Darbe sivil suçtur' | " /> Darbe sivil suçtur' | "/>

En Sıcak Konular

'Darbe sivil suçtur'

22 Haziran 2009 12:21 tsi
'Darbe sivil suçtur' Darbeler, darbe planları, andıçlar, lahikalar... artık eskisi gibi kapalı kapılar ardında kalmıyor. Belgeleri, günlükleri var; hazırlayanlar da imzalarıyla tespitli. Ama ne kadar ve nasıl yargı konusu olabiliyorlar? Emekli askeri yargıç Ümit Kardaş'tan g

Türkiye günlerdir “AK Parti’yi ve Gülen Cemaati’ni bitirme”yi amaçlayan “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı tartışıyor.Aslında bu planlarla ilk defa karşılaşmıyoruz. 27 Mayıs darbesi ile başlayan süreçte Türkiye’de darbe teşebbüsleri, muhtıralar, darbeler her döneme damgasını vurdu. Anayasalarımız dahi darbelerin eseri.

Çok yakın geçmişte, 28 Şubat sürecini yaşadık. Andıçlar, eylem planları, brifingler herkesin gözü önündeydi. Sivil irade sadece seyretti, hatta post-modern darbenin bir ayağını oluşturdu, bazı siyasetçiler her zaman olduğu uzlaşmayı tercih etti. Bir hükümetin devrilmesinde adeta suç ortağı oldu.

 Ardından Ayışığı, Sarıkız darbe girişimleri ortaya çıktı. 27 Nisan emuhtırası ile TBMM’nin cumhurbaşkanı seçme iradesine adeta ipotek konuldu. Şimdi, yine bir hükümeti devirme planını tartışıyoruz. Yıllardır tartıştığımız gibi yine sadece tartışacak mıyız yoksa herkesin tarafı bu defa demokrasi olabilecek mi? Askeri yargıyı, darbe ve darbeye teşebbüs suçunu emekli Albay Hakim Ümit Kardaş ile konuştuk...

Büyükanıt ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmalı

“27 Nisan e-muhtırası teşebbüs olarak tamamen tamamlanmış bir suçtur” diyen Ümit Kardaş’a göre eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanmalı. Kardaş, “Bu demokratik rejime doğrudan müdahaledir” dedi...

Askeri mahkemelerde görev yapan hakimler sizce bağımsız mı?

Askeri mahkemelerin kuruluşunda bulunan askeri hakimler hakim statüsünde olmalarına rağmen subay üniforması içinde görev yapıyorlar. Askeri hakime verdiği kararlar nedeniyle Yargıtay’dan bir not verildiği gibi, yükselmesinde etkili olacak şekilde kendisinin bağlı olduğu komutan tarafından da kendisine bir sicil veriliyor. Askeri hakimlerin tayinlerinde, nakillerinde, yükselmelerinde askeri idare yetkili oluyor. Buradan hareketle tarafsız olduklarını söylememiz çok fazla mümkün değil.

Askeri vesayet var

Bir güdümlülük mü var?

Tabii, bir askeri vesayet var.

Mesela albay rütbeli bir hakim askeri mahkemede tuğgenerali yargılıyor, emir-komuta zincirinin çok önemli olduğu bir kurumda bu nasıl gerçekleşiyor?

Doktora tezimde askeri mahkemelerin kaldırılması gerektiği sonucuna vardığımda, benim gerekçelerimden birisi de buydu. Bir kere asker kişilerin kendi akranları tarafından yargılanmaları düşüncesi zaten Orta Çağ’da kalmış bir düşünce. Ordu hiyerarşisi içinde ast rütbedeki bir hakimin, örneğin bir üsteğmen hakimin bir albayı yargılaması psikolojik olarak büyük bir sıkıntı yaratıyor.

Darbe sivil suçtur

Askeri Ceza Kanunu’nda darbe suçu var mı?

Rejime, anayasal düzene yönelik ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülen suçlar askeri suç değil, sivil suç. Bu sivil suçu, subaylar karargâhta işledikleri zaman askeri yargı görevli oluyor. Askeri mahkemede yargılanmaları mümkün. Ama, diyelim ki Genelkurmay Başkanı ya da 2. Başkanı işin içindeyse haklarındaki işlemi kendilerinin başlatması lazım. “Beni yargıla” demeleri lazım.

Sivil yargı bir şey yapamıyor.

