Kandırıldık! Su zengini değilmişiz

0 0 0000 00:00 tsi
Bugüne dek “su zengini” olduğumuz söylendi. Peki neden küresel ısınmanın su kaynaklarını,  dolayısıyla tarım ve sanayii en çok vurduğu ülkelerden biri olduk? Raporlar gösteriyor ki bize söylenen  yalan. Yalan

Bize hep ülkemizin zengin su kaynakları olduğu anlatıldı durdu. Gerçek öyle mi? Yoksa “o güzel gözlü ceylanların pınarları” yok mu?  (WWF) Doğal Hayatı Koruma Derneği Türkiye Şubesi tarafından deklare edilen raporların sonuçları maalesef hiç de iç açıcı değil.  Raporu bizlerle paylaşan vakıf yetkilisi Haymi Behar, ülkemizin  son 40 yılda su kaynaklarının % 50'sini kaybettiğini 1960 yılında kişi başına düşen yıllık su miktarı yılda 4 bin metreküpken şimdi sadece 1430 metreküp olduğunu, bu oranda Irak’tan bile geride olduğumuzun altını çiziyor. Irak’ta kişi başına düşen su miktarı 2200 metreküp. Güney Amerika’da ise bu oran 23.000 metreküp. Dünya ortalaması 7000 metreküpün üstünde.

Çok suyumuz var yalanının altında ne var?

Vakıf tarafından “Suyumuza sahip çıkalım” adlı bir kampanya başlatıldı. Kampanyada bireylerin su tasarrufu yaparak, küresel ısınmanın da tetiklediği su kaybımızı önlemek için eğitim veriliyor. Haymi Behar, ülkedeki su kaynaklarının bireysel olarak tasarruflu kullanılmasının yanında ülkede bir su politikasının geliştirilmesi gerektiğini söylüyor. Haklı da. Ülkede sudan sorumlu 14  kurum bulunuyor. Hepsi ayrı telden çalıyor.

Üstelik yapılan propagandalarla ülkemizdeki suyun fazla olduğu zihinlerimize işlendikten sonra bu suyu, yabancı ülkelerle paylaşmakla bir şey kaybetmeyeceğimiz bize öğretiliyor. AB’nin Fırat ve Dicle’nin yönetimi isteğinin gerçekleşmesine hazırlanıyoruz. İsrail’e su göndermeye, “para kazanacağız, nasıl olsa bizde çok var” demeye hazır hale getiriliyoruz. Tepkisizleştiriliyoruz. Oysa biraz daha sömürülürsek, suyumuzu bol keseden dağıtırsak, tasaaruf etmezsek ne olacak biliyor musunuz? Kişi başına düşen yıllık su miktarımız küresel ısınmanın etkisi ile 1000 metreküpün altına düşecek.  Bu oranın  1000 metreküpün altına düşmesi ise su fakiri olmamız demek olduğunu söyleyen Haymi Behar, “Su projelerinin rant tuzağına düşmesini engelleyecek bir kamuoyuna ihtiyacımız var. Bugün Kocaeli’deki su sıkıntısının temelinde barajdan su dağıtımı sırasında meydana gelen yüzde 47’lik bir kayıp yatıyor. Altyapı çalışmalarına ağırlık vermek de bireysel tasarruf kadar önemli.”  Şeklinde konuşuyor.

En büyük sorun tarımda

Bugün köşe yazısında su sorununu işleyen Meral Tamer şu istatistikleri paylaşıyor: Türkiye'de suyun % 72'si tarımda, % 18'i evsel kullanımda, % 10'u sanayide tüketiliyor. Ve en büyük 2 sorun tarımsal sulama ile kaçak yeraltı suyu kullanımında. Tarımdaki sulamanın % 88'i vahşi sulama, kentsel sulamada kayıp-kaçak oranı % 40, ürkiye'de son 40 yılda 3 Van Gölü büyüklüğünde alan, ekolojik olarak yok oldu. Tuz Gölü'nün yarısı kurumuş durumda...
Su tüketiminde en az paya sahip kesim % 10 ile sanayi; ama orada da atık su sorunu var. Sanayinin her 1 litre atık suyu, 8 litre içme suyunu kirletiyor.

DSİ’de korkunç tabloyu doğruluyor

DSİ’nin su konusunda verdiği istatistikde Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın verilerini ve su fakiri ülke konumuna düşeceğimiz uyarılarını doğruluyor. İşte Devlet Su İşleri’nin verileri:

• Türkiye’de toplam uzunluğu 170 bin km olan akarsu ve 120’den fazla doğal göl bulunmaktadır.
• Türkiye yüzölçümünün yaklaşık %11’i göl ve sazlıklarla kaplı. En büyük ve en derin göl olan ve yükseltisi 1.646 m olan Van Gölü’nün alanı 3.712 km2’dir.
• Devlet Su İşleri (DSİ)’nin 2005 yılı verilerine göre, ülkemizin tüketilebilir tüm yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli miktarı; 98 milyar m³  yerüstü ve 14 milyar m³ yeraltı suyu olmak üzere toplam yıllık 112 milyar metreküptür.
• Türkiye'nin yağış rejimi mevsimlere ve bölgelere göre çok büyük farklılık göstermekte olup, yıllık ortalama yağış 643 mm’dir. 2030 yılında nüfusu 80 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,952 defa okundu.