-Video | " /> -Video | "/>

En Sıcak Konular

Bahçeli'nin de 'Taraf'ı belli oldu! -Video

16 Haziran 2009 13:18 tsi
Bahçeli'nin de 'Taraf'ı belli oldu! -Video MHP Lideri Bahçeli, Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı bir birim tarafından hazırlandığı iddia edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"na hakkında ilk kez konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı bir birim tarafından hazırlandığı iddia edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"na ilişkin belge ile ilgili olarak, "Milliyetçi Hareket Partisi, gerekçesi ve niyeti ne olursa olsun demokrasimizin yaralanmasına, sekteye uğramasına izin vermeyecek ve asla hoş görmeyecek, bu niyet sahiplerine karşı duracaktır." dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, şöyle devam etti: "Bu yayının toplumun haber alma özgürlüğü çerçevesinde olup olmadığının tespiti, konunun yasal boyutlarını da değerlendirecek olan hukuk mekanizmalarının işidir ve bu aşamada bir yorum yapmak doğru değildir.

Ancak, yayınlanan belgeye önem kazandıran konu yayının yasallığından da önce, doğru çıkması halinde metnin içeriği ve siyasal hayatımız için taşıdığı tehdittir.

Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı bir birim tarafından "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" başlığı ile hazırlandığı iddia edilen bu belgede hükümete yönelik demokrasi dışı müdahale arayışı açıkça görülmektedir.

Konuya ilişkin bilgilerimiz basında yer aldığı kadarıyla olduğu için bu konuda kesin bir hükme varmadan, olay ayrıntıları ile ortaya çıkmadan şimdilik söyleyeceklerimiz şunlardır:

İddialar Türk Silahlı Kuvvetlerini zan ve töhmet altında bırakacak kadar ağır ve ciddidir. Olayın aydınlatılması için Genelkurmay Askeri Savcılığının vakit kaybetmeden soruşturma başlatmış olması bu açıdan son derece önemlidir.

Bu aşamada soruşturmanın büyük bir süratle tamamlanması ve sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması, bu güzide kurum hakkında oluşan bütün kuşkuların ortadan kaldırılması için kaçınılmaz hale gelmiştir.
Konu askeri yargının kısa sürede çözemeyeceği boyutlara ve kapsama ulaşmış ise sivil yargının konuya derhal el atması demokratik hayatımızın ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarı açısından zorunlu ve gereklidir.

Ancak, haberin doğru olması kadar, yanlış çıkması da vahim sonuçlar doğuracak gelişmelere davetiye çıkartmaktadır.

Bu durumda ise bazı mihrakların Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı tam bir psikolojik savaş hali ilan etmiş oldukları olduğu ortaya çıkacaktır. Böylesi bir gelişme halinde, bunların kim oldukları, nereden güç aldıkları, kim tarafından yönetildikleri, neyi amaçladıkları, hangi kurumların içine sinmiş ve sızmış oldukları gibi konuların ayrıntılı soruşturulması ve sonuçlandırılması hükümetin, istihbarat ve emniyet birimlerinin ve adalet teşkilatının sorumluluğundadır.

Bu konuda, en mahrem devlet belgelerini ve mahkeme evraklarını, sorgulama kayıtlarını yayınlayanlar hakkında hükümetin geçmişte hareketsiz kalmış olduğu düşünülürse bu kanaldan sonuç alınması zor görünmektedir. Bu durumda zan ve töhmet altında kalacak ve bunun hesabını verecek olan da hükümet olacaktır.

Her iki ihtimalde de soruşturmanın sonuçlarını beklemek ve sorumluların adalet önünde hesap vereceği sürecin açılmasını takip etmekten başka bu aşamada başka yapacak ve söyleyeceğimiz yoktur.

Milliyetçi Hareket Partisi, gerekçesi ve niyeti ne olursa olsun demokrasimizin yaralanmasına, sekteye uğramasına izin vermeyecek ve asla hoş görmeyecek, bu niyet sahiplerine karşı duracaktır.

Yine aynı şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik karalama ve lekeleme kampanyalarına ısrarla karşı çıkacak, milli güvenliğimiz açısından asla vazgeçemeyeceğimiz bu milli kuruma ve mensuplarına sahip çıkmaya devam edecektir.

ALMANYA'DA SONUÇLANAN DAVA...