Görevdeyken işlemişlerse, askeri mahalde işliyorlar ve sivil mahkeme el atamıyor.

Mesela, Ayışığı ve Sarıkız’ı sivil yargı soruşturamaz mı?

Burada şöyle bir fark var: Hepsi emekli olmuş. Emekli olduklarında, bu suç da askeri bir suç olmadığı için sivil yargının görevi. Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesi var. Herhangi bir nedenle Silahlı Kuvvetler’den ayrılanların, sivil statüye geçenlerin işledikleri suç askeri bir suç değilse, askeri yargıyla olan irtibatı kesilir, sivil yargıya intikal eder. Açık madde var. Görevdeyken yargılama yapılamadı, ama artık görevde değiller, emekli oldular ve Darbe Günlükleri ortaya çıktı. Şimdi yapmaları lazım. Şimdi de yapılmıyor.

Bundan dik alası olmaz

28 Şubat’ta ve 27 Nisan’da olanlar da yargıya intikal etmedi.

Bence 27 Nisan e-muhtırası teşebbüs olarak tamamen tamamlanmış bir suçtur. Parlamento bir cumhurbaşkanı seçecekken öyle tehditkâr bir metin yayınlıyorsunuz ki, parlamento o görevini yapamıyor ve seçime gitmek mecburiyetinde kalıyor. Bundan dik alası olmaz.

27 Nisan’da yayınlanan bildiriyle suç mu işlendi diyorsuz?

 Demokratik rejime doğrudan bir müdahale var ve bunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis. Yaşar Büyükanıt, “Ben yazdım” dedi, kimse bir şey yapabildi mi? 12 Eylül de, 28 Şubat da, 27 Nisan da sorgulanmadı.

Demokrasi çıkarmak zor

Bu dediğinizin pek örneği görülmüyor.

Askeri Ceza Kanunu’nun 148. maddesine göre asker kişilerin, siyasi telkinde bulunmaları, siyasi demeç vermeleri suç. Bunu bir teğmen yapsa hemen yargılarsınız, en üst seviyede generaller yaptığı zaman seyrediyorsunuz. Bu o zaman tabiileşiyor, içselleştiriliyor. “Bize anayasayı, laikliği ne güzel anlatıyor. Weber de okumuş” diyoruz. Böyle bir içselleştirmeden, böyle bir kültürden demokrasi çıkarmak fevkalâde zor. Türkiye’deki rejimin niteliği belli. Askeri vesayet rejimi var.

Askeri mahkemenin varlık nedeni iç disiplin

Askeri mahkemelerin yetki alanı nedir?

Askeri mahkemeler, askerlerin askeri suçlarını yargılayacak, askerlik hizmeti göreviyle ilgili suçlarını yargılayacak, askeri mahalde işledikleri suçları ve askerler aleyhine işledikleri suçları yargılayacak. Bu dört ölçütle askeri yargının görev alanı alabildiğine ve tabi hakim ilkesine aykırı olarak genişletilmiştir.

15-20 suç sayarsınız...

Size göre askeri mahkemelerin görev alanı ne olmalı?

Askeri mahkemelerin varlık nedeni iç disiplini sağlamak. Firar, emre itaatsizlikte ısrar, nöbet talimatına aykırı hareket etmek gibi 15-20 suç sayarsanız. Anayasayı ve kanunları değiştirmek, askeri yargıyı sınırlı bir alana sokmak gerekiyor.

Askeri suç nedir?

Anayasa yazmış ama, “askeri suç nedir?” bir tanımı yok. Askeri Yargıtay içtihatlarına ve doktrine göre Askeri Ceza Kanunu kapsamına giren tüm suçlar, askeri suç. Askeri Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanunu’nun aşağı yukarı üçte ikisini içine almış durumda.

Belgede yer alanlar darbeye teşebbüstür

Andıç hazırlamak suç mu?

 Andıç bir karargâh faaliyeti de. Andıç görev gereği hazırlanıyor. Mesela, andıç veya başka bir adla siyasi bir faaliyette bulunuluyorsa, birtakım insanlar için operasyonlar düşünüp, planlamalar yapılıyorsa, bu andıç da faaliyet planı da olsa tabii ki suçtur.

Bir de suç uydurulmuş

İrtica ile Mücadele Planı’nı hazırlamak bir görev mi?

