Eyüp Can Hürriyet'in yayın yönetmeni olabilir mi?

1 Haziran 2009 12:51 tsi
Ahmet Yavuz / Gazeteciler

Son günlerde medyada sıkça dillendirilen bu dedikoduya siz de inanıyor musunuz? Gerçekten böyle bir şey olabilir mi? Gelin hep beraber bazı bilgilerimizi gözden geçirip,parçaları bir araya getirelim. Çıkan tabloya bir bakalım da inancımız ne kadar sağlam görelim.
Türkiye’nin son günlerde keskin bir cepheleşme içerisinde olduğu konusunda neredeyse herkes hemfikir . Hepimizin bildiği gibi, cepheleşmenin merkezinde Ergenekon davası var. Yani, operasyonu yürütenler ile bu operasyonun ulusalcılara, Kemalistlere karşı yapıldığını savunan, dile getiren iki grup,ve bu gruplar çevresinde konumlanan bir yapı var.
Şimdi hatırlayalım. Bu cepheleşmede en çok duyduğumuz iki şey nedir? Fethullah Gülen cemaati ve Ulusalcı-Kemalist yapı. Şimdi, Eyüp Can’ı Hürriyet’in başına önerenler, düşünenler ve bu fikre inananlar bu iki cepheyi bu delikanlının birleştireceğine, barıştıracağına da inanıyorlar, öyle mi? Ne olacaksa olacak ve bir günde herkes kılıçlarını kınına sokacak, gerçekten olabilir mi?
Eyüp Can’ın Fethullahçı geçmişi peşini bırakacak mı?
Ergenekon’un bir sindirme operasyonu olduğunu ve bu operasyonu devletin çeşitli kademelerine sızmış ‘Fethullahçıların’ yaptığını söyleyenlerin başında Hürriyet gazetesi ve onun ulusalcı yazarları var. Diğer tarafta ise bu çevrelere yapılan her operasyonun arkasında olduğu iddia edilen Fethullah Gülen Cemaatinin ‘eski’ bir mensubu Eyüp Can var.
Peki bir olguyu daha hatırlayalım. Gülen cemaatine kızan, karşı olan, hatta ondan nefret eden çevre cemaatin en önemli vasfı olarak öne sürdükleri şey nedir? ‘Gülen cemaati mensupları belli bir makama gelmek için her türlü takiyyeyi yapar, İstediklerini elde etmek için gerekirse içki de içerler, hovardalık da yaparlar.’ Bu cümleyi hatırladınız mı? Hürriyet çevresinin Eyüp Can’ın içki içiyor olmasını ya da Elif Şafak’la evlenmiş olmasını da bu olgu çerçevesinde ele alacaklarından hiç şüpheniz olmasın. Hafızamızı tazeledik, şimdi sorularımıza geçelim.
Ya da önce en ulusalcı yazar Emin Çölaşan’ın Hürriyet’ten kovulma sürecini bir hatırlayalım. sorulara birazdan geçelim. Yönetim, Çölaşan’ı gönderdikten sonra yerine hemen daha genç, daha sert bir ulusalcı yazar koymuştu. (Yılmaz Özdil’den bahsediyoruz, meşhur 'bidon kafa' yazısını hatrlayalım) Çölaşan’ın gitmesiyle kaybolan tirajınneden olduğu panikle Bekir Coşkun’u öne çıkaran haberler de yapılmıştı. Hepsinden önemlisi de, sırf Emin Çölaşan’ın kovulmasını unutturmak için fanatik okurlara ve 'etkili çevrelere'güçlü bir şekilde 'değişmedik' mesajını vermeye matuf olarak hükümetle arasını da bozdu Doğan Grubu
Şimdi sorularımızı sorabiliriz:
- Aydın Doğan, bu kadar ulusalcı okurun ve yazarın kümelendiği bir gazeteyi bir gecede değiştirmenin yaratacağı ticari hasarı göze alabilir mi sizce?
- Aydın Doğan, Yılmaz Özdil’i, Bekir Coşkun’u, Tufan Türenç’i 40 yıllık başyazarı Oktay Ekşi’yi, Yalçın Bayer’i, Yalçın Doğan’ı, Özdemir İnce’yi ve yazı işleri kadrosunda adını sanı kamuoyunda dolaşımda olmayan eski tüfek ulusalcıları hangi strateji için gözden çıkaracak ki?
- Diyelim ki Aydın Doğan aklını peynir ekmekle yedi ve böyle bir radikal karar verdi.O zaman ortada Hürriyet diye bir gazete kalır mı?
- Doğan, Hürriyet’in tirajının büyük kısmını oluşturan fanatik ulusalcı okuru da kaybetmeyi göze alacak mı?
Halka açık bir şirketi bu kadar büyük ticari zarara uğratacak bir patronun varacağı yeri düşünebiliyor musunuz?
Demek ki neymiş? Hürriyet’in başına kimin yayın yönetmeni olacağına Aydın Doğan değil, dengeler karar verirmiş. Aydın Bey’in yapacağı şey bu dengelere ters düşmeyecek en iyi ismi bulmak olacaktır.
En sıcak örnek Sabah Grubunda yaşanıyor
Bu tezimize en iyi örnek Sabah'tır.Hürriyet'le ilgili fantezinin bir benzerini Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunda yaşıyoruz, değil mi? Yaklaşık bir yıldır Sabah gazetesindeki durumu hep beraber izliyoruz. Sabah'ın yeni bir sermaye grubunun eline geçmesiyle birlikte  gazeteye karşı başlatılan 'saf değiştirdi' kampanyasının sonucunda gelinen noktayı görüyoruz ‘Patronu değişti ama mentalite değişmedi’ mesajı vermek için yeni patronajın  Hıncal Uluç esaretine ses çıkarmadığını ve bu girdaptan kurtulmak için nasıl canhıraş çabaladığını da görüyoruz.  Tüm bu gayretler Sabah gazetesini girdaptan kurtarabildi mi? Bunun cevabını size bırakayım.Muhakkak en isabetlisini bulacaksınız.
Hürriyet gibi misyon sahibi, köklü ve büyük bir ticari kuruluşun da maceraya atılamayacak kadar sıkı bağlı olduğu dengeler vardır.
 
Şimdi de kafanızı karıştıracak bir soru sorayım: Hürriyet'in yeni yayın yönetmeni Ahmet Hakan olabilir mi? Aydın Doğan’ın bir ‘yeni Türkiye’ye uyum planı' varsa, bu konuda Ahmet Hakan’la Eyüp Can'la elde edeceğinden farklı bir sonuç alacağını öngörebiliriz.. Peki ben Ahmet Hakan'a şans tanıyarak kendimle çelişmiş mi oldum şimdi? Ahmet Hakan ile Eyüp Can arasındaki farkları alt alta yazacak okurlar böyle bir çelişki olmadığını görecektir.

Bu haber 1,142 defa okundu.