tarih dersi | " /> tarih dersi | "/>

En Sıcak Konular

Türköne'den tarih dersi

20 Haziran 2009 19:27 tsi
Türköne'den tarih dersi 'Yeni düzenden memnun olmayanların eskiye dönmek istemeleridir irtica. Şeriatla ilgisi yoktur. ' Bilin bakalım yeni düzenden memnun olmayan meslek grubu hangisi?

Bolu'nun turistik yörelerinden Abant Tabiat Parkı'nda süren Abant Platformu'nun ''Gelecek'' başlıklı üçüncü oturumunda konuşan Prof. Dr. Mümtazer Türköne, 27 Mayıs darbesinin ''askerlerin yönetime el koyması'' olarak nitelendirilmesinin yanlış olduğunu belirterek ''37 subay önce orduya, sonra yönetime el koyuyor. Ertesi gün teğmen koskoca genelkurmay başkanını tekmeleyebiliyor. Böyle ordu yönetime el koyabilir mi? Bir grubun yönetime el koyması vardır. Bu cunta işi, çete işi'' diye konuştu.

Türköne, 2009'un ''irtica'' kavramının icat edilişinin 100. yılı olduğunu, 31 Mart olayının üzerinden bir asır geçtiğini, o dönemde ''irtica'' kavramının bugünkü anlamıyla kullanılmadığını söyledi.

2. Abdülhamit'in mutlakiyetçi anlayışını savunanlara yönelik ''irtica'' kavramının ortaya atıldığını ifade eden Türköne,konunun ''şeriat'' kavramıyla ilgisinin bulunmadığını savundu.

Prof. Dr. Türköne, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yeni düzenden memnun olmaz, eski düzeni tekrar isterseniz bunun anlamı 'irtica' olur. Aslında bu kavramı kullananlar bu yüklenen anlamda kullanmıyorlar. 1922-24 yılları bu açıdan dikkatlice incelenmeli. İrtica kavramı 31 Martta reaksiyoner anlamda kullanılmıştır. 2. Abdülhamid'e tekrar karşı reaksiyon anlamındadır.

İrtica kelimesini değişik alanlarda görmek mümkün. Meslek gurupları açısından en tutucu, muhafazakar olanlar askerlerdir. Ateşli silahlar üzerindeki yayın adı ircadır, irtica ile aynı kökendendir. 'İçtima'' da eski geleneği yansıtır. Yeni düzenden memnun olmayanların eskiye dönmek istemeleridir irtica. Şeriatla ilgisi yoktur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Halk Fırkası arasında ideolojik anlamda ayrışmaya gitseniz Terakkiperver Fırka daha liberaldir. Ancak, 'irtica' ile suçlanmıştır. Fakat cumhuriyetin yaptığı tercihi anlamamız lazım. Türkiye, Osmanlı devletinin külleri üzerinde kuruluyor. Çok uluslu yapıdan, imparatorluktan, tek uluslu devlet yapısına geçiliyor. Böyle olunca irtica ne oluyor, çok uluslu devlet yapısını geri istemek oluyor. 1924 Şeyh Sait isyanında, şeriat istenmemiştir, eski düzeni ihya etmek için başlamış isyanlardır. Bu anlamda 'irticai ayaklanmalar' ve 'irtica' takıntısı ve saplantısının, ulus devletle oluşturulan bir takıntı olduğunu anlamak lazım. Yeni bir devlet, ulus devlet kuruluyor. Askerlerin farkında olmadan söyledikleri bu... Bu yeni düzenden sapmalar ise irtica.''

-''İRTİCAYLA MÜCADELE EYLEM PLANI'NDA SAVUNULAN ŞEYİN

KENDİSİ İRTİCA''-

Cumhuriyetin kuruluşuyla yeni bir yönetici elit sınıfı yaratma projesi başlatıldığını dile getiren Türköne, ''Yeni rejim, askerler, bürokrasi, İstanbul'daki sermaye, 'ansiyen rejim karşıtlığı' üzerine inşa ediliyor. Taşra eşrafı ve köylüler ise bu sistemin dışında. Çok partili hayata geçilince, iktidara gelen, ortak olanlar da CHP'nin dışarıda bıraktığı bu kitle oluyor.