Bu bir eylem planı. Bu eylem planında Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı nasıl bir strateji ve eylem izleneceği, cemaate karşı nasıl bir eylem yapılacağı yer alıyor. Bunlar suç. Bir de hükümeti devirme amacı var, yani hükümetin görevini yapmasını tamamen engellemek var, o da suç. Yani darbeye teşebbüs suçu oluşmuş. Karşılığı ağırlaştırılmış müebbet hapis. Bir de suç uyduruluyor. Suçla ilgisi olmayan birilerini suçlu duruma getirecek tuzaklar hazırlanıyor.

Henüz böyle bir belgenin varlığı resmi olarak doğrulanmadı ama genellikle “bu hazırlanmıştır” kanaati var.

Birçok ihtimal var. Ama bu tarihsel gelenek sanki böyle bir belgenin olabileceğine ağırlık veriyor. Çünkü, düne kadar zaten bunlar hazırlanıyordu. Eğer gerçekse bu durum, bundan ya Genelkurmay Başkanı’nın haberi vardır, onun talimatı ile hazırlanmıştır ya da 1960’dan beri olduğu gibi Genelkurmay Başkanı’nın haberi yoktur, içeride bir cunta vardır, onlar hazırlamışlardır. İkisi de birbirinden vahim...

İlker Başbuğ “Ben yokum” dedi.

Genelkurmay Başkanı’nın “Ben yokum” demesini kabul ettiğinizde, Genelkurmay Başkanı’na “Sizin yanı başınızda böyle eylem planları hazırlanırken sizin bundan haberiniz yok, bu vahim bir zafiyet” denilmesi gerekiyor.

Belgede imzası bulunanlar askeri yargıda yargılanacaklar.

Bu belge bir soruşturma çerçevesinde, bir şüphelinin ofisinde bulundu. O soruşturmayla bağlantılıysa ve o örgütün Silahlı Kuvvetler içindeki bir uzantısıysa bu, sivil savcılar bunu bağlılık nedeniyle soruştururlar. Çünkü, bu suç netice itibariyle sivil bir suç. Askerlerle siviller birlikte işlemişse, öyle bir bağlantı çıkarsa o zaman bu sivil yargı içinde görülebilir. Ama, böyle bir bağlantı yoksa, böyle bir bağlantıya ilişkin delil de yoksa, o zaman daha yeni ve başlı başına bir suç olur. Bu durumda bu suç askeri mahalde işlendiğinden ve bu kişiler de asker kişiler olarak görevde oldukları için askeri mahkemede yargılama yapılır.

Albay’a ‘gitme’ denildi mi?

Soruşturma çerçevesinde belgede imzası olduğu iddia edilen Albay, ifade vermesi için çağrıldı fakat gelmedi.

Genelkurmay Başkanı ile Başbakan görüştü. O albay kendinden menkul bir cesaretle mi gitmiyor ifade vermeye? Yoksa bir zihniyet veya varılan bir mutabakat sonucu “gitme” mi deniyor? İstanbul Cumhuriyet Savcılığı yürütmekte olduğu soruşturmayla ilgili o albayın ifadesini gerekli görüyorsa, ister tanık, ister şüpheli olarak alabilmeli.

Şemdinli’de yaşananlar yaşanmasın

Bundan sonraki süreçte ne bekliyorsunuz?

Bu çok önemli bir kırılma noktası. İktidarın bunun üzerinde durması gerektiğini düşünüyorum. Şemdinli’de yaşananlar yaşanırsa kötü olur. Üzerine gidilmeli.

Askeri savcılıkta da bir soruşturma yürütülüyor.

Eğer Albay çıkıp “Ben bunu yazdım. Böyle düşündüm” derse, bu da suç, cezasını alacak. Ama mesele bu mudur? Bununla geçiştirecek miyiz? Askeri yargının statüler nedeniyle bunun ötesine gitme şansı pek fazla yok.

Siyasete müdahale

Bunları değiştirmek için tarihsel refleksler ve gelenekleri de değiştirmek gerekiyor.

Cumhuriyet ile birlikte tevasür edilen bir şeyler var. Bunlardan birisi de askerin sürekli siyasete müdahil olması meselesi. Bu özellikle 1908’den sonra, İttihat ve Terakki ile birlikte çok yoğun bir şekilde yaşanmış. O dönemde askerin siyasete müdahalesini yasaklayan kararnameler çıkarılmış. İmparatorluğun o döneminde bu suç haline getirilmiş.

