korkuyorlarve kullanıyorlar korkuyorlarve kullanıyorlar

En Sıcak Konular

Türkiye'den korkuyorlarve kullanıyorlar 3 Haziran 2009 12:10 tsi
Türkiye'den korkuyorlarve kullanıyorlar Türklere karşı fobileri mi var?

Ali İhsan Aydın / Zaman

Sarkozy, Le Pen'in oylarını almak için Türkiye'yi kullanıyor

İktidardaki partisi Halk Hareketi Birliği (UMP), Fransızları Türkiye korkusuyla heyecanlandırmaya çalışıyor. Sarkozy'nin ve Fransızların Türkiye fobisini, Paris'teki Siyasi Araştırmalar Merkezi'nde (CEVIPOF) Avrupa kamuoyu ve seçimler üzerine araştırmalar yapan siyaset bilimci Bruno Cautres ile konuştuk. Türkiye karşıtlığının, Sarkozy'nin seçim stratejisi olduğunu ifade eden Cautres, Avrupa ve ülkelerinin geleceği hakkında kafaları karışık olan Fransızların Türkiye'yi "günah keçisi" yaptığını dile getiriyor. Avrupalıların Türkiye'yi nasıl algıladıklarına ilişkin yazdığı kitap önümüzdeki haftalarda yayınlanacak olan Cautres'e göre, Avrupa'nın belleğinde hâlâ imparatorluk olan Türkiye tarihi ve büyüklüğüyle Avrupalıları korkutuyor ve oy derdine düşen siyasetçiler ise sonuçlarını düşünmeden bu korkular üzerine oynuyor. Siyaset bilimci Cautres, Zaman'ın sorularını şöyle cevapladı:

İktidar partisi UMP, Türkiye'yi Avrupa Parlamentosu seçim kampanyalarının ana konularından birisi yaptı. Türkiye olmasaydı, Nicolas Sarkozy ne yapacaktı?

Sarkozy'nin pozisyonunu iyi anlayabilmek için, 2007'de cumhurbaşkanı olmak için yürüttüğü stratejiye bakmak gerekiyor. Seçimin en mühim sonucu, Sarkozy'nin aşırı sağın oylarının önemli bir kısmını almış olma başarısıydı. 2002'deki bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağcı Jean Marie Le Pen'in yüzde 17 oyla, seçimlerin ikinci turuna kaldığını unutmamak lazım. Bu, sağıyla soluyla Fransız siyasetinde travmaya yol açtı. Bunun tekrarlanmaması için ne yapılabilir sorusu sorulmaya başlandı. Sarkozy'nin, bütün stratejisini aşırı sağcı seçmenin oylarını almak üzerine kurduğunu düşünüyorum. Öncesinde içişleri bakanıydı ve güvenlik, kanun ve düzeni temsil eden güçlü bir devlet adamı imajı vardı. Bu doğrultuda, sağın klasik konularını savunan kişi olarak görünmeliydi. Türkiye'nin AB üyeliğine sert bir şekilde karşı çıktı. Bir şekilde Le Pen'in bu konuda yeniden kampanya yapmasını engelledi. Aşırı sağa yönelen seçmenleri yeniden sağa geri çekti. Le Pen'in oyu 2002'de yüzde 17'ydi, 2007'de yüzde 10'a düştü.

Peki, aşırı sağın argümanlarına el atarak kendisi aşırı sağa yaklaşmış olmadı mı?

Böyle düşünmüyorum. Sarkozy, aşırı sağcı diyemeyiz. Bu Fransa'da klasik bir seçim stratejisi. Sağın; kanun, güvenlik ve düzen gibi geleneksel temaları üzerine kurulu basit bir siyaset stratejisi var.

Jacques Chirac da sağcıydı...

Evet ama Chirac hiçbir zaman sağcı seçim kampanyası yapmadı. Stratejisi daha çok, eşitsizlik ve sosyal kırılma gibi konular üzerine dayalıydı. Sarkozy ise tamamen sağcı kampanya yapıyor. Aşırı sağın engellenmesi sorununu maharetle kullandı ve bundan faydalandı.

UMP, AP seçimlerinde Türkiye üzerinden oy istiyor. Türkiye, Fransızların oylarını belirlemesinde gerçekten etkili mi?

