Siz tatmin oldunuz mu?

Taraf gazetesi uzun bir sessizliğin ardından eski günlerine döndü denebilir... Gazete geçtiğimiz haftasonunda yaptığı manşetle yine gündemin tam ortasına oturdu. Haber Genelkurmay Hareket Dairesi Başkanlığı’nda hazırlandığı ileri sürülen “İrticaya karşı eylem planı”nın Ergenekon şüphelisinin ofisinde yapılan aramada ele geçmesiydi. Habere göre belgeyle AK Parti hükümetini zayıflatma ve Gülen cemaatini “evlere konulacak” silahlarla terör örgütü ilan etme çalışmaları yapılacaktı. Bu haber Ankara’ya bomba gibi düştü. Cuma günü yayınlanan bu belge her gün yeni bir gelişmeyle etkisini artırarak devam ediyor. Konuyla ilgili tartışmalar dinmek bilmiyor.

Belgenin yayınlanmasının akabinde Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın soruşturma başlatması ve konuyla ilgili yayın yasağı getirmesi de tartışmaları dindirmedi. Bunun üzerine dün bir saat arayla hem Genelkurmay Askeri Savcılığı’ndan hem de Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrı ayrı açıklamalar geldi.

Savcılık ve Genelkurmay ne dedi?

Öncelikle Savcılık ve Genelkurmay’dan gelen açıklamalar net değil... bunun bir sebebi belgenin gerçek olup olmadığının anlaşılmaya çalışılması, yani tahkikatın sürmesi. Tahkikat sürerken yapılan “sakinleştirici” açıklama ise kamuoyundan gelen açık baskıyla açıklanabilir. Normal şartlar altında, bu gibi sıcak konularda Genelkurmay Başkanlığı tahkikaktın sona ermesini ve elinde net bir görüşün olmasını bekliyor. Ancak dünkü gazetelerin neredeyse tamamı Genelkurmay’daki sessizliği sorgulayınca Genelkurmay Başkanlığı harekete geçmişe benziyor. Bu Askeri Savcılığın ve Genelkurmay’ın açıklamasının neden 11.00’dan sonra geldiğini de açıklıyor. Sabah Türk basını tarandıktan ve kendi içinde toplantı yapıldıktan sonra her iki açıklama geldi...

Askeri Savcılığın açıklamasından ortaya çıkan sonuç şu: Belgenin Taraf’ta yayınlandığı gün Genelkurmay harekete geçti ve içeride soruşturma başlatıldı. Basına sızan bilgilere göre belgenin yazıldığı ileri sürülen birimdeki tüm bilgisayarlara el kondu ve teknik takip yapıldı. Ancak askeri savcılık sözkonusu belgenin o bilgisayarlarda yazılmadığı sonucuna ulaştı. Savcılık bu yüzden açıklamasında “ele geçirildiği iddia edilen belgenin, Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir biriminde hazırlanmadığına ilişkin bir kanaate varılmıştır” diyor. Ancak bu belgenin gerçek olup olmadığına ilişkin bir açıklama değil. Sadece “belge Genelkurmay’dan çıkma değil” diyor. Belgenin gerçek olmadığıyla ilgili temkinli konuşan savcılık “Bununla birlikte, üzerinde gerekli ve zorunlu kriminal incelemelerin yapılması amacıyla, habere konu belge İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan ve Taraf gazetesinden istenmiş, ancak belge henüz ulaşmamıştır. Belgede yapılacak kriminal inceleme, belgenin sahte veya gerçek olduğunu ortaya koyacaktır” diyor. Yani henüz “belge sahte” demiyor. Bu yüzden açıklama oldukça muğlak ve aslında kimseyi tatmin etmemişe benziyor. Askeri Savcılığın ve Genelkurmay’ın kamuoyu baskısı nedeniyle muğlak da olsa bir açıklama yapmak zorunda kaldığını, eldeki bilgilere göre açıklama yapıldığını, muğlaklığın bundan kaynaklandığını hemen belirtelim... Zira açıklamanın ilk girişinde kamuoyundan gelen baskıyı hafifletmeye ve “sorumlular cezalandırılmayacak, üstü örtülecek, soruşturma kimin sızdırdığı üzerine yoğunlaşacak” kaygılarını ortadan kaldırmaya yönelik bir çaba görülüyor. Birlikte okuyalım: Soruşturma, belgenin gerçek olup olmadığı, gerçekse kim veya kimlerin emriyle ne zaman, nerede ve kim tarafından hazırlandığı, belgenin şüpheliye kim veya kimler tarafından verildiği hususlarını da içerecek şekilde, süratle icra edilmektedir.

Genelkurmay’ın açıklaması ise daha çok siyasi mesaj yüklü. Genelkurmay da “belgenin üstü örtülecek” kaygılarına yanıt verme amacı güdüyor. “TSK, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne bağlıdır ve bu konulara ilişkin en ufak bir çekincesi de bulunmamaktadır” diyor. “TSK, daha önce de ifade edildiği üzere, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan davranış ve düşüncelere sahip bulunan personelini bünyesinde barındıramaz” diyerek sorumluların suçlu görülmesi halinde gerekenin yapılacağı mesajı veriyor. Bu mesajın en güçlü bir şekilde verildiği cümle şu: Belgenin doğruluğu ispat edilirse, sorumluların yasalar çerçevesinde yargı makamları tarafından cezalandırılacağına ilişkin güvencemiz tamdır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu konunun en yakın takipçisi olacaktır. “Eğer belge sahte ise” diye devam eden Genelkurmay açıklaması “bunun kimler tarafından ve ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılmasının da sonuna kadar takipçisi olacaktır” şeklinde uyarıda buunuyor.

Başbakan Erdoğan’ın “gerekirse dava açarız” şeklindeki açıklamasına da atıf yapılan açıklamada “haklı nedenlerle yapılan tüm hukuksal girişimlere açığız” deniyor. Bu nokta oldukça önemli... Toplumdan gelen baskı neticesinde Genelkurmay’ın harekete geçerek “yüreklere su serpmeye” çalışması aslında bakılırsa yeni bir şey. Geçtiğimiz yıllarda izlenen ketumiyet ve e-muhtıra günerindeki “ben yaptım oldu” yaklaşımından uzaklaşılmışa benziyor. Bu geçtiğimiz üç yıldan ders alındığı anlamına gelebilir. Genelkurmay’ın yaklaşımındaki değişim bu şekilde özetlenebilir.

www.iyibilgi.com