telaş neden acaba? | " /> telaş neden acaba? | "/>

En Sıcak Konular

Bunca telaş neden acaba?

9 Temmuz 2009 12:19 tsi
Bunca telaş neden acaba? Adli-askeri yargı alanlarının netleştirilmesine itiraz edenlerin yanıtlaması gereken sorular var. Bir suç fiilinin ‘askeri’ mi ‘adli’ mi olduğu arasındaki ayrım o kadar da ‘muğlak’ değil, olamaz. Bunun çok çarpıcı, öğre

Askeri ve adli yargının alanlarını netleştiren, var olan “netameli” durumların hiç değilse bundan sonra yaşanmamasını güvence altına alan yasal düzenlemenin Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanması, “yeni” bir dönemin önünü açtı.

Şimdi hükümet ek düzenleme üzerine çalışırken, ana muhalefet partisi CHP de daha önce deklare ettiği şekilde yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürmeye hazırlanıyor.

Oysa CHP’nin hesaba katması gereken bir başka haber daha var (Bknz. İyibilgi/Anayasa Mahkemesi de sınırlama istemiş).

Zira Anayasa Mahkemesi, 1994 yılında almış olduğu bir kararda, çok açık bir şekilde gerekçelerini de sıralayarak “askeri” ve “askeri olmayan suç” kavramları arasındaki ayrımların netleştirilmesi gerektiğini vurgulamış. Anayasa Mahkemesi, bir eylemin “askeri suç” sayılması için “askeri nitelikte” olması kıstası getirmiş.

Aklın yolu birdir. Bir suç fiilinin “askeri” mi “adli” mi olduğu arasında ayrım yapmak o kadar muğlak veya “müphem” olabilir mi? Bu muğlaklık varsa, bunun giderilmesi, hukukun, hukukun üstünlüğünün ve AB standartlarının gereği değil midir?

Çok iyi biliniyor ki kopartılan gürültünün temelinde “darbeciliğin”, bununla ilgili girişimlerin sivil yargıda yargılanmasına yasal ve hukuki temel kazandırılmasına duyulan öfke vardır.

Bir kez daha soralım: Darbe yapmak “askeri” alanda ele alınacak bir suç mudur? Darbe yapmak, bugüne kadar gerçekleşmiş darbelerden hareketle biliyoruz ki, müesses anayasal düzeni lağvetmek gibi bir fiilin adıdır. Sonuçları bu denli bütün toplumun, ülkenin kaderini etkileyen bir fiili “askeri” bir suç kapsamında değerlendirmek nasıl mümkün olabilir?

“Haydi gelin 12 Eylülcüleri yargılayalım” diyen CHP, bu düzenlemeye karşı yürüttüğü cansiperane muhalefetle ne tür bir duruma düşmüş oluyor? Bunu çok açık görmek gerekiyor.

Meseleyi gerçekleşmiş bir örnek üzerinden daha net anlayabilmek mümkün.

9 Kasım 2005’te Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitapevi bombalandı. Bu, aynı yıl içerisinde sınır kentlerimizde meydana gelen 15 bombalama eyleminin sonuncusuydu. “Sonuncusuydu” diyoruz, çünkü, Umut Kitapevi’ni bombaladıkları iddiasıyla 2 jandarma astsubayı ve bir PKK itirafçısı orada, halk tarafından ele geçirildi ve güvenlik güçlerine teslim edildi. Bu olaydan sonra o bölgedeki bombalama eylemleri bıçakla kesilir gibi kesildi.

Sonrasını da hatırlayalım: Daha olayın yankıları devam ediyorken, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt, “bombacı” oldukları iddiasıyla tutuklanan astsubaylardan Ali Kaya için, “tanırım, iyi çocuktur” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklama, çok “derinliğine” girmeden söylenecek olursa, yargıya doğrudan etki etme anlamı ifade ediyordu.

Olayın iddianamesini hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya, iddianamede bu yaklaşımın da soruşturulması gerektiğini ortaya koyduğu için HSYK tarafından meslekten “tard” edildi…

Bu düşündürücü olayın ardından bile Van Ağır Ceza Mahkemesi sanıkların her biri hakkında 39’şar yıl ağır hapis cezasına hükmetti. Dosya Yargıtay’a gitti. Ve Yargıtay 9. Dairesi sanıkların askeri mahkemede yargılanmasına karar verdi. Askeri Mahkemede yargılanan sanıkların ilk celsede tahliyelerine karar verildi…

Bir kitapçıyı bombalamak “askeri suç” olabilir mi? Varolan çok güçlü delillere rağmen sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi, adaletin tecellisi midir? Bağlantılı olarak çok sayıda soru sorulabilir; ama herhalde bu kadarı bile Cumhurbaşkanı Gül’ün onayladığı düzenlemenin anlam ve içeriğini ifade etmeye yeterli olmaktadır…

Bugünkü Zaman gazetesinde Hüseyin Gülerce yazısında Şemdinli olayını ele alıyor ve yazısının sonunda bir öngörüde bulunuyor:

“Şemdinli'yi kimse unutmamalı. Yasayı onaylamasın diye Cumhurbaşkanı'na baskı yapan CHP yöneticilerini ve aynı mevzideki medyayı, şu sorunun cevabını vermeye çağırıyoruz: Şemdinli'de bombalanan kitapevi, "askerî mahal" midir? Kitabevi bombalamak, insan öldürmek, devletin savcısına ve milletin vekiline kurşun sıkıp masum sivilleri öldürmek, askerî bir görev midir? Ortada, askere karşı işlenmiş bir suç mu vardır? Pekiyi öyleyse, bu Şemdinli davası niye askerî mahkemede görülüyor? Çankaya'dan gelen onay Şemdinli davasının da Ergenekon'la birleştirilmesini gerekli kılmaktadır.”

Onaylanan yasaya itiraz edenlerin dönüp Şemdinli davasına bakması gerekiyor…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 1,191 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,299 µs