Kimse yanılmasın. Erdoğan ve Başbuğ...

1 Temmuz 2009 15:20 tsi
Avni Özgürel devletin zirvesini gözlemledi ve bakın nasıl bir sonuca vardı?

Avni Özgürel / Radikal

Erdoğan ve ordu

Başbakan Erdoğan’ın yüzüne ve hareketlerine baktığınızda geçen yedi senenin üzerinde bıraktığı yorgunluğun işaretlerini görebilirsiniz; ama bunun yanı sıra, uzun süre üzerinden atamadığı tedirginliğin artık kaybolduğunu da... Bugünkü Erdoğan 2002/2003’ün hatta 2008’in Erdoğan’ı değil.
Geride kalan yedi senede olan biteni hatırlayıp olayları sadece satırbaşlarıyla sıralamaya kalkmak bile hem insana hafagan bastırır hem de herhalde yazmaya sayfalar yetmez.
Yaşanan hadiselerin Tayyip Erdoğan’ı bugün durduğu noktaya getirdiğine şüphe yok. Ancak değişen sadece Tayyip Erdoğan değil. Örneğin zihniyet itibarıyla baktığımızda ordu da 2002/2003’ün hatta 2007’nin ordusu değil.
Belki biraz iddialı bir ifade olacak ama söyleyeyim; ordudaki zihniyet değişikliği sürecinin fazla gel-gitli, hayli zorlu, sancılı ama hiçbir dönemle kıyas edilmeyecek kadar derine nüfuz eder nitelikte olduğunu düşünüyorum. Türk Ordusu gibi kemikleşmiş geleneklere sahip, siyaset karşısında konumunu her şartta muhafaza edegelmiş ve devlet çekirdeğinde işgal ettiği mevkiyi korumakta hassas bir kurumdan söz ediyoruz. Başka hadiseleri bir yana bırakın, sadece Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleşen tutuklamaları ve Taraf Gazetesi’nin açıkladığı belge türünden yayınlara silahlı kuvvetlerin dün denecek kadar kısa zaman öncesi nasıl tepki verdiğini hatırlayın, bugün nasıl tepki verdiğine bakın.
Başbakan Erdoğan’ın bir süredir sıkça vurgulamaya başladığı ‘Kurumlar arasında çatışma olmadığı’ ifadesini orduyla hükümet arasında sadece diyalog kanallarının açık olduğu manasında okumak yanıltıcı olur... Başbakan’a yakınlığı bilinen bir kalemin geçtiğimiz hafta Erdoğan’ın orduyla arasında gerginlik oluşmasını arzulayanlar bulunduğunu ifade etmesini ve ‘İki kesimden bazı kişiler diyaloğu ve uyumu bozarak yeni bir süreç başlatabileceklerini düşünüyorlar. AK Parti çevresinden bunu zorlayanlar askerin gücünün kırılmasını demokrasi için olmazsa olmaz görüyorlar. Asker çevresinden bu işi kışkırtanlar ise AK Parti’yle mücadele edebilmek için bu uyumun bozulmasını şart görüyorlar’ deyişini bu çerçevede anlamlandırmak lazım...
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un ordunun siyasetle ilişkilerini demokrasinin ve hukukun olağan sınırları içine çekme gayreti içinde olduğunu görmemek haksızlık. Öyle sanıyorum ki Org. Başbuğ’un tavrının somut işaretini ay sonunda Yüksek Askeri Şura çalışmaları bittiğinde göreceğiz... 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinden miras kalan, 28 Şubat sürecinde yeniden şekillenen, geçmiş bütün hükümetleri ürkütmeyi başarmış
60 yıllık yapılanmanın direnmeden tasfiyeye boyun eğeceğini ummak gerçekçi değil... Sevindirici olan, söz konusu direncin kırılacağına ve böyle bir tasfiyenin gereğine artık silahlı kuvvetlerin de inanmaya başlamış olduğuna dair güçlü işaretlerin varlığı.. Bunun basının ve kimi liberal aydınların hoşuna gidecek şekilde alayişle yapılmıyor olması kimseyi yanıltmamalı. Başbakan Erdoğan ve Org. Başbuğ’un demokratikleşme sürecinde itidal ve gerçekçilikten uzaklaşmamak, silahlı kuvvetlerin duyarlılıklarını göz ardı etmemek konusunda mutabık olduklarını düşünüyorum... ‘İrticayla Mücadele’ belgesi konusunda Başbakan’ın gerek izlediği yol gerekse kullandığı üslup bunu gösteriyor...

Bu haber 1,494 defa okundu.