Hayır. Bu sadece bir kampanya stratejisi. Özellikle ulusal seçimlerde kesinlikle etkisi yok. Fransızları düşündüren konular; işsizlik, alım gücü ve ekonomik sorunlar. Bugün herkes krizden dolayı işini kaybediyor. 48 yaşında işten çıkarılan tanıdıklarım var. Bu faktörlerin etkisi 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha da etkili olacak. Seçmenler, UMP'ye Türkiye'ye karşı olduğu için oy vermiyor. Sarkozy'yi veya programını desteklediği için veriyor.

Peki, kampanyalarda Türkiye'ye ayrılan yer biraz dengesiz değil mi o zaman?

Haklısınız. Fakat bu, siyasetçiler için oy getiren ve kullanması kolay bir argüman. Siyasetçileri biliyorsunuz, tek amaçları seçimleri kazanmaktır. Türkiye öne çıkarılarak halkın cevap beklediği çoğu sorun geri plana itiliyor.

Sarkozy'nin söylemi, Türk ve Fransız halklarının arasını açmıyor mu?

Doğru. İki halk arasında büyük bir anlayışsızlık oluşuyor. Bunda, siyasetçilerin sorumluluğu çok büyük. Analizlerimizde, Türkiye'de İngilizlerin Euroseptisizmine benzeyen bir Avrupa karşıtlığının geliştiğini gözlemledik. Gelişim, mantık ve süreç olarak çok benzeşen şeyler var. İngiltere'ye de bir zaman 'şimdi değil, bekleyin' deyip duruyorlardı. Ayrıca, Fransa'da yaşayan Türkler de var. Karşıtlık duygusu doğuracak şeyler yapmamak lazım.

TÜRKİYE, GÜNAH KEÇİSİ

Sarkozy, Nimes mitingindeydi. Sakin bir şekilde cumhurbaşkanını dinleyen kalabalık, konu Türkiye'ye gelince bir anda ayağa kalkıyor. Türkiye, adeta Fransızlar arasında tutku uyandırıyor. Nedir bunun nedenleri?

Evet, ben de Sarkozy'nin konuşmalarını seyrettim. Türkiye sorununun Fransızları uyandırdığını hissediyoruz. Bunun kısmen, Türkiye'nin adaylığının 'ayna etkisi' yapmasından kaynaklandığını düşünüyorum: AB'nin ne olduğunu, nereye gittiğini, nasıl yürüdüğünü anlamayan, anlatılmayan, insanlar endişelerini ve tepkilerini Türkiye üzerinden ortaya koyuyorlar. Bugün, AB'yi bir ötekine karşı tanımlama duygusu var. Bu ABD'ye karşı da olabilir, Türkiye'ye de. Avrupa nedir? Kültürel bir alan mı?, Coğrafi bir bölge mi? Bir tarih ortaklığı mı yoksa Hıristiyan kulübü mü veya değil mi? Kimsenin açıktan konuşmadığı bu sorular Türkiye üzerinden, dolaylı bir şekilde tartışılıyor. AB'nin entegrasyon sürecinin bütün belirsizlikleri, Türkiye üzerinden ele alınıyor. Avrupalılara, AB'nin tercihleri hiçbir zaman doğru dürüst anlatılmadı. Neden genişleme oluyor? Haklı olduklarını söylemiyorum ama Fransa'da bir kesim, Türkiye'nin üyeliğiyle siyasi Avrupa'nın mümkün olmayacağına inanıyor. AB'nin tercihlerini ve kararlarını Avrupalılara anlatması gerekiyor. Fransa ve AB'deki belirsizlik ve çelişkiler Türkiye aynasında yansıyor ve bu Fransızları kışkırtıyor. Öte yandan Fransızların, sadece Türkiye'ye değil bütün genişleme sürecine en az destek veren halk olduğunu da unutmamak lazım. Fransızların Avrupa algısında bir şeyler olduğunu, fakat aynı zamanda biraz da Türkiye'ye karşı özel bir durum olduğunu düşünüyorum.

Fransızların, Türklere karşı özel bir fobisi mi var yani?

Türkiye'nin Fransa'daki imajı çok muğlak: Bir yanda, Fransız cumhuriyet modeline yakın olduğu söylenen Kemalist imaj, diğer yandan büyük bir İslam ülkesi imajı. Fransızların, Türkiye ile ilgili düşünceleri büyük oranda önyargılarla karışmış durumda ve düzeltilmesi çok zor. Ama, turizm rakamlarına bakıyorum. Olağanüstü bir şey! Türkiye, Fransızların en çok tercih ettiği ülkelerden biri. Bir yandan tatile gidiyorlar, diğer yandan kadın ve insan haklarını gerekçe göstererek kızıyorlar. 2. Dünya Harbi'nden sonra Almanya'ya tatile giden çok fazla Fransız olduğunu zannetmiyorum.

