Teşkilat-ı Mahsusa | " /> Teşkilat-ı Mahsusa | "/>

En Sıcak Konular

Denklemin sonu: Teşkilat-ı Mahsusa

8 Temmuz 2009 12:35 tsi
Denklemin sonu: Teşkilat-ı Mahsusa Bu ülke düzlüğe nasıl çıkar? Tek bir davanın sonuçlanmasıyla. Hangisi mi? İşte cevabı

Ümit Kıvanç / Taraf

Karşınıza o çıkacak, sakın şaşırmayın

Türkiye’yi paketleyip kilitleyip kendini çatlatırcasına ıkınma vaziyetine sokan düğümü ne çözer?

“Kodu mu oturtan genelkurmay başkanı” şıkkı cevap anahtarında yeralmıyor, geçebiliriz. Yerine “Post mortem darbe” şıkkı sunulmuş. E, onu işaretleyecek halimiz yok.

“AB’ye girmek”? Uzun iş. Biz girene kadar Avrupa Birleşik Nasyonal Sosyalist Partisi iktidara gelmiş olur belki zaten.

“Fener, Galatasaray ve Beşiktaş’ın her sene hep birden şampiyon olması”? Bu hakemlerle zor.

“Youtube’un açılması”? Sanmam. Sivritepe mahkemesi açsa Düzova savcısı kapattırabilir.

“Cami hoparlörlerini güçlendirmekle cennete gidilmeyeceğinin anlaşılması”? Ne alâkası var...

Şıklar çok aslında. “Ergenekon davasının bir an önce hayırlı bir sonuca ulaşması” olabilir mi doğru cevap? I-ıh! Önce, çoğunluğun hayırlı sayacağı sonuç, toplumun yaklaşık beşte birine pek hayırsız görünecek. Sonra, gerçekten hayırlı bir sonucun alınabilmesi, neredeyse devletin baştan aşağı yeniden kurulmasını gerektirecek. Bugün gözümüze pek saygın görünen, bu saygınlığın karşılığını çuvalla alan kimileri atlarından inecek, binecek eşek de bulamayacak. Bu kadarını kaç kişi istiyor? Daha önemlisi: Hedefe yaklaşıldıkça entrikalar, komplolar, provokasyonlar artacak; bunlarla kim mücadele edecek? Rejimin güvencesi polis mi?

Uzatmayayım. Bu yazıyı gayet ciddî bir iddia ortaya atmak için yazıyorum: Türkiye’deki esas düğümü çözecek, birçok insanın haklı, birçoğunun da lüzumsuz şüphelerini ortadan kaldıracak, devletin dehlizlerindeki karanlığı paramparça edecek şey, Hrant Dink cinayetinin aydınlatılmasıdır. Hrant’ın öldürülmesinden bu yana Ergenekon konusunda izlenen tutumun gözüpekliğine bakın. Ve bunu Hrant’ın öldürülüşünün etrafına örülmeye çalışılan utanç duvarıyla yanyana koyun.

Pazartesi günkü duruşmada mahkeme Emniyet İstihbarat Dairesi’nin elinde olayla ilgili ne varsa istemeye karar verdi. Af buyurun, dava başlayalı iki yılı geçti. O dairenin başında da bu olayda ne yapmaya çalıştığı bir türlü anlaşılamayan bir müdür var. Eski Trabzon emniyet müdürü. Ama neyse, belgeler bir sonraki duruşmaya mutlaka gelecek. Bir sonraki duruşma 12 Ekim’de! Üç ay sonra. Bu üç ayda, tatil matil denmeyecek, muazzam incelemeler yapılacak, acayip soruşturmalar birbirini izleyecek, ya...

Katili ve avenesi üç-beş günde yakalanan bir cinayetin davası, nasıl oluyor da iki yıl sürüm sürüm süründürülüyor? Sağa sola, derine hiçbir adım atılmadan? Niye acaba?

Cinayetin planlanması, gerçekleştirilmesi; katil yakalandıktan sonra devlet birimlerinde kahraman muamelesi görmesi, bunun kamuoyuna özellikle gösterilmesi, duyurulması; soruşturulması istenen bütün görevlilerin akıl almaz bir gayretle korunması ve sonuçta açılan davanın bu hale getirilmesi, yanyana dizildiğinde sizin gözünüzde nasıl bir tablo meydana getiriyor? Naçizâne, diyorum ki, Hrant’ın öldürülmesi ve sonrası, ortaya dökülürse kimsenin altından kalkamayacağı kadar vahim bir komplo barındırıyor. Kolayca feda edilebilecek birkaç görevliyle bu iş halledilebilecek olsaydı, şu Ergenekon furyasında kimseye acımazlar, giderlerdi üstüne. Demek iş o kadar büyük ki, gidemiyorlar.

Oysa ne kadar basit. Samsun’da katili Türk bayrağı önüne koyup fotoğraf ve videolarını çeken jandarma ve polislere savcı soracak: Bu sizin mi aklınıza geldi? Hiç çekinmediniz mi? Sonradan kollanacağınızı biliyor muydunuz? İnanın en güzel başlangıç noktası burası. İkinci adım: Albay Ali Öz’e diyecekler ki: Rütbeni tehlikeye atmaya değer miydi? Kişisel bir macera arayışı mıydı her şey? Kararlı bir savcı, Celalettin Cerrah’a yeni makamında hayırlı olsun ziyaretine gidecek, tam çıkarken, “Birkaç sorum olacaktı sayın valim,” diye dönecek. Ve nihayet Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’i Albay Dursun Çiçek’in kalktığı sandalyeye oturtup, “Amirim, bir anlatın hele başından,” diyecekler.

Darbe komplolarıyla, cuntalarla, Ergenekon’la uğraşıyoruz. Sahiden büyük işler. Ama şu devlet memurlarına şu basit soruları soramıyoruz. Tuhaf değil mi?

Oysa denklem –ve benim iddiam- basit: Hrant cinayetini çözünce karşınıza, Ergenekon da değil, Teşkilatı Mahsusa çıkacak, sakın şaşırmayın. Rahat rahat sivil mahkemede yargılayın. Yalnız, dikkat edin, o mahkeme, devlet görevlilerinin bu işten yırtmasını sağlayanlardan biri olmasın. Gerçi yargı bağımsız tabiî. Atlamışım bir an.



Bu haber 1,539 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,709 µs