Çünkü, mesela Balkan hezimeti ve Balkanlar’ın elden çıkması tamamen askerin siyaset üzerindeki etkisine bağlı bir hadise. Nitekim, imparatorluk o dönemde Sarıkamış Faciası’nı yaşıyor. Çok daha önemlisi, imparatorluk 1. Dünya Savaşı’na padişahın haberi olmadan giriyor. Buradan geliyoruz 2009 Türkiyesi’ne ve biz aynı şeyi yaşıyoruz sürekli olarak.

Askerin siyasete doğrudan müdahalesini ilk olarak 27 Mayıs’ta görüyoruz.

1960 askeri darbesi Türkiye’de yaşadıklarımızın ana sebebi olmuştur. Çok genç, taze olan demokrasiye de büyük bir darbe vurmuştur ve büyük bir travma yaratmıştır. Ordu içindeki hareketler durulmamıştır.

Bakanlığın işlevi yok

Daha sonraki dönemlerde de Türkiye darbe teşebbüsleri ile, muhtıralarla ve darbelerle karşı karşıya kalıyor.

Siyasetçiler cuntalaşmaları ve alttan gelen hareketleri önlemek için bir nevi generallerle dayanışmaya giriyorlar, Genelkurmay'ın güçlenmesini istiyorlar. Siyasetçiler de ordudaki generaller de 1960 ihtilalini alttaki subaylar yaptığı için, Talat Aydemir olayları da yaşandığı için, Genelkurmay'ı kuvvetlendirme düşüncesiyle Genelkurmay Başkanlığı'nın Görev ve Yetkileri, Teşkilatı hakkında bir kanun çıkarılıyor.

Orada Genelkurmay Başkanlığı'nın görevi ve yetkileri özerk bir şekilde düzenleniyor ve hâlâ geçerlidir o özerklik. Milli Savunma Bakanlığı'nın Teşkilatı hakkında kanun vardır, görevi hakkında kanun yoktur. Milli Savunma Bakanlığı teşkilat olarak vardır, fakat hiçbir işlevi yoktur, bütün görevler Genelkurmay'a verilmiştir ve Genelkurmay özerktir. Bugün de sadece Başbakan'a karşı bir sorumluluğu vardır.

TSK’nın özerk yapısı yol açtı

1961 Anayasası özgürlükçü anayasa olarak değerlendiriliyor.

1961 Anayasası her ne kadar özgürlükçü anayasa olmakla birlikte, bir taraftan da 1961 Anayasası askeri vesayet rejimini de getirip anayasaya yerleştirmiştir.

Siyasetçiler kendi elleriyle mi hazırlıyorlar aslında bu müdahaleleri?

Genelkurmay'ı güçlü ve özerk kılarak, aşağıdan gelebilecek cuntalaşmaların ve müdahalelerin önlemesi amaçlanmıştır. Ama, çok ironik bir şekilde 12 Eylül 1980 darbesi emir ve komuta zinciri içinde, Genelkurmay'ın o güçlü ve özerk yapılanması sonucu olmuştur. Genelkurmay özerk olmakla sivil, siyasi otoritenin emrine girmemiştir, aksine kendini özerk adlederek, aslında cuntaların yapmak istediklerini bu sefer Genelkurmay kendi özerk yapısı içinde sürdürmüştür.

ÜMİT KARDAŞ KİMDİR?

Dr. Ümit Kardaş, asker-sivil ilişkileri üzerine makaleleriyle tanınıyor. Kapalı kalmış ve “korku psikolojisi” nedeniyle kimsenin pek de fazla girmek istemediği askeri yargı ile ilgili konuşabilen, düşüncelerini ifade edebilen ve hatta eleştirebilen aslında tek kişi. Emekli albay ve askeri hakim.

Askeri hakim ve albay olup, “demokrat” duruşu ile dikkat çekiyor. 1983 yılında yazılmış “Askeri Hakimin Bağımsızlığı ve Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yetkileri” adlı tezi bulunan Kardaş’ın “Ötekiler için Sivil İtaatsizlik Rehberi” adlı kitabı bulunuyor. Kardaş’ın bir de “Aşka Dair Ne Varsa” adlı bir şiir kitabı var.

Röportaj: Seda Şimşek/Bugun



Bu haber 679 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,430 µs