hangi toprakları kapatmak? | " /> hangi toprakları kapatmak? | "/>

En Sıcak Konular

İsrail'in amacı hangi toprakları kapatmak?

9 Haziran 2009 12:25 tsi
İsrail'in amacı hangi toprakları kapatmak? 'Bu proje, İsrail’in yasadışı ‘tecrit duvarı’ dahilindeki değerli toprakları (başlıca su kaynakları dahil) ve Ürdün Nehri’ni ele geçirmesini garanti altına almayı, böylece Doğu’nun çok ötelerine genişleyen yerleşim/altyapı

Noam Chomsky / ZNET / Radikal

Obama'nın Ortadoğu tablosu da gri

ABD Başkanı Barack Obama’nın Kahire konuşmasıyla ilgili 4 Haziran tarihli CNN haberinin başlığı şuydu: “Obama Müslüman dünyanın ruhuna ulaşmayı umuyor.” Bu kelimeler başkanın niyetini ifade ediyor olabilir, fakat daha önemlisi söylemsel tutumda gizlenmiş veya çıkarılmış olan içerik.
İsrail-Filistin meselesine adil yaklaşma iddiasındaki Obama, Araplara ve İsraillilere ‘parmaklarını birbirlerine sallamamaları’ ya da ‘bu ihtilafı sadece o veya bu taraftan görmemeleri’ çağrısı yaptı. Ancak bir de üçüncü taraf, yani ABD var ve ihtilafın devamında belirleyici rol oynuyor. Obama bu rolün değişmesi gerektiğine, hatta değiştirilmesinin düşünüldüğüne dair hiçbir işaret vermedi. Demek ki tarihe aşina olanlar mantıken şu sonuca varacak: Obama ABD’nin tek taraflı reddiyecilik tutumunu sürdürecek.

İran’a karşı ittifak öncelikli
Obama bir kez daha Arap Barış Girişimi’ni överek, Arapların bunu ‘önemli bir başlangıç olarak görmesi gerektiğini, fakat bunun sorumluluklarının sona ermesi anlamına gelmediğini’ söylemekle yetindi. Peki ABD bu girişimi nasıl görmeli? Obama ve danışmanları şunun ayırdında: Bu girişim, 1967 öncesi sınırlarda, belki ‘küçük ve karşılıklı uyarlamalarla’ iki devlet çağrısı yapan uluslararası konsensüse vurgu yapıyor. ABD 1970’lerde, dünya kamuoyundan keskin biçimde koparak, ABD, Arap ‘çatışma devletleri’nin (Mısır, İran, Suriye) açıkça, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün de söze dökülmeden desteklediği bir BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti. O karar Arap Barış Girişimi’yle aynı temel içeriğe sahipti; tek fark, Arap Girişimi’nin bir adım öteye gidip Arap devletlerinin, 1967 sınırlarına dayalı iki devletli siyasi çözüm bağlamında İsrail’le ilişkileri normalleştirme çağrısı da yapması. İşte Obama Arap devletlerine normalleşmeyi ilerletme çağrısı yaptı, fakat bunun önkoşulu niteliğindeki kilit siyasi anlaşmayı titizlikle görmezden geldi. ABD bu çözümün temel ilkelerini kabul etmemeyi, hatta tanımayı bile reddetmeyi sürdürürse bu girişim ‘başlangıç’ falan olamaz.

Arka planda Obama yönetiminin bir hedefi yatıyor. En net ifadesini Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı John Kerry’nin sözlerinde bulan bu hedef, İsrail’le ‘ılımlı’ Arap devletleri arasında İran’a karşı ittifak öngörüyor. Peki Arapların ilişkileri normalleştirme adımları karşılığında İsrail ne yapacak? Obama yönetiminin bugüne kadar sergilediği en güçlü tutum, İsrail’in 2003 tarihli Yol Haritası’nın Birinci Maddesi’ne uyması gerektiği yönünde. Maddede, “İsrail tüm yerleşim faaliyetini durdurur (buna yerleşimlerin doğal büyümesi de dahil)” deniyor. Tüm taraflar Yol Haritası’nı kabul
ettiklerini öne sürüyor, İsrail’in daha o an haritayı işlemez kılan 14 çekince ekleyiverdiği gerçeğinin üzerinden atlanıyor.