Bahçeli, bir süredir iktidar ile ana muhalefetin birbirini yolsuzlukla suçlayan tartışmaları olduğunu anımsatarak, ''Bildiğiniz gibi 'Allah'tan korkan ve kuldan utanan bir iktidar' vaad ederek, 'hortumları kestik' diyerek, yaklaşık 7 yıl önce temiz ve namuslu yönetim sözü veren AKP, iddialarının aksine bugün yolsuzlukların da odağı haline gelmiştir. Özellikle son zamanlarda yaşanan gelişmeler yıllardır süregelen adam kayırma, rant sağlama, devlet imkanlarını peşkeş çekme, yandaşları himaye olarak görülen ahlaki yozlaşmanın bütün boyutlarının gözler önüne serilmeye başladığını göstermektedir. Bunlardan en önemlisi, Almanya'daki soydaşlarımızın tertemiz vicdanlarını istismar ederek gerçekleştirilen zekat ve sadaka soygunculuğunun Alman mahkemelerince hukuken belgelenmesi olmuştur'' diye konuştu.

Almanya'da yargılananların bir bölümünün mahkum olduğuna değinen Bahçeli, şunları kaydetti:

''Ancak işin vahameti, dava kapsamında hakkında suç iddia edilen şahısların bir bölümünün Türkiye'de bulunuyor olmasıdır. Alman Mahkemesi bizim vatandaşlarımızın ve soydaşlarımızın karıştığı bir hukuki süreci sonuçlandırmış, verdiği karar ve yaptığı açıklamalarla milletimizi ve adalet sistemimizi açıkça töhmet altında bırakmıştır. Bu durumda sorumlu bir siyasal iktidarın yapması gereken, iddialara konu olan suçun Türkiye'deki ayağının da ortaya çıkması için adaleti acilen harekete geçirmek ve konuyu sonuna kadar takip etmek olmalıdır.

Oysa gelişmeler bunu doğrulamamış, ucu AKP'ye de dayandığı söylenen bu davanın, Türkiye uzantılarını ortaya çıkarmamak için hükümet tarafından işin ağırdan alındığına, dava dosyasının intikali ve tercümesinde yavaş davranıldığına dair haklı bir kanaat hasıl olmuştur. Dava konusu olan şahısların bir kısmının ideolojik anlamda ortak bir siyasi amaç için birlikte mücadele ettikleri; bir kısmının iktidar partisinin desteği ile kamu kurumlarında kadro buldukları ve hatta bazılarının ticari ve siyasi ortaklıklarına kız alıp verme şeklinde tecelli etmiş bir aile yakınlaşmasını da katmış oldukları görülmektedir.

İlgili yasa gereği Adalet ve Kalkınma Partisi kontenjanından Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığına seçilen bir şahısla ilgili yaşanan tartışmalar, dürüstlüğü ağzından düşürmeyen AKP zihniyetinin gerçek yüzünü ortaya çıkartması bakımından anlamlı olmuştur.''

''BAŞBAKANIN BİZZAT AVUKAT ROLÜNE SOYUNDUĞU...''

''Türk milletinin yardımlaşma geleneğini ve temiz din duygularını hırsızlık aracı haline getiren Deniz Feneri soygunculuğu karşısında Başbakan Erdoğan'ın 'temiz bir arkadaş' olduğunu söyleyerek kefil olduğu RTÜK Başkanını korumak için çırpınması yadırganmamalıdır'' diyen Bahçeli, hakkında çok ciddi iddialar bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından mal varlığı üzerine tedbir konulan bu kişinin yargı sürecinin selameti ve asgari ahlakın gereği olarak kamu görevinden istifa etmesinin gerekmediğini savunan Başbakan'ın bu tavrı karşısında şaşırmadıklarını ifade etti.

