En Sıcak Konular

Belge sahteyse nasıl sızdırılır?

19 Haziran 2009 08:53 tsi
Belge sahteyse nasıl sızdırılır? Av. Serdar Öztürk, ortadaki belgenin sahte olduğunu iddia etmişti. Şimdi duyuyoruz ki Avukat Öztürk Ergenekon savcıları hakkında belge sızdırmaktan dolayı suç duyurusunda bulunmuş. Peki bu biraz garip ve çelişkili bir durum değil mi? Gülay Göktürk yazdı..

Gülay Göktürk / Bugün

Genelkurmay halkın vicdanında aklanmak istiyorsa

Belirsizlik her zaman demokrasi düşmanlarının işine yarar.

Taraf'ın malum belgeyi yayınlayışının üstünden günler geçti.

Hâlâ ortada en ufak bir doyurucu açıklama yok. Ve bu belirsizliği fırsat bilen bir koro ilk günlerin şaşkınlığını attıktan sonra yavaş yavaş sesini yükseltmeye başladı: "Sahte belgeyle orduya karşı provokasyon yapılıyor."

Oysa eğer bu belge sahteyse, sahtekârların amacının orduyu değil, demokratik güçleri provoke etmek ve Ergenekon Davası'na darbe vurmak olduğu o kadar açık ki... Böyle bir durumda söylenecekleri daha şimdiden duyar gibi oluyorum: "Bu plan sahte çıktıysa, Ergenekon iddianamelerindeki bütün planlar, belgeler de sahte demektir, dolayısıyla Ergenekon yok demektir."

Ergenekon'u çökertmek için bundan ala komplo olur mu?

Bence Sayın Başbuğ'un da "Eğer belge sahteyse, yapacağımızı o zaman görürsünüz" lafını bu açıdan yeniden değerlendirmesinde yarar var.

X x x

Önümüzdeki belgenin sahte çıkması ihtimali -teorik olarak- her zaman vardır. Dolayısıyla belgenin gerçek olduğu kesin olarak ortaya çıkmadan kesin suçlamalarda bulunmayalım.

Ama doğruluğu konusunda kanaatimizi pekiştiren işaretlerin her geçen gün arttığını da belirtmeden geçmeyelim.

Bir kere, belgenin yayınlanmasından bu yana Genelkurmay'dan yapılan açıklamaların ikna edici olmaktan ziyade kuşkuları artırıcı etki yaratması... Kullanılan flu üslup, "yoktur" diyemeyip "kanaat oluştu" gibi ifadeler kullanılması... Askeri savcılığın daha belge gelmeden "Genelkurmay'da hazırlanmadığı anlaşılmıştır" diye açıklama yapması... Bütün bunlara Genelkurmay'ın şimdiye kadar inkâr ettiği birçok belgenin daha sonra gerçek çıktığını da eklersek belgenin doğru olma ihtimalinin ağır bastığını düşünmemiz normaldir.

Öte yandan, Taraf'a demeç veren bir emekli orgeneralin 'İlker'i daha Kara Kuvvetleri Komutanı iken bu ekip konusunda uyarmıştım. Bu belgenin çalışması Ocak 2009'da başladı' sözlerinin şimdiye kadar Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlanmayışı; Başbuğ'un, 'Ben böyle bir görüşme yapmadım, uyarı almadım' dememesi garip değil mi?

Bilindiği gibi, belgenin ele geçirildiği avukatlık bürosunun sahibi olan ve şu anda Ergenekon tutuklusu bulunan Av. Serdar Öztürk, bürosunda böyle bir belge bulunmadığını, ortadaki belgenin sahte olduğunu iddia etmişti. Şimdi duyuyoruz ki Avukat Öztürk Ergenekon savcıları hakkında belge sızdırmaktan dolayı suç duyurusunda bulunmuş. Peki bu biraz garip ve çelişkili bir durum değil mi? Öyle ya, Taraf'ın yayınladığı belge sahteyse, yani böyle bir belge yoksa yok olan bir şey nasıl sızdırılır?

Ve en son olarak, Albay Çiçek'in Ergenekon savcıları önünde ifade vermekten ve imza atmaktan kaçınışı/kaçırılışı yani apaçık ortada olan bu sivil yargı korkusu, kuşkularımızı artıran ve belgenin doğru olduğu yönündeki kanaatimizi pekiştiren bir gelişme oldu.

Peki bu kuşkular nasıl dağılacak?

Gerçeğe ulaşmak nasıl mümkün olacak?

Şu anda askeri yargının sakıncaları, demokrasiyle ve kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmazlığı konusunda bilinen lafları tekrar edecek değilim. Bunlar elbette önemli ama ben şu anda çok daha pratik ve somut bir ihtiyaçtan söz edeceğim:

Eğer Genelkurmay kamuoyunu bu belgenin kendi içinde hazırlanmadığına inandırmak istiyorsa davanın sivil yargıda görülmesini özellikle istemelidir. Son olay, toplumun ordu hakkındaki duygu ve düşüncelerinde gerçek bir travma etkisi yaratmıştır. Ordunun "kendi adamlarını" adli yargıdan kaçırma çabası olarak görünebilecek her türlü girişim, bu travmayı artırır.

Bugün yetmiş milyon insan gözünü dikmiş bu olayın sonucunu bekliyor. Bu insanlar endişeli, kuşkulu ve hatta öfkeliler. Şimdiye kadar yaşanan tecrübeler yüzünden, askeri mahkeme tarafından yapılacak bir yargılama geniş kitlelerin gözünde gerçek bir "aklanma" olmayacaktır. Kafalara yerleşen korkunç şüphe silinmeyecektir.

Oysa Genelkurmay için, halkın vicdanında aklanmak mahkemede aklanmaktan çok daha önemlidir, daha doğrusu önemli olmak zorundadır.

"Orduyu yıpratma gayretlerinden" bu kadar çok yakınan komutanların, bizzat kendilerinin sebep olabilecekleri bu vahim ve kalıcı yıpranma konusunda dikkatli olmalarında fayda var.



Bu haber 538 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,201 µs