gerdi? | " /> gerdi? | "/>

En Sıcak Konular

Avrupa'nın seçimi bizi niye gerdi?

9 Haziran 2009 11:31 tsi
Avrupa'nın seçimi bizi niye gerdi? ‘Avrupa’da yükselen sağ’ en çok Türkiye-AB ilişkilerini tartışma konusu haline getirdi. AP seçimlerinin ortaya koyduğu tabloyu siyasi dengelerimiz açısından değerlendirdiğimizde, çok ilginç sonuçlara hazırlıklı olmamız gerektiğini görüyo

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortaya çıkan sonuçların Türkiye-AB ilişkilerini zora soktuğu yorumları yapılıyor.

Öteden beri Türkiye’nin AB’ye üye olmasına karşı çıkan, üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık” formülünü benimseyen ve bu seçimlerde de aynı söylemlerini sürdüren Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile Almanya Başbakanı Merkel’in partilerinin başarısı, bu yorumu haklı çıkaran bir gelişme.

Sadece bu kadar da değil. İkisi Bulgaristan’dan, diğer ikisi Almanya ve Hollanda’dan olmak üzere 4 Türk asıllının da seçildiği Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ortaya koyduğu genel tablo, sol, sosyal-demokrat partilerin net bir yenilgiye uğraması ve milliyetçi-muhafazakar partilerin yükselişine işaret ediyor.

Buna karşılık, seçimlere katılım oranının son 30 yılın en geri oranı (yüzde 43) olduğunu da not düşmek gerekir.

Avrupa Parlamentosu, AB açısından önemli. Daha önce örneğin üye başvurularını onaylama yetkisine sahip değildi. Aldığı kararlar “tavsiye” niteliğindeydi. Ancak Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra, AP daha önemli bir hale geldi. Şimdi, üyelik başvurularını “onaylama” yetkisine sahip.

Bununla beraber, Türkiye’nin üyeliğinin 10-15 yıl gibi bir zaman dilimine yayılmış olduğu dikkate alınacak olursa, ortaya çıkan bu parlamento bileşiminin Türkiye hakkında kritik bir karar alması söz konusu olmayabilir.

Fakat Türkiye-AB ilişkilerinin önemli bir dönemeçten geçtiği bu dönem, önümüzdeki 10-15 yılın ne yönde şekilleneceğini tayin edecek bir önem ifade ediyor.

Bu durum Türkiye’nin iç siyasi dengelerini nasıl etkileyecek? Geldiğimiz nokta itibarıyla asıl önem kazanan husus bu.

AKP iktidarının özellikle ikinci dönemiyle ilgili genel bir tespit ve eleştiri, iktidarın AB konusunda performansının hayli düştüğü yönündedir. Uyum yasaları ve reform paketleri, bu dönemde pek gündeme gelmediği gibi, toplumda AB’ye üye olma noktasında inançsızlık eğilimi güç kazandı. Bunda rol oynayan en önemli etken ise, iç siyasi argümanların gündemin birinci sırasını işgal etmesiydi.

Oysa siyasi yelpazeyi oluşturan partilerin hiçbiri, görünüşte Türkiye’nin AB’ye üye olmasına karşı değil. Bu “görüntüyü” netleştiren olgu ise, “AB’ye teslim olmayalım”, “AB’ye onurlu üyelikten yanayız” türü söylemlerle ortaya çıkıyor.

Bu söylemleri daha çok CHP ve MHP’nin benimsediğini biliyoruz. Parlamento seçimlerinin ortaya çıkardığı sonucun bu söylemleri güçlendireceği beklenebilir. “İşte gördünüz, bizi üye yapmak istemiyorlar” görüşünün ağırlık kazanması kuvvetle muhtemel olandır.

Yeni ve sivil bir anayasa yapmak konusunda meclis içerisinde karşılaştığı “takoz” siyasetine teslim olmuş görünen hükümetin de, AB konusunda güçlü bir duruş sergilemesi çok mümkün görünmüyor.

AB ile ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın “bu anayasa ile AB hayal” şeklindeki açıklamasını hatırlayalım. Bunun yanında, Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi ciddi ve köklü birer demokratik reform konusu olarak ele alınması gereken konularda varolan umutlu ve iyi niyetli beklentilerin bir sonuç yaratmaması da, AB’yi bir “hayal” haline getiren diğer kilometre taşları olacaktır.

Bu noktada bir öngörüde bulunabiliriz.

MHP’nin politikalarında kayda değer önemde bir değişiklik beklenmemeli. “Onlar bizi istemiyorsa biz onları hiç istemiyoruz” diyeceklerdir. Bu söylemle gelecek seçimlere değin kendilerini milliyetçi oyların asıl adresi haline getirme çabalarını sürdüreceklerdir.

CHP ise bu alanda MHP kadar net ve iç tutarlılığı olan politikalara sahip değil. AB’ye üyelikten yana gözüküp reformlara karşı çıkan bir siyasi pratiği var. Deniz Baykal’ın 29 Mart seçimleri öncesinde Brüksel’i ziyaret etmesi, zihinlerde bir “acaba” sorusu yaratmıştı. Ama halihazırda bu tip beklenti içeren yorumları haklı çıkartacak herhangi bir değişikliğe tanık olmadık.

CHP siyasi oportünizmi esas alan bir anlayışla hareket ediyor. Bunu sürdürecektir. Bunu sürdürmesi ise, CHP’nin yer yer AB’yle ilişkilerin kötüye gitmesinde hükümeti sorumlu tutan bir muhalefete geçmesini getirebilir. Bu tür bir içerikten yoksun muhalefetin ne kadar inandırıcı olacağını ise hep beraber göreceğiz.

Zorlukları olabilir, ama doğru olan, sadece AB’yle ilişkilerin bir gereği olarak değil, Türkiye’nin çıkarları bunu gerektirdiği için, demokratik reformlar için en uygun zamanın bu zaman olduğu sorumluluğuyla hareket etmektir…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 491 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,912 µs