Bahçeli, ''Bu konuda Başbakan Yardımcısı olan hükümet üyesinin durumu vicdanına sindiremeyip, açıkça ve yüksek sesle haklı eleştiri ve istifa çağrısı 'kendi görüşü' olduğu gerekçesiyle Başbakan Erdoğan'dan dönmüş ve bu noktada Başbakan aslında kendisine yakışanı yapmıştır. AKP bünyesinde bulunan sağduyu sahibi insanların Başbakan'a itidal ve adalet yolunu gösterememeleri, gösterenlerin de yalnız kalmaları, Başbakanın giderek kirlenen ve kirlendikçe öfkesi artan siyaseti açısından en büyük bir talihsizliktir. Bu tartışmalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin atadığı bir görevlinin işgal ettiği makamdan soruşturmanın selameti ve aklanması açısından istifa etmekten kaçınmasının nedenini ve bu cüreti kimden aldığını ortaya koymuştur. Başbakan'ın bu konudaki konumuna ayarlama yaparak kamu adına savcılık değil, bizzat avukat rolüne soyunduğu bu süreçte ortaya çıkan gerçek şudur: AKP'nin sahte ampulü ile deniz fenerinin sararmış ışığı aynı kirli yolu aydınlatmaktadır'' diye konuştu.

''ŞAYET BU OLAY KAPATILMAK İSTENİRSE...''

MHP, olarak bütün yasa dışı oluşumların, çetelerin, organize suç örgütlerinin, hırsızın, arsızın, sahtekarın üzerine kararlılıkla gidilmesinden memnun olacaklarını ve alkışlayacaklarını söyleyen Bahçeli, şunları söyledi:

''Ancak arka bahçesindeki yandaşlarının etrafa saçılmış pisliklerini çöpe atacağı ve adalete havale edeceği yerde, halının altına süpürmeye çalışanların varlığını gördükçe, namus ve ahlak iddialarının göz boyamadan öteye geçemeyeceğini de biliriz. Bu olayın bütün yönleriyle ortaya çıkartılması, ticari, siyasi ve ahlaki boyutlarının incelenerek aklanılması halinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin lekeli siyaset sicilinin tıkanmış damarlarından biri belki temizlenmiş olacaktır. Şayet bu olay kapatılmak istenirse, durmak yok yola devam denilerek yandaşlarla beraber yürüdükleri yolsuzluk yolunda karşılarına utanç belgesi ve mahkeme safahatı olarak sürekli çıkacaktır.''

Devlet Bahçeli,''Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısaltması olan AKP yerine AK Parti denilerek ne siyaset ağaracaktır, ne çalınmış kara lekeler, laf ebeliği ile ak-pak hale gelecektir. AKP de desek, AK Parti de desek, yüzünüz hep kara kalacak ve ilelebet de böyle anılacaktır'' dedi.

''İSRAİL İLE HİÇBİR GİZLİ ANLAŞMA YOK''

MHP'nin mayın yasasına haklı tepkileri karşısında Başbakan Erdoğan'ın, dikkatleri başka yerlere çekmeye çalıştığını anlatan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: :

''(Başbakan), Bunun için ortağı olduğumuz 57. Hükümet döneminde İsrail ile gizli anlaşmalar yapıldığı, gizlilik kaydı olmasa bunların açıklanabileceği yalanına sarılmıştır. Başbakan'ın siyasi ahlak zafiyetinin derinliğini gösteren bu hezeyan karşısında, bizim dönemimizde İsrail ile yapılmış hiçbir gizli anlaşma olmadığını buradan açıkça belirtmek ve kendisini dürüst ve namuslu olmaya davet etmek isterim. Edep ve mertlik tartışmasıyla bu hasletlere sahip olduğu izlenimi yaratmaya çalışan Başbakan'ın şimdi yapması gereken, mertliğin gereğini yerine getirerek, iddia ettiği gibi böyle bir anlaşma varsa bunu açıklamak, ya da özür dileme erdemini göstermeye çalışmak olacaktır. İddiasının arkasında durarak kamuoyu önünde olduğunu söylediği bu anlaşmayı açıklamak veya özür dilemek Başbakan için kaçamayacağı bir ahlaki zorunluluktur.

Aleni iftirasına kılıf olarak 'gizlilik kaydı' yalanına sığınmaya yeltenmek Başbakan'ı, bu ahlaki vecibeden kurtaramayacaktır. Başbakan siyasi ahlaktan, onur ve haysiyetten nasibini aldıysa bu iddiasını ispatlamak durumundadır. Bunu yapamadığı takdirde, yalandan medet uman müfteri Başbakan sıfatını kabul ettiği anlaşılacak ve partisinin isminin başındaki 'AK' yakıştırması ile 'adımız da alnımız da aktır' söyleminin içi boş bir aldatmaca olduğu gerçeği milli vicdanda tescil edilecektir. Karar ve tercih Başbakanındır.''

AA Cihan



Bu haber 702 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,505 µs