Türkiye’nin IMF’sizleştirilmesi ne demek?

15 Haziran 2009 14:14 tsi
Türkiye-IMF görüşmeleri hâla yerinde sayıyor. Buna ‘çok iyi’ diyen de var, ‘gecikiyoruz’ diyende! Peki Batı, Türkiye’nin IMF’i duraksatan siyasetine ne diyor? Çünkü mesele aynı zamanda, hatta belki daha da çok politik!

Türkiye’nin IMF’le bir anlaşma yapma olasılığı ne? Bu, ekonomik olduğu kadar politik bir soru aynı zamanda!

2009 yılının başından Mart ayında gerçekleşen yerel seçimlere kadar, Türkiye-IMF anlaşmasının akıbetine ilişkin tartışmalar, dosyanın biraz “ötelendiği” manasına geliyordu.

Hükümet tarafından zaman zaman tarih verilse de beklenen imza bir türlü atılmadı. Mart seçimleri öncesi yaygın kanı, anlaşmanın sandık ertesinde imzalanacağı, böylece iktidar partisinin seçmenleri içinde IMF’siz Türkiye isteyenlerin küstürülmeyeceği şeklindeydi.

Ancak seçimlerden sonra da beklenen olmadı. Keza, zamanın ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in, 45 Milyar dolarlık bir IMF anlaşmasının “an meselesi” olduğu yolundaki açıklaması da haberi de somutlaşmadı.

Bugün de durum farklı değil. Başbakan Erdoğan’ın bir anlaşmanın Türkiye’nin menfaatlerine olmadığı sürece imzalanmayacağına ilişkin net söylemi, IMF’le ilişkilerin temel politikasını oluşturuyor artık.

Başbakan’ın IMF’e bakışı bu kadarla sınırlı da değil. Bir yıldır süren görüşmelerde IMF’ın kabul edilemez şartlar ileri sürdüğü görüşü de bu notların içinde yer alıyor.

Üstelik IMF’le anlaşma isteyen “kesimler” de Başbakan Erdoğan’dan eleştiri alıyor. Kimlerin IMF’le anlaşma istediği ve istemediği, bunların perde arkasında siyasi dengeler ayrı bir konu.

Ama merak edilen hususlardan biri, “kabul edilemez IMF şartları”nın ne olduğu? Bu soru Ankara’da eksiksiz tanımlanmış değil. IMF ile ilişkilerin bir tür sabitliğe kavuşması, kimi yorumculara göre IMF’siz bir Türkiye özleminin ifadesi.

Kimilerine göre bu bakışta, küresel krizin açtığı yaraların bir IMF bandajına ihtiyaç yaratmayacak ölçüde küçük olması da önemli bir etken.

Kamu borçlarının GSYİH’e oranının düşmesi, bankacılık yapısının küresel krizden hükümete fatura çıkarmaması, son aylarda üretim ve tüketim kalemlerinde pozitif oynamaların-küçük de olsa-yaşanması, düşen enflasyon ve faiz oranları, vergi indirimi IMF’le bir anlaşmanın gerekliliğini sorgulayan unsurlardan bazıları.

Kaldı ki, krizin bir tür hediyesi sayılabilecek cari işlemler açığının dengelenmesi de bu listeye eklenebilir.

Ama bunların hepsi hükümetin bakış açısı içinde. Aynı rakam ve yorumlara zıt kutuptan bakan çok görüş de var.

Öyle veya böyle, bu rakamlar veya itirazcıları, IMF’le bir anlaşma imzalamamanın gerekçeleri içinde bunları da sayıyorlar. Ama asıl konu, özellikle Batı dünyasının Türkiye’nin IMF’sizlik politikasını nasıl gördüğü, Başbakan Erdoğan’ın IMF’e bakışını nasıl algıladığı?

II. Türkiye'nin "AB'sizleştirilmesi ne demek?"

www.iyibilgi.com

Bu haber 2,599 defa okundu.