Bu hem Türkiye hem AKP için bir ilk!

28 Mayıs 2009 17:56 tsi
Başbakan Erdoğan'ın azınlıklarla ilgili belirli çevreleri rahatsızlığa sürükleyen, cesur açıkalamasını iyibilgi için Etyen Mahçupyan'a sorduk. iyibilgi röportaj

Erdoğan’ın “azınlıklarla” ilgili açıklamasında ifade ettiklerini söyleyebilmesiyle, üç gün önceki yazınızda bahsettiğiniz “devletin eprimesi” (http://www.taraf.com.tr/makale/5724.htm ) arasında bir bağ görüyor musunuz?

Bir kere şöyle bir şey var: Ergenekon davası başladığından bu yana, AK Parti’nin psikolojik alanı genişledi. Dolayısıyla eylem olmasa da söz olarak daha bir özgür yaşıyor. Bu ilk defa olduğu için Türkiye’de, AK Parti de ilk defa bunu yaşayan bir parti olduğu için hadlerini aşıyorlar?

Hangi hadlerini?

Yani devlet açısından… Fakat orada bir alan var ve daha yüksüz olarak kullanıyorlar onu.

Nasıl bir alan?

Söz alanı… Önceden daha çok otosansür vardı. Askerin zayıflamasıyla otosansür yok artık. Önümüzdeki dönemde daha çok göreceğiz, askerin zayıflamasıyla Alevi meselesinde, Kürt meselesinde de bir özgürlük alanı olacak. Sadece sözle ilgili ama… İşte Ermenistan sınırı açılmıyor ama, bir rahatlama var… Rahatlamanın dışavurumu olarak da konuşuyor Başbakan. Erdoğan bunu (söylediklerini) birden bire keşfettiğini sanmıyorum. Erdoğan da önceden düşündüklerini söylememeyi öğrenmişti…

Geçmişin artık bastırılamamasının arkasındaki dinamiklerden biri de, dünkü yazınızda  (http://www.taraf.com.tr/makale/5737.htm ) bahsettiğiniz “devletin ülkenin cumhuriyet olmasına direnmek” gücünü yitirmesi midir?

Dünya konjonktürünü hesaba katmak zorundayız. Sembolik olarak Obama’nın olması vs. gibi etmenleri bir araya getirirsek olumlu bir ortam var… Böyle bir ortamda Ergenekon davası oluyor. Aslında Ergenekon davası bu ortam sayesinde oluyor… Yaşanan tüm bunlar birleşiyor ve devletçi bakış sıkışıyor. Askerin dezavantajlı, hükümetin avantajlı olduğu bir ortam… Ama hükümet de askerle bağını korumak istiyor. Bir denge hali… Sorundaki her nokta doğru ve etkili ve birleşiyor tüm bu etmenler… Türkiye’de öyle durumlar yaşandı Özal zamanında ama gidebildiği yere kadar gitti. Var olan dünya ortamı çok etkili…

Peki, bu söz söyleme özgürlüğü ile eyleme izin verilmemesi arasındaki çelişkiyi, bahsettiğiniz bu dünya ortamında ülkenin “demokrat” görünmesi gibi bir amacı var diyebilir miyiz? Yani, “bakın herkes özgürce konuşabiliyor, biz de demokratız” görüntüsünü vermek. Ama öte yandan pratiğe izin vermemek. Yani “-miş gibi yapmak” hali mi?

Ben, -miş gibi yapmak demem, çünkü demokrat değiller… Öyle kaygıları yok… Ama öyle olduğu için demokratlaşıyorlar. Hala ataerkiller… Demokratlık ve demokratlaşmak aynı şey değiller. AK Parti de demokratlaşıyor. Hala AK Parti kendi bildiklerini doğru saymayı, nasıl olması gerektiğini söylemeyi hak sayıyor. Kürt sorununu çözmek istiyor ama dozu ve tempoyu kendi tayin etmek istiyor. Bu demokratlık değil, ataerkil bir bakış ve problem yaratıyor. Ayrıca devletle de kötü olmak istemiyor. İktidarını daha uzun zamana yaymak istiyor. Daha pazarlıkçı, işbirliği arayan rasyonalist bir bakış bu… Bu ikisinin bir arada olduğu bir durum…

www.iyibilgi.com röportaj

Bu haber 1,453 defa okundu.