Bu temizlik göründüğü kadar basit değil

26 Mayıs 2009 17:08 tsi
Zamanlama mükemmel. Tam Türkiye hem iç hem dış politikada vites büyütmeye başlamışken!

Hüsnü Mahalli / Akşam

Mayınlar patlarsa!

Son iki haftadır herkes Suriye sınırındaki mayınlarla ilgileniyor.
AK Parti hükümeti bu mayınların temizlenmesi için özel bir yasayı TBMM'den çıkarmaya uğraşırken, CHP, MHP ve bazı AKP'li vekiller bu çabalara kuşku ile yaklaşmakta, hükümetin temizlenecek arazileri İsrailli şirketlere verme hazırlığı yaptığını söylemektedir.
Önce teknik bilgi.
900 kilometrelik Suriye sınırının yaklaşık 600 kilometresine döşenen 700 bin  civarında mayının kapsadığı alan 180 milyon metrekare. Hükümet bu alanı temizleyerek organik tarıma tahsis etmeyi planlıyor.
Peki Türkiye bu mayınları neden döşedi?
Bu mayınlar rahmetli Menderes hükümetinin kararı ile 1955-1959 döneminde  NATO'ya bağlı NAMSA (İkmal, tedarik ve bakım örgütü) örgütü tarafından döşendi. Gerekçe ise güneyden gelebilecek tehlikeyi önlemek. Oysa böyle bir tehlike yoktu. Çünkü 1946'da bağımsızlığını kazanan Suriye'nin henüz ciddi bir ordusu bile yoktu. Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar zayıf ve henüz Sovyetler Birliği'ne yakın da bir ülke değildi.
Özetle ABD ve NATO