım.

Dünyanın en büyük petrol deposu olan Kerkük’ü bırakırlar mı? Bu soruyu zihninizde tekrarlayın.

Yanıtınız “evet bırakırlar” veya “gerek yok, zaten biz alırız” türünden ise yazının gerisini okumanıza gerek yok. Ama “hiç sanmıyorum” ise, size zahmet şu sorunun da yanıtını verin:

Neden şimdi Musul ve Kerkük lafı çıktı ortaya?

Evet, Türk dış politikasının önünde uzun bir yol var. Açık bir yol bu. Ama kararlar alınmasını gerektiriyor. Ve bazıları hayli riskli.

www.iyibilgi.com



Bu haber 1,452 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,812 µs