Memleket meseleleri deyip geçmeyin...

31 Mayıs 2009 13:35 tsi
Memleket meseleleriyle ne kadar ilgiliyiz? Ergenekon’un bizim için anlamı ne? Bir şekilde hayatlarımızın miladı olan olaylarla ve hemen her gün hayatlarımıza giren kişilerle ilgili ne biliyoruz? O kadar de değil demeyin: Perinçek aslında bir liberal

Emre Aköz Sabah gazetesindeki "Doğu Perinçek liberalmiş!" başlıklı yazısında, Radikal gazetesinin Cumartesi ekinde yer alan bir anketin ilginç sonuçlarına değinip şöyle diyor:

Vatandaşa, "Sizce kim sağcı, kim solcu, kim faşist, kim demokrat, kim liberal" diye sormuş Pınar Öğünç ile Ayşegül Oğuz.
Beyanlar münevverlerimizi bunalıma sokacak cinsten: Biri Türkeş'e solcu diyor. Diğeri bildiği tek solcunun Ecevit olduğunu, ondan sonra solcu kalmadığını belirtiyor.
Beni en çok güldüren ise 27 yaşındaki tekstil işçisi kadının, Perinçek'e 'liberal' demesi oldu ki İşçi Partisi Başkanı Doğu Bey'in karizmasının un ufak olduğu andır.
Soruşturmayı değerlendiren Tanıl Bora da şaşkınlığını "Bunlar nasıl kalıplardır Allah aşkına" diye belirttikten sonra, "Güvenilir bir ortak lügatimiz yok" diyor.

Bunların ilginç ve bir o kadar da düşündürücü veriler olduğuna kuşku olmasa gerek. Yüzeysel ve medyanın yarattığı havaya uygun olarak "bilgilenmenin", yanı sıra okuma, araştırma istek ve çabamızın giderek daha da azalıyor oluşunun bundan farklı bir sonuç yaratması, herhalde düşünülemezdi.

Toplum olarak hafızamızın zayıf olduğu yönündeki tespitler de, bu tip haber veya araştırmaların sonucu olarak akla gelen bir başka husus oluyor.

Bazı güncel konulardan hareketle de çevremize biraz yakından bakarsak, bu çarpık, yetersiz ve yüzeysel "bilgilenme" veya "haberdar olma" düzeyinin çok ilginç örnekleriyle karşılaşmamız mümkün.
Mesela birçok kişi "derin devlet" deyince derhal "Kurtlar Vadisi" dizisini hatırlıyor. "Ergenekon" deyince de. Ne, niçin sorularını fazla sormadan, sorgulamadan. Televizyonların haber bültenlerinin çoğunun birer “haber-magazin” programı formatında hazırlanıyor olmasını da biraz bu kapsamda düşünmek gerekiyor. Malum, arz-talep meselesi…

Aslında “memleket meselelerine” bu denli uzak ve soğuk bir toplum olduğumuz söylenemez. “Kırılma” noktası, 12 Eylül darbesi oldu. 12 Eylül darbesini takip eden yıllar boyunca “öğrenciler siyasetle uğraşmasın, sendikalar, memurlar politikadan uzak dursun” yönünde o kadar sistemli bir “depolitizasyon” politikası yürütüldü ki, “memleket meselelerine” ilgimizin sınırları hayli daraldı ve bugünkü durum ortaya çıktı.

Arzulanan, “devlet büyüklerimiz bilir” düzeyinde kalakalmış bir toplum olmamızdı.

Karamsar olmaya gerek yok, ama hiç değilse Doğu Perinçek’in “ne” olduğunu veya hemen her gün siyaset gündemi nedeniyle hayatlarımıza giren insanların siyaseten nerede bulunduklarını biliyor olmamız da gerekiyor.

Bir gazetenin daha önce yaptığı bir başka soruşturmada, bir üniversite öğrencisi “Kenan Evren kimdir?” sorusuna, “Marmaris’te yaşayan bir ressam” cevabını vermişti.

İyibilgi’yi izleyenlerin “o kadar da değil” diye düşündüklerinden eminiz. Ama Evren için “Marmaris’te yaşayan bir ressam”, 12 Eylül 1980 için “o tarihte ne olmuştu ki?” diye cevap verecek insanlarımız var ise eğer, “memleket meseleleriyle” daha fazla ilgili olmamız gerektiği de açık.

Bu da bizim Pazar sorumuz: 25 Mayıs 1983’te yaşamını yitiren Necip Fazıl Kısakürek ile 3 Haziran 1963’te yaşamını yitiren Nazım Hikmet’in şiirlerinden aklınızda ne var?

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 1,149 defa okundu.