Yerleşimlerle ilgili tartışmada atlanan şu: İsrail Yol Haritası’nın Birinci Maddesi’ni kabul etse bile bu, ABD’nin desteğiyle geliştirilen yerleşim projesini yerli yerinde bırakacaktı; bu proje, İsrail’in
yasadışı ‘tecrit duvarı’ dahilindeki değerli toprakları (başlıca su kaynakları dahil) ve Ürdün Nehri’ni ele geçirmesini garanti altına almayı, böylece Doğu’nun çok ötelerine genişleyen yerleşim/altyapı dirsekleriyle kantonlara bölünmüş olan geri kalan toprakları hapsetmeyi amaçlıyor.

Büyük Kudüs ‘kalkınıyor’
Dile getirilmeyen bir husus da, İsrail’in kalkınma programlarının odağı olan Büyük Kudüs’ü ele geçiriyor, birçok Arap’ı yerinden ediyor ve Filistinlilere kalan yerleri, kültürel, ekonomik ve sosyopolitik yaşam merkezlerinden koparıyor olması. Dile getirilmeyenler bunlardan ibaret de değil: Tüm bunlar uluslararası hukukun ihlali ve bu durum 1967 fethinden sonra İsrail hükümetince de kabul edildi, BM Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Adalet Divanı’nın kararlarıyla da teyit edildi. Dile getirilmeyenlere bir ek daha: İsrail’in 1991’den beri başarıyla yürüttüğü Batı Şeria’yla Gazze’yi ayırma operasyonları Gazze’yi hayatta kalmanın imkânsız olduğu bir hapishaneye dönüştürdü ve yaşayabilir bir Filistin devletine yönelik umutları daha da azalttı.
ABD-İsrail reddiyeciliğinde tek bir kırılma yaşandığını hatırlamakta fayda var. Başkan Bill Clinton, 2000 Camp David’de önerdiği koşulları hiçbir Filistinli’nin kabul etmeyeceğini anlamış ve aralıkta, daha açıksözlü sayılan ‘parametrelerini’ önermişti. Ardından her iki tarafın, çekinceleri olsa da, parametreleri kabul ettiğini açıkladı. İsrailli ve Filistinli müzakereciler Mısır’ın Taba kentinde buluşup hatırı sayılır ilerleme kaydetti. Nihai basın toplantılarında birkaç günde tam anlaşmaya ulaşılabileceğini açıkladılar. Fakat İsrail erkenden müzakerelerden çekildi ve resmi görüşme süreci sona erdi. Bu tek istisna şuna işaret: Bir ABD başkanı anlamlı bir diplomatik anlaşmaya tolere etmeye istekli olursa, böyle bir anlaşmaya varılabilmesi ihtimali çok yüksek.

‘İsrail’e baskı sembolik olacak’
Baba Bush yönetiminin, İsrail’in yasadışı yerleşim projeleri hakkında konuşmanın bir adım ötesine geçip ABD’nin bunlara verdiği ekonomik desteği askıya aldığını da hatırlamakta fayda var. Obama yönetimi yetkilileriyse tersine, bu tür önlemlerin ‘tartışılmadığını’ ve İsrail’e Yol Haritası’na uyması yönünde herhangi bir baskının ‘büyük oranda sembolik’ olacağını açıkladı. (New York Times’ın Helene Cooper imzalı, 1 Haziran tarihli haberi.)
Daha söylenecekler var, fakat bu Obama’nın Kahire’de Müslüman dünyaya hitaben yaptığı ve çok övgü alan konuşmasında pek az dokunuşla çizdiği karanlık resmi aydınlatmıyor.

(ABD merkezli internet sitesi, dilbilimci, 5 Haziran 2009)



Bu haber 1,012 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,934 µs