Sahteydi, değildi derken? | " /> Sahteydi, değildi derken? | "/>

En Sıcak Konular

Sahteydi, değildi derken?

17 Haziran 2009 15:58 tsi
Sahteydi, değildi derken? Konuşmadı konuşmadı ve konuştu. Konuştu ama keşke konuşmasa mıydı dedirten sözler sarf etti. Ama asıl mesele, ‘belge sahte mi değil mi’ noktasına sürüklenen tartışma ile bizlere nelerin unutturulmak istendiğiyle ilgili. Çünkü ‘sahiciR

Taraf gazetesi belgeyi patlattı, gündem oldu. Herkes doğal olarak konuyla ilgili düşüncelerini ifade etti. “Belge doğruysa…” diye başlayan yorumlar yapıldı. Belgenin doğru ya da sahte olması halinde de olayın vehametine vurgu yapan değerlendirmeler oldu. Hükümet yasal haklarını sonuna kadar kullanacağını açıkladı. Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Başbuğ görüştü. TSK, demokrasi ve hukuka bağlılığını teyit etti…

Sağ duyu sahibi bütün yorumlar, olayın “demokrasiye karşı komplo” olduğunun altını çizdi. Çünkü mesele geçiştirilecek gibi değildi.

“Olay” belgenin altındaki imzanın sahibi Kurmay Albay Ergenekon davasını yürüten savcılar tarafından ifade vermeye çağrıldı. Albay ifade vermeye gelmedi, ama mesele sivil yargının da gündemine girmiş oldu ve bu süreç işleyecek.

Bu kritik gündemle ilgili herkes konuştu, tutum aldı, ama “anamuhalefet partisi lideri” sıfatıyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, tam 3 gün boyunca konuşmadı, bir açıklama yapmadı. (İyibilgi/Herkes konuşuyor, o hariç)

Baykal nihayet dünkü grup toplantısında konuyla ilgili düşüncesini açıkladı. Ama bu açıklamaya daha çok “açıklamama” da denilebilir.

Çünkü Baykal “belgenin gerçek veya sahte olup olmadığı derhal açıklığa kavuşturulmalıdır” dedi; ama bununla yetinmedi ve belgenin “sahte” olduğu varsayımından hareketle asıl düşünce ve niyetini belli etmekten geri duramadı.

Baykal, Ergenekon davası vesilesiyle ortaya çıkan belgelerin de “sahte” olduğunu düşündüğünü vurguladı. Ergenekon davası karşısında aldığı tutum malum, “avukat” olmak. Bu olay vesilesiyle de aynı pozisyonunu sürdürmekte ısrarlı olduğunu göstermiş oldu.

Baykal Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaları yeterli buluyor. Belli ki meselenin bu kadar gündem olmasından, üzerinde tartışmalar yürütülmesinden de son derece rahatsız.

“Sahte olduğu ortaya çıkarsa Türkiye’de her şeyin değişikliğinin zorunluluğu ortaya çıkar. Rotanın temelden sorgulanması ihtiyacı çıkar. Türkiye üzerine oynanan oyun ortaya çıkacaktır. Bir dönüm noktasının eşiğindeyiz. Derhal konu aydınlatılmalıdır, bir gün bile geçmemelidir” diyen Baykal’a Oral Çalışlar bugünkü yazısında soruyor: Belge ya gerçekse sayın Baykal?

Belgenin sahici ya da sahte olması tartışması, meselenin asıl boyutunu dikkatlerden kaçırmaya hizmet etmemeli. Baykal’ın “belge sahte ise…” koşullanması üzerine kurduğu kurguyu tam da bu noktada anlamak, anlamlandırmak gerekiyor. Çünkü meselenin “asıl” boyutu, devam eden Ergenekon davası ve soruşturmasıdır. Bu dava ile birlikte Türkiye’nin ilk defa darbe plan ve girişimlerini yargılamasıdır. Bu davanın, kendi gelişimi içerisinde Türkiye’nin normalleşmesine tarihi bir katkı sağlıyor olmasıdır.

Bu noktada safınızı bir kez “yanlış” belirlediyseniz, hiçbir belge sizi kesmez; mutlaka altında üstünde “başka” çapanoğulları aramak zorunda hissedersiniz kendinizi; tıpkı Deniz Baykal’ın yaptığı gibi…

Belgenin sahte olup olmadığı noktasına kilitlenen bir tartışma yaklaşımına karşı hatırlatılması gereken bazı gerçeklerimiz var: Ülkemizde 27 Mayıs 1960’da bir darbe olmadı mı? 12 Mart 1971’de ülkenin meşru hükümeti “muhtıra” yemedi ve olağanüstü hükümetler kurulmadı mı? 12 Eylül’de bir darbe daha yemedik mi? Bu ülkeyi yöneten anayasayı bu darbeciler yapmadı mı? 28 Şubat’ta ne oldu? Andıçlar, lahikalar ile kimler, ne yapmaya çalıştı? Ergenekon soruşturması ile açığa çıkan gerçekler nasıl izah edilebilecektir?

“Sahiciliği” tartışma konusu yapılamayacak bütün bu gerçekler bugüne değin yargı konusu olmadı.

Mesele, demokrasi ve hukuka bağlılıktır ve demokrasi ve hukukun çağdaş normlarını yükseltmektir. Olup bitene bakış açımızın ortak bir sorumlulukla ifadesini bulmasının gereği budur.

Çok tekrarlanan sözlerden biridir, “muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak”. Muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak, her şeyden önce darbecilikten bir zihniyet olarak arınmamızı gerektirmez mi?

Baykal’ın “açıklamamaları”, bir zihniyetin kendini ele vermesi olmaktadır. Ve bu, daha önce de söyledik, demokratik yaşamımız adına “gerçek” bir talihsizliktir…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 1,064 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,045 µs