Türkiye'nin imajı çok belirsiz. Açık ve net bir söyleme sahip siyasî bir lider, Türkiye'nin belirsiz imajı üzerine kolaylıkla oynayabiliyor. İstediklerini de elde ediyorlar. Çok basit; biraz yorum payı bırakıyorlar: Türkiye, Avrupalı değil, kültürel olarak Avrupa'ya uyumlu değil.

Buna siz bir de, Sarkozy'nin dışındaki geçmişte bazı siyasetçilerin Türkiye karşıtı çıkışlarını ekleyin. Örneğin 2002'de Türkiye'nin kültürel olarak Avrupa'nın dışında olduğunu söyleyen Valery Giscard d'Estaing gibi. Hatta Jacques Chirac bile. Chirac, bir yandan Türkiye'yi desteklerken diğer yandan anayasaya Türkiye ile ilgili referandum şartı koydurdu. O da çelişkiler arasında zikzak yaptı. Siyasî liderlerin bu çıkışları kamuoyunu yönlendirdi. Bütün bunlar bugün içinde bulunduğumuz durumu açıklıyor.

Yani Fransız halkının temelde Türkiye ile bir sorunu yok mu demek istiyorsunuz?

Türkiye, günah keçisi. Bütün belirsizlikleri ve endişeleri yansıtan bir aynaya dönüştürüldü. Bu durum, dinin etkili olduğu Hırvatistan veya Bosna-Hersek gündeme gelince söz konusu değil mesela. Ama bütün bu ülkeler, nüfus olarak çok küçük. Türkiye büyük bir ülke. Nüfusu itibarıyla, Almanya ve Fransa seviyesinde. Tarihî bir imajı var. Türkiye, Avrupalıların zihninde, hayalinde hâlâ bir imparatorluk. Zihinlerde, algılarda hâlâ geçmişin ağırlığı var. Neden Avusturyalılar bu kadar karşı? Geçmişin mirasından.

Türklerle karşı karşıya gelmiş Avusturyalıların karşıtlığını anlayabiliriz, peki ya Fransızlar? Avrupa'da "hain" damgası yemek pahasına Türklerle ittifak yaptı tarihteki Fransa...

Fransızların, Avrupa ile ilişkilerinde sorunları var. Fransa neden bugün AB'nin lideri değil sorusunu soruyorlar. Sonra göçmen sorunu, çoğulculuk, azınlıklar... Ve krizde olan Fransız cumhuriyet modeli. Krizde ve etkin değil ama aynı zamanda hâlâ modelimiz. Azınlıkları entegre edemiyor. Türkiye'nin üyeliği, bunlarla bir ilgisi olmamasına rağmen bütün bu sorunları masaya koyuyor.

Fransızların ve Avrupalıların, Türkiye tavrında din önemli bir rol oynuyor mu ?

Elbette. Kitabımızda, Avrupalıların göçmenlere karşı düşüncelerinin de Türkiye'ye ilişkin tavırlarında rol oynadığını tespit ettik. Genelde göçmenlere karşı olan, Türkiye'ye de karşı. Din sorunu, Fransa için belki özel bir durum arz ediyor. Fransa, bir dinin baskın olduğu ülkelerden biri. Fransızların yüzde 80'i Katolik. Fransa'da, örneğin İngiltere'deki gibi dinî çoğulculuk tecrübemiz yok. Diğer yandan, eski sömürgelerden gelen önemli bir Müslüman nüfus barındıran Fransa'nın İslam'la ilişkisi henüz istikrarlı ve normalleşmiş değil. Bütün bunlar Türkiye'ye tavrı etkiliyor.

Fransızların diğer bir farklılığı ise din ve siyasetin ayrılmasına verdikleri büyük önem. Türkiye'de teokratik rejim olduğunu zannedenler var. Türkiye'nin de bir cumhuriyet ve laik olduğunu bilmiyorlar. Bu noktada, Fransa'da Türkiye'yi gerçekten anlatma ve tanıtmaya yönelik bir pedagojik çalışmanın henüz yapılmadığını zannediyorum. Psikoloji sosyal çok önemli. Bilgi eksikliği korkuyu körüklüyor. Bilmediğinizden korkuyorsunuz.

Polonya, İtalya veya İspanya gibi Fransızlardan daha Hıristiyan halklar bile Türklere daha açık...

Çünkü onlar bizim kadar laiklik gözlüğüyle bakmıyor



Bu haber 811 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,474 µs