kritik dönemeç... | " /> kritik dönemeç... | "/>

En Sıcak Konular

Ergenekon'da kritik dönemeç...

11 Haziran 2009 12:10 tsi
Ergenekon'da kritik dönemeç... Ergenekon davası bugün 'dalya' dedi. Süreç bundan sonra hangi aşamaları takip ederek ilerleyecek? Asıl önemlisi davanın siyasi gelişmelerden etkilenmeyecek şekilde nasıl karara bağlanabileceği. Haber vermek görevimiz: Eğri oturup doğru konuşalım, iki ad

Mahkeme kararıyla “iddia olunan Ergenekon örgütü” olarak adlandırılan Ergenekon davasının 100. duruşması bugün yapılıyor.

13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gördüğü davanın ilk duruşması 20 Ekim 2008 tarihinde yapılmıştı. Aradan geçen 7.5 ayda 100 duruşma yapılması, yargı tarihimizde bir “ilki” oluşturuyor.

Mahkemeler üzerindeki dava ve dosya yükü nedeniyle ağır işlediği için zaman zaman eleştirilere konu olan yargı mekanizmalarının, Ergenekon gibi yürümekte olan bir soruşturma eşliğinde görülen bu kapsamlı davayı sonuca bağlaması ise, asıl “ilk”i oluşturacak.

Salon probleminin çözülmesinin ardından kimlik tespitleri, iddianamenin okunması ve sanıkların sorgu savunmalarına geçildi. Savunmaların tamamlanmasının ardından ise, olağan prosedürün gereği olarak davanın savcılarından mütalaaları istenecek. Son savunmaların alınmasının ardından ise mahkeme sanıklar hakkındaki kararını açıklayacak. Davanın kapsamı göz önüne alındığında, mahkemenin kararını açıklamak için, duruşmalara bugüne kadar olandan daha uzun süreli bir ara vermesi gerekecek. Mahkemenin kararını takip eden yargı süreci, Yargıtay’ın ilgili dairesinin kararları onaylaması veya usul ya da içerik yönünden bozması ile yeni bir safhaya girmiş olacak.

Bu sürecin iyimser bir tahminle iki yılı bulması beklenebilir.

Ancak davanın ikinci iddianamesinin görülmesiyle birlikte, yeni bir Ergenekon davası daha sorgu ve savunmalarla beraber başlamış olacak. Bu arada üçüncü iddianamenin hazırlığı da devam ediyor.

Davayı gören 13. Ağır Ceza Mahkemesi başka bir dosyayla ilgilenmiyor. Önündeki karara bağlamakla yükümlü olduğu yegane dosya, Ergenekon davası. Bu nedenle dava, mümkün olan hızla yürüyor, yürütülüyor. Ancak yine de davanın karara bağlanması, öyle görünüyor ki, bir genel seçim görecek.

2 yıl sonra gerçekleşecek seçimler sonucunda oluşacak yeni siyasi tablo davanın gidişatını etkileyecek mi? Bu sorunun iki seçenekli bir cevabı var.

Birincisi, “yargının bağımsızlığından” hareketle nasıl bir meclis bileşimi oluşursa oluşsun, meclisten nasıl bir hükümet çıkarsa çıksın, davanın doğal mecrasında tamamlanacağıdır. Buna biraz da “olması gereken cevap” diyebiliriz.

İkincisi ise, Ergenekon davasının, niteliği ve içeriği itibarıyla ancak ciddi bir siyasi irade desteğiyle yürütülebileceği, tamamlanabileceği gerçeğidir.

Şöyle bir düşünün: Siyasi iktidar bu davanın açılmasından memnuniyetsiz olsaydı, ne olurdu? Doğrudan veya dolaylı biçimde yargı sürecini etkiler, savcıların ve mahkemenin çalışma koşullarına etki eder ve neticede, sağlıklı bir sonucun ortaya çıkmasına engel olabilirdi. Olamayabilirdi de; ama bu sefer en hafif olasılık, yargı ve yürütme erkleri arasında sistemi olumsuz yönde etkileyen bir “çekişme” tablosu ortaya çıkardı.

Asıl önemlisi, ne seçimlerin, ne de başka siyasi gelişmelerin yargı sürecinin sağlıklı işleyişini kolaylaştırmak dışında herhangi bir rolü bulunmamasıdır. Olması ve sağlanması gereken budur.

Çünkü Ergenekon davası, yargıladığı ve karara bağlayacağı iddialar, konular itibarıyla, sadece yargı sistemimiz açısından değil, her vesileyle dikkat çektiğimiz üzere, Türkiye’nin demokrasi standartları açısından, bir “dönüm noktası”dır.

Unutmayalım, bu davada darbe şartlarını olgunlaştırmak üzere gerçekleştirilen eylemler (Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay cinayeti de dahil) yargılanmaktadır. Toplumda kamplaşma, kutuplaşma yaratma planları yargılanmaktadır. Ve nihayet darbe planlamaları, girişimleri yargılanmaktadır…

Bu, siyaset üstü bir sorumlulukla ele alınmasını gerektirmektedir.

Ama biz şimdiden söylemiş olalım: Kendilerini “Ergenekon avukatı” olarak misyonlandıranların stratejisi, Türkiye’nin seçimlere mevcut haliyle gitmesini sağlamaktır.

Yeni ve sivil anayasa girişimlerine “takoz” konulmasının en büyük nedenini de bu stratejiyle beraber anlayabiliyoruz. Aynı şekilde genel olarak demokratik reformların engellenme çabası da bu kapsamda anlamını buluyor.

Dolayısıyla iktidarından sivil toplumuna değin, herkesin üzerine düşen ortak bir sorumluluk var ve o da, demokratikleşme çabalarının sürmesi ve Türkiye’nin sorunlarını çözme iradesinin güçlendirilerek sürmesi gereğidir.

Başka bir olasılık daha var diyebiliyorsanız, buyurun söyleyin…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 646 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,720 µs