çatırdıyor | " /> çatırdıyor | "/>

En Sıcak Konular

Avrupa'nın birliği çatırdıyor

15 Haziran 2009 15:08 tsi
Avrupa'nın birliği çatırdıyor Avrupa Parlamentosu seçimleri AB adına hiç de umut verici olmayan sonuçları yansıttı. Halkın kayıtsızlığı, merkez solun içler acısı hali ve aşırı sağcı, AB karşıtı veya düpedüz çılgın partiye verilen destek alarm sebebi. Bu partiler sadece AB'yi değil, s

Resmi olarak tek bir kurum (Avrupa Parlamentosu) için yapılan tek bir seçim söz konusuydu. Ancak gerçekte 4 Haziran’la 7 Haziran arasında 27 ayrı seçim gerçekleşti, zira gerek adaylar gerekse seçmenler büyük ölçüde Avrupa’nın değil, ülkelerinin meselelerine odaklandılar. Avrupa çapındaki partilere dayalı bir pan-Avrupa demokra-sisini besleyen bir Avrupa seçimi, hiç olmadığı kadar uzak bir hayal. Öyle olsa bile, kuzey Finlandiya’daki Nuorgam’dan İspanya’nın güneyindeki Tarifa’ya kadar uzanan seçmenler bazı fikirleri paylaşıyor gibi görünüyor - ve AB adına pek umut verici fikirler değil bunlar.
Birinci mesele kayıtsızlıktı. AB çapındaki ortalama katılım oranı yüzde 43’te kaldı; Avrupa Parlamentosu için ilk doğrudan seçimlerin yapıldığı 1979’dan bu yaa en düşük oran. Durum her yerde aynı değildi: Yedi ülkede katılım aslında yükseldi ve Avrupa’nın doğusunda batısından düşük kaldı. Fakat nereyse
her yerde katılım oranı, ulusal seçimlerin çok daha altındaydı. Aradan 30 yıl geçti ve manzara sadece Strasbourg’daki yeni vekilleri değil, Brüksel’deki liderleri ve AB’nin dümenindeki ulusal başkentleri de endişelendirmeli.

