Faşizan tartışmasında kim ne diyor?

28 Mayıs 2009 12:14 tsi
Başbakan Erdoğan'ın "faşizan bir yaklaşımın neticesi" sözlerinin yol açtığı tartışma sürüyor. Ahmet Hakan bu tartışmaya siyasal duruşu itibarıyla kimin nasıl yaklaştığını özetledi. Peki Hakan kimi kime, neyi neye niçin tercih ediyor? İşte cevabı...

Ahmet Hakan/Hürriyet

Hayali bir ‘faşizan yaklaşım’ tartışması

* MİLLİYETÇİ Duydunuz mu? Başbakan “Geçmişte farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi” demiş... Rezalet!

LİBERAL Niye rezalet olsun... Gayet doğru demiş... Güzel demiş...

CHP’Lİ Doğru demiş ama her doğru her yerde söylenmez. Hele başbakanlar böyle şeyleri asla söylemez.

AŞIRI SOLCU Nedenmiş? Her doğru her yerde söylenir. Hele doğruları başbakanlar söylerse daha da güzel olur.

MİLLİYETÇİ Biz geçmişte faşizan uygulamalar yaptık da, başka ülkeler Türklere faşizan yaklaşımda bulunmadı mı? Niye onlardan Türklere karşı bir özeleştiri duymuyoruz.

LİBERAL Bu onların ayıbıdır. Onlar yapmıyor diye biz de mi yapmamalıyız?

AKP’Lİ Ben bilmem, Tayyip Bey en doğrusunu bilir...

CHP’Lİ Bu işi tarihçilere, aydınlara bırakalım... Onlar tartışsın...

AŞIRI SOLCU Aydınlar, tarihçiler yıllardır tartışıyor bu konuları... Bence bu işi artık siyasetçilere bıraksak daha iyi olur.

İSLAMCI Türbanlılar da faşizan uygulamalara maruz kaldı...

CHP’Lİ Yahu kardeşim, her konuyu türbana bağlamasanız olmaz mı?

LİBERAL Söyle bakalım İslamcı Bey, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasından yana mısın?

İSLAMCI Ama o siyasi bir konu...

AŞIRI SOLCU İmam hatip siyasi bir konu değil mi kardeşim?

MİLLİYETÇİ Niye hep özeleştiri yapmak bize düşüyor? Ama bu haksızlık...

CHP’Lİ Tarihi tarihçilere bırakalım...

AKP’Lİ Ben bilmem, Tayyip Bey en doğrusunu bilir...

Kimi kime, neyi neye

BAYAR’I MENDERES’E- Yassıada yargıçlarının karşısında dik duruşundan zerre kadar ödün vermeyen Celal Bayar’ı, yağlı urgan boynuna geçirilirken, “Kimseye muğber (kırgın) değilim, hiçbir iğbirar (kırgınlık) duymuyorum” türünden ezik mi ezik sözler eden Adnan Menderes’e tercih ederim...

FİDEL’İ CHE’YE- Devrimden sonra yeni bir devlet kurmak gibi çok zorlu bir görevi üstlenip sabırla kolları sıvayan Fidel’i, gözü hep başka devrimlerde olan sebatsız Che’ye tercih ederim.

ERDOĞAN’I GÜL’E- Öfkesini kontrol edemeyip içindekini dışına vurmaktan kendini alamayan Tayyip Erdoğan’ı, öfkesini sürekli kontrol altında tutup içindekini asla dışa vurmayan Abdullah Gül’e tercih ederim...

KORU’YU KARAKAYA’YA- Çok kanlı bir polemiğin tam göbeğinde yer alırken bile “seviye kaygısı”nı asla elden bırakmayan Fehmi Koru’yu, en dandik polemikte bile “seviye kaygısı” gütmeyen Hasan Karakaya adlı şahsa tercih ederim...

SOL’U SAĞ’A- Eğer ille de kendimi ideolojik bir sıfatla anmak zorunda kalacaksam, değiştirici ve dönüştürücü dinamiği bünyesinde barındıran “sol”u, böyle gelmiş böyle gider diyen “sağ”a tercih ederim...

ŞENER’İ CİNDORUK’A- Eğer ille de “Şu AKP’nin bir alternatifi bulunmalı” diyorsam, bunun için hakkında zerre kadar demokrasi şaibesi bulunmayan Abdüllatif Şener’i, hakkında demokrasi şaibesi bulunan Hüsamettin Cindoruk’a tercih ederim...

SİNEMAYI TİYATROYA- Anlatım olanağı artı sonsuz olan çağımızın aynası sinemayı, anlatım olanağı sınırlı olan ölü sanat tiyatroya tercih ederim...

BAŞBUĞ’U BÜYÜKANIT’A- Nerede ileri atılması, nerede geri çekilmesi gerektiğini gayet iyi bilen Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’u, gece yarısı bildirisiyle mevcut iktidarın oylarının tavan yapmasına neden olan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a tercih ederim...

ARINÇ’I AYDIN’A- Tavır konması gerektiği zaman tavrını koyan müdanasız bir Bülent Arınç’ı, en tavır konması gerektiği zamanlarda bile ortalıktan toz olan ünlü ilahiyatçı bakanımız Mehmet Aydın’a tercih ederim...

Bu haber 476 defa okundu.