Askerler, İstanbul sermayesi, bürokrasi... Bunun karşısında da köylü kesimi, taşra eşrafının yer aldığı bu grup. DP iktidarı bu anlama geliyor. Buna da 'irtica' denmesinin sebebi, elit zümreyi oluşturan ideolojinin sona erdiği, ereceği endişesidir. DP, iktidara geldiği ilk 3 ayda Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının tamamını emekliye sevk etmiştir. Büyük cesarettir. Yassıada'da konu irticaya kayıyor'' dedi.

Türköne ''Artık irticai durum, tablo gibi karşımıza çıkması gereken konu. İrticayla Mücadele Eylem Planı'nda savunulan şeyin kendisi irtica. Tek parti ideolojisinin, hala hukuku, cumhuriyet rejimini, her durum ve şartta kanun ve hukuk dışına çıkarak korumaya kalkması kabul edilemez'' diye konuştu.

CHP'nin, halkın kanaatlerini temsil etme yeteneği bulunmadığını savunan Türköne, bu partinin ''Halkın kanaatlerini belirlemeden yana tavır koyduğunu'' öne sürdü.

Abant Platformu Başkanı Prof. Dr. Levent Köker, ise ''Modern Devlet ve Siyaset'' konulu sunumunda, siyasetin dost ile düşmanı birbirinden ayırmak için var olduğunun düşünülebileceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Zira önce biz ve öteki kavramları ortaya çıkar. Bu anlamda modern devletin, ulus devlet tanımı yapılmıştır. Devletin dost ve düşmanları kimdir bunu belirlemek devleti düşmandan korumak için dostlarla işbirliği yapmak ve bunu nasıl yapacağına ilişkin ise bir siyaset geliştirmesi gerekir. Modern devletin böyle bir siyaset yapısı vardır'' dedi.

Köker, ''Bizi ne eşitsiz kılıyorsa, tabularımız ne ise onlardan sıyrılma ve bir meşruiyetin olmaması önemlidir. Kamusal alanda konsensus oluşturacak bir yol izlenmeli'' diye konuştu.

-''GENELKURMAY BAŞKANLARI 'DEMOKRAT' OLMAKLA BİZİM ÜLKEMİZDE

SUÇLANMIŞTIR''-

Doç. Dr. Tanel Demirel ise, ''Asker ve Siyasi Partiler'' başlıklı sunumunda ''Türkiye-ordu'' ilişkisinin yeteri kadar anlaşılamadığını ileri sürerek, şöyle konuştu:

''TSK gerek iktidara el koyduğunda ve gerekse perde gerisinden siyasete etki etmeye çalıştığında bir meşruiyet alanı inşa etme ister. TSK bu alanda büyük mesafe almıştır. Darbeler sivil tarafın desteğiyle gerçekleşmektedir. TSK bir güç blokunun sadece önde gelen vurucu gücü niteliğindedir. Askeri rejimler kısadır. Askeri bir rejimin zararları konusunda bir fikir gelişmemiştir. Bir diğeri ise TSK'nın yönetme anlamında taktikler geliştirmede mesafe almış olmasıdır. Bazı ülkelerin durumları dikkate alındığında 12 Eylül rejimi hafif kalmaktadır. Yani stadlara insan toplayıp kurşuna dizmek veya uçaklardan atmak vs yaşanmamıştır. Bunun bir mesajı var; bizim de üzerimizde kurallar var, biz o kurallara uyuyoruz.' Böyle olunca askeri rejimler söz konusu olunca insanlar 'askeri rejim mi, bir daha asla' demiyor. Böyle bir mantık var. Ve Türkiye'de düşük maaliyetli operasyonlar halindedir. Burada eğitim ve sosyalleşmenin de önemli bir rolü var. Genelkurmay başkanları demokrat olmakla bizim ülkemizde suçlanmıştır. Kenan Evren'e Fahri Hukuk ödülü veren de yine bizim üniversitelerimizdir.''

''Bizim partilerimiz kurumsallaştı da darbeler bunu sekteye uğratıyor'' diye bir şey söylenemeyeceğini dile getiren Demirel, şöyle devam etti:

''Eski kuşağın yeni kuşağa devredilememesi söz konusudur. Devletin alanı farklıdır, hükümetin alanı varlıdır. Devletin bu sınırları dışına çıkılırsa bazı istenmedik durumlar ortaya çıkar diye düşünülür ve siyasetçilerde anlaşılabilir çekingenlik vardır. Bunu öğrenilmiş çaresizlikle ifade edebiliriz. Bu kabul edilen sınırları fazla zorlamadan siyaset deneniyor. Zaman zaman AK Parti bu sınırları zorlamıştır.''