Sağ, solun kozlarını ele geçirdi
İkinci ortak unsur, merkez solun içler acısı haliydi. Sol hükümetlerin büyük çoğunluğu (Britanya, Macaristan, Portekiz ve İspanya’daki gibi) ağır yenilgilere uğradı. Fakat solun muhalefette olduğu (Fransa ve İtalya) veya merkez sağ ile koalisyon yaptığı (Almanya, Hollanda ve Avusturya) yerlerdeki durumu daha da vahimdi. Avrupa Parlamentosu’ndaki Sosyalist grup sandalyelerinin dörtte birini kaybederken, merkez sağ grup olan Avrupa Halk Partisi, yeni bir anti-federa-list merkez sağ grup kurmayı planlayan Britanyalı Muhafazakârların ayrılmasına karşın, daha da hâkim hale geldi.
Merkez solun bu vahim hali ilk bakışta şaşırtıcı geliyor. AB’nin büyük bölümü derin bir resesyonda, işsizlik artıyor ve kapitalizmin krizinden konuşuluyor - yani daha yüksek vergiler ve daha kontrollü piyasalardan yana olan merkez sol partiler için son derece uygun bir zemin söz konusu. Fakat solun cazibesi azalıyor. Bunun bir nedeni, küresel-leşmenin yerine pek az şey öneren silik liderlerin art arda gelmesi. Fakat bu aynı zamanda, merkez sağın bir kısmının, özellikle de Almanya’da Angela Merkel ve Fransa’da Nicolas Sarkozy’nin, daha büyük devlet ve daha katı düzenleme gibi politikalarla solun kozlarını ele geçirmeyi, seçmeni de ekonomik krizin dışarıdan geldiğine ikna etmeyi becerdiğini gösteriyor. Ekonomik sorunlarından merkez sol hükümetlerini sorumlu tutan Britanya, İspanya ve İrlanda seçmenleriyse onları cezalandırdı.
Seçimlerin üçüncü veçhesi, tatsız ve olumsuz ruh haliydi; bu sadece düşük katılım oranında değil, aşırı sağcı, popülist, AB karşıtı veya düpedüz çılgın olan irili ufaklı partilere verilen geniş destekte de görüldü. Bu partiler egzantrik Büyük Britanya Bağımsızlık Partisi’nden, Geert Wilders’ın Özgürlük Partisi’ne, oradan Macaristan’daki çingene karşıtı Jobbik partisine ve İsveç’teki Korsan Partisi’ne kadar çeşitlilik arz ediyordu. Bunların bir kısmı protesto oyuydu. Fakat verilen oyun miktarı, AB’nin savunduğu ne varsa hepsine kökten karşı çıkan bir görüşün gücünü yansıtır nitelikte.
Başına buyruklar AB’ye zaman zaman iyi bir tekme atıyosa, bu niye önemli sayılmalı? Parlamentonun AB yasaması üzerinde, Lizbon Anlaşması onaylanırsa daha da artacak yetkilere sahip olduğu doğru, fakat parlamentonun daha kaçık unsurları daha mantıklı meslektaşları tarafından çoğunlukla güvenli bir şekilde görmezden gelinebilir. Brüksel olumsuz kamuoyu anketleri, hatta kaybedilen referandumlar gibi ıvır zıvır meseleleri halletmenin bir yolunu buluyor: İstenmeyen AB anayasasının şu an, bir şekilde daha az kötü Lizbon Anlaşması olarak tebdili kıyafet ettiğini hatırlayın. Gerçekten de, liberal bir bakış açısından bakıldığında, yeni tekme yemiş Avrokatlar, zaten kırtasiyeye batmış bir kıtada daha da sevimsiz hale gelen bürokrasiyi dayatmaya daha az meyil gösterebilirler.
Fakat tekme atanların ortaya koymak istediği bazı meselelere baktığınızda, manzara o kadar da vaatkâr değil. Korumacılık ve milliyetçilik piyasa ekonomisinin kurumlarını tehdit ediyor. Tıpkı Türkiye’nin kulübe kabul edilmesi fikri gibi, tek pazar da çoktandır birçok hükümetin saldırısı altında. Göçmenlere ve azınlıklara yönelik saldırılar gayet kolayca yabancı düşmanlığına, ırkçılığa ve homofobiye kayıyor. Avrupa’nın dört bir köşesindeki aşırılıkçı partilere direnilmeli, zira bunlar sadece AB’ye değil, temel sivil özgürlüklere karşı da tehdit oluşturuyor.

Liberal ilkeler risk altında
Ve AB’nin kurumlarını dağıtmak o kadar faydalı bir şey mi? Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi kurumlar, ulusal muadillerini bağlayan meşruiyete sahip değil. Ancak Komisyon’un bazı parçaları, gerek serbest ticaretin gerekse genişleme için en sıkı mücadeleyi veriyor. ECB, kıtanın başarılarından biri: Avro ekonomik krizde güvenli bir sığınak olduğunu kanıtladı - hiçbir ülke avro’yu terk etmeyi ciddi şekilde istemiyor ve birçoğu da avro bölgesine katılmak istiyor. Fakat ECB geçenlerde, kurumun bağımsızlığının muhafızı olması gereken Merkel’in saldırısına uğradı. Avrupa kurumları sıkı siyasi destekten yoksun işlerse, bazen sevimsiz kararlar alacak kadar güçlü kalacaklarını umut etmek hayal olur. Ve bundan zarar görecek ilkelerin birçoğu, liberal ilkelerden başkası olmayacak.

(The Economist, Başyazı, 11 Haziran 2009)



Bu haber 952 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,745 µs