TRT 6'da fokurdayan kazanlar

Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru gündeme geldi ve yeni yılın ilk gününden itibaren de yayına başladı. “Devlet televizyonunda Kürtçe yayın”, doğal olarak hayli tartışma yarattı. Genellikle olumlu karşılandı.

Muhalefet partilerinden (CHP ve MHP) gelen eleştiriler de aslında çok yüksek tonda olmadı. Eleştiriler içerisinde “hükümet seçim yatırımı yapıyor” görüşü ağır basıyordu.

29 Mart yerel seçimleri bitti. Ama TRT Şeş yayınını sürdürüyor. Fakat ilk günlerde yarattığı heyecandan eser yok.

TRT Şeş’in en çok izlenen programını yapan Rojin, TRT Şeş’ten “seçimlerden sonra daha da artan müdahaleleri” gerekçe göstererek istifa ettikten sonra, TRT Şeş’in “izlenen bir kanal olma” konusunda neredeyse hiç iddiası kalmadı. Siyasi anlam ve boyutu bir yana, maddi olarak da büyük bir yatırım yapılmasına rağmen, “iddiası olmama” durumu, çok da normal olmasa gerek…

Yayına başladığından bugüne, giderek daha iyi bir noktaya gelmesi gerekirken tam tersi bir gidişatın söz konusu olması, kendine özgü bir izleyici profilinin hala yaratılamamış olması, meseleye neresinden bakılırsa bakılsın, dikkat çekici bir tablo oluşturuyor.

Sabah’tan Mahmut Övür de “TRT Şeş’te neler oluyor” başlıklı bugünkü yazısında, aradan geçen 6 aylık zaman zarfında kanalın “klasik devlet televizyonundaki bürokrasinin esiri olduğunu” söylüyor.

Övür’ün verdiği bilgilere göre, kendisi aslında televizyoncu değil “istihbaratçı” olan TRT Şeş’in koordinatörü Sinan İlhan’ın yardımcısı Kamil Kayalı, (o da eski bir kameraman) İlhan’ın yetkilerini de kullanarak her şeye müdahale ediyormuş. Kayalı’nın bu gayretkeşliğinin nedeni ise, “kanalın siyasi Kürtlerin eline geçmesine engel olmak” imiş…

O “siyasi Kürtlerin” önemli bir bölümü (DTP), ilk günden itibaren TRT Şeş’e kalın bir mesafe koymuşlardı. Kastedilen onlar olmadığına, olamayacağına göre acaba hangi “siyasi Kürtler” oluyor?

AKP’nin deneyimli siyasetçilerinden Dengir Mir Mehmet Fırat, bir süre önce yaptığı açıklamada “artık TRT Şeş izlemiyorum” demişti. Fırat’ın tepkisinin nedeni ise, programların ve kullanılan dilin özensizliği idi. Fırat’ın eleştiri ve tepkisinin bir şeyi değiştirmediği anlaşılıyor…

Türkiye’nin 85 yıl sonra attığı bu tarihi adım, Övür’ün deyişiyle “bir bürokratın iki dudağı arasına sıkışıp kaldı”.

Asıl mesele ise şu: Acaba “bazı çevrelerin” amacı tam da bu mu?

Yani TRT Şeş’in başarısız olması, izlenmemesi ve sonuçta “olmadı işte” diyebilmenin şartları mı olgunlaştırılmak isteniyor?

Soruların muhatabı olanlar konuşurlarsa anlayacağız…

www.iyibilgi.com zoom