Hilmi Özkök’e psikolojik operasyon!

0 0 0000 00:00 tsi
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşması gerilimi artırıyor. Geçtiğimiz hafta içinde en “şüpheli” fikirler, emekli orgeneral Çetin Doğan’ın ağzından çıktı. Çıktı ama tek yöne değil “üç yöne” gitti! İyibilgi dört yöne de bakıy

Çetin Doğan, TSK’nın yakın dönemdeki en kritik komutanlarından biri. Doğan, 28 Şubat döneminin güçlü adlarından biri olduğu gibi, çok toz kaldıran “Batı Çalışma Grubu”nun da kurucusuydu. “İstihbarat Başkanlığı” da yaptı. Bu kritik görevlerden gelen komutanın özellikle Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök hakkında söyledikleri ilgi çekiciydi.

Doğan, Özkök’ün “muhafazakar” kişiliğine ilişkin oldukça tanımlayıcı ifadeler kullanıyor ve şunları söylüyor; “Beraber görev yaptığım dönemden biliyorum. Ama onu hiçbir zaman bir tarikat ya da cemaatle aynı kefeye koymam. Yönetim anlayışıyla ülkenin laik yapısından hangisinin ağır bastığı yönünde bir problemi, duruşunda bir zaafı vardır, o kadar.”

Aslında “ o kadar” değil. Bir kere bu söylem askeri terminolojinin hiçbir yerinde bulunmuyor. Askeri bir söylem değil. Ünıformalı haliyle Doğan’ın bu sözleri dilendirmesi de asla mümkün olmazdı. Devamında söylenen “Ama AKP’lilerle özel bir iletişim içinde olduğunu sanmıyorum” sözleri de bir başka “koruma şemsiyesi açıyor”.

“Üç”ü açık cümleler…

Çetin Doğan’ın bir haftalık dergide-ikincisinin içeriği neredeyse boş olduğu ve dergicilik geleneğinde özel durumlar hariç haberleri zamana yayma alışkanlığı sevilmediği halde-iki hafta üst üste yayınlanması da bu cümlelerin “ayrıca” okunmasını gerektiriyor.

Bu okumalardan biri açıkça “kişisel bir çekişme”nin işareti olabilir. Zira, Doğan’ın emekliliği bu noktada duruyor. Doğan, Özkök’ün emir-komutasında bulunduysa da tam olarak o ekolden değil. O Hüseyin Kıvrıkoğlu paşanın ekolünden. Ve o ekol aslında Özkök çizgisiyle tam uyuşmuyor.

Kıvrıkoğlu bakışı, Çetin Doğan’ı genelkurmay başkanlığına yükselebilecek bir komutan olarak değerlendiriyordu. Yani hayal kırıklığının bir yansıması olabilir. Buna rağmen yapılacak okumanın asıl ilginç noktası, Hilmi Özkök’le yine ilgili olmasına rağmen aslında Cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla olan ilintisi.

Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e yürüyüşüne muhalif kesimin aynı zamanda Hilmi Özkök’ün Cumhurbaşkanlığı ihtimaline de sıcak bakmadığı yorumu. Hilmi Özkök’ün adı çok kısa bir süre önce “unutulmamak” üzere Köşk için geçmişti. İşte bu noktada, AKP ve Erdoğan’ın, bir “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” operasyonuna karşı, ön alma hamlesinin yapıldığı okunabilir. Erdoğan’ın adının bu kadar yükseltilmesinin ardından “o zaman Özkök olsun” by-pass’ından kurtulmanın bir yolu olarak ön kesildiği sezilebilir.

Kuşkusuz bu teorinin tersi de geçerli. O da Erdoğan’ın yerine AKP’nin de ikna olabileceği Hilmi paşanın parlatılması. Bu, üç okuma içinde şu anda aklen uzak geleni. Çünkü bazı okumalara göre, askerler hangi komutan veya genelkurmay başkanı olursa olsun Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesinden, Başbakan Erdoğan’a göre daha sıcak bakar. Bu okuma sahiplerine göre asker demek emir-komuta demektir ve kısa süre önce komutanlık yapmış bir Genelkurmay Başkanı’nı da komutan sayarlar.

Bu nispeten doğru bir okuma. Askerler emir-komuta içinde işlerini yürütürler ve emekli de olsa eski komutanlarına “komutanım” diye hitap ederler. Ancak şu anda Genelkurmay Başkanlığı’nda bir başka komutan oturuyor ve onun verdiği emrin demiri daha çok keseceği aşikar. Bu okumalardan hangisi tam doğru henüz belli değil. Ama belli olan, okumanın değil “söylenenin söyleneni söylemediği”!

iyibilgi.com

Bu haber 329 defa okundu.