DTP karar noktasında

DTP ilk defa Cumhurbaşkanlığı nezdinde kabul gördü. Ana muhalefet partisi ile karşılıklı jestler söz konusu oldu. Baykal, DTP’li milletvekillerinin ifade vermeye çağrılması krizinde DTP’ye beklemedikleri bir destek verdi. “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” havası, Başbakan Erdoğan’ın da DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le görüşmesi için uygun bir ortam yarattı… Öte yandan Cumhurbaşkanı Gül’ün önünü açtığı tartışmalarda DTP’lilerin de yoğun şekilde görüşlerine başvuruldu.

Tablo özetle bu iken, Hakkari’deki mayın saldırısı, bu olumlu hava ve tartışmaların sürüp sürmeyeceği yönünde soru işaretlerini de beraberinde getirdi. (Bknz. İyibilgi/ Çözüm tartışmaları: Tamam? Devam?)

Sürecin bu tarzda devam edip etmeyeceği noktasında DTP’nin alacağı tutum büyük önem ifade ediyor.

Hemen belirtelim, DTP’den gelen ilk tepkiler, daha önceki benzer olaylar yaşandığında olmadığı kadar hızlı ve net idi.

Bugün birçok gazetenin de manşetine taşıdığı Ahmet Türk’ün sözleri, bundan sonrası için bir fikir veriyor olmalı.

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Hakkari’deki mayınlı saldırıya tepki göstererek, şehit askerlerin ailesine başsağlığı diledi ve “İnsan yaşamını sona erdirmeye yönelik şiddet eylemlerini tasvip etmedik, tasvip etmeyeceğiz” dedi. Türk’ün açıklamasında altı çizilmesi gereken diğer bir ifade ise, “Siyasetin önünü açabilmenin olmazsa olmaz koşulu ölümlerin durmasıdır” idi. “Her kim ki silahsız bir çözüm arzuluyorsa, mutlaka ama mutlaka elini tetikten çekmelidir” diyen Türk’ün sözleri, DTP’nin ilk defa PKK’ya tavır alması şeklinde yorumlandı.

Öte yandan Kanal D’de yayınlanan 32. Gün isimli programa katılan Ahmet Türk, programda, “barış için risk almaya hazır olduklarını” deklare etti.

Bunlar “olumlu tepkiler” olarak değerlendirilebilir, ama açık söylemek gerekir ki, yetmez.

Barışçıl çözüm imkanlarının tartışıldığı bir dönemde Türk’ün deyişiyle “ellerin tetiklerden çekilmemiş” olmasının, hem operasyonla karşılık bulacağı, hem de mevcut tartışmaları “kanla” gölgeleyerek bir sonuca varılmasını engelleyeceği açıktır.

Dolayısıyla DTP çevrelerinden bugüne değin yükselen “operasyonlar dursun” içeriğindeki açıklamaların, şimdi PKK’ya yönelik açık bir tutum belirlenmesi ile samimiyetinin test edilmesi söz konusudur.

“Güdümlü” siyaset ile bir yere varılamayacağını DTP’nin artık anlamış olması gerekiyor.

“Barış istemek” ile barış için açık, somut, tutarlı bir gayret içerisinde olmak bir ve aynı şeyler değildir.

İlki içerikten yoksun bir “slogan” iken, anlamlı ve değerli olan, bunun için sergilenen tutarlı gayrettir.

DTP’nin bu süreçte alacağı tutarlı tavır kendisini Kürt sorunu konusunda barış çabalarının ayrılmaz bir parçası haline getirir. Bunun tersi ihtimal DTP’ye kaybettireceği gibi onun tutarlılığıyla, samimiyetiyle ilgili kuşku taşıyanları haklı çıkarır. Bunun toplam sonucu ise, kimsenin tercih etmeyeceği, etmemesi gereken bir “başa sarma” durumudur…

www.iyibilgi.com analiz