CHP ile ordu arasında genetiksel bir bağ bulunduğunu iddia eden Demirel, ''Zaten kuruluş amacı halka siyaseti öğretmektir. Darbelere ordu bölünebileceği düşüncesiyle dur demezler'' diye konuştu.

Darbeye karşı darbenin maliyetini arttırıcı önlemler alınabileneceğini belirten Demirel ''Ordu, 27 Mayısı, genç subaylar için yol olmasın diye sahiplenmiyor'' tespitini yaptı.

GENAR Araştırma Şirketi Genel Müdürü Mustafa Şen ise ''Toplum ve Siyasi Partiler İlişkisi'' başlıklı sunum yaptı.

Toplumsal araştırmalarda halkın siyasetçinin dürüst olmasını istediği sonucuna vardıklarını belirten Şen, şunları kaydetti:

''Bir siyasetçinin nasıl olması gerektiği konusunda yapılan bir araştırmada dürüst, güvenirlik, aydın, çalışkan gibi özellikler ilk sıralarda yer alıyor. Vatantaş, ahlaklı, dürüst, çalışkan siyasetçiler istiyor.''

Müzakere bölümünde ise yazar Rasim Ozan Kütahyalı söz alarak konuştu.

-PROF. DR. ÖZBUDUN'UN KONUŞMASI-

Prof. Dr. Ergun Özbudun ise Türkiye'de ''hükümetler yol yapar, lojman yapar, bol araba alır, ama Ermeni azınlıklar sorunu, asker-sivil meselesini devlet halleder'' zihniyetinin ön planda olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Özbudun, şöyle konuştu:

''Askeri rejimin devlete maliyeti ne ise, tekrar sivil hayata dönüş o kadar kolay olur. Eğer çökme meydana gelmemişse bu daha da kolay olur. CHP ile asker arasındaki ilişki bağlamında baktığımızda şöyle bir tablo çıkıyor; eğer iktidara seçim yoluyla gelemeyecekseniz, bunu farklı yolllardan gerçekleştirmek istemeniz gayet normal.''

Bilgi Üniversitesi'nden Nevin Ateş ise ''Cumhuriyet Türkiye'si, Osmanlı'nın reddiyesi üzerine kurulmuştur. İlk Meclis, son Osmanlı meclisinin devamı gibi açılır. Yeni meclis açıldığında ilk çıkan yasa ağnam vergisidir. Yani hayvanlarla ilgili yasa. Çünkü, son meclisin yarım bıraktığı yasa 'Ağnam Vergisi' idi'' dedi.

Emekli askeri hakim Ümit Kardaş da ''Askerin bu doğrultudaki vesayetini ortadan kaldırmak için AK Parti tek başına yetmez. CHP'siz bir sol partiyle AK Parti'nin birlikte çözeceği bir yapı düşünülmelidir'' diye konuştu.

Prof. Dr. Mustaf Erdoğan ise ''Modern devlet kendisine sadakatte başka rakip istemiyor'' dedi.

Yazar Altan Tan ''Ankara'da bir siyasi merkez, dışarda ise Müslüman, gayri müslümler, Kürtler, aleviler, köylüler ve ekonomiden pay almak isteyenler var. Esas sorun da bu işte. Birileri halka 'ben senin bu taleplerini karşılayacağım bana yetki ver' diyor. Ankara'ya gittikten sonra 'bu işler senin bildiğin gibi değil' deyip kendi yoluna gidiyor.'' diye konuştu.

Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, oturum başkanı Prof. Dr. Türköne'den söz isterken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki tepkisine göndermede bulunarak, ''Bir söz talebim vardı, söz vermezseniz bir daha Abant'a gelmem'' diyerek espri yaptı.

Soylu, ''Birileri hala kendi gazetelerinde 1961'deki fotoğrafı göstererek demokrasi isteyenleri korkutmaktadır'' dedi.



Bu haber 1,272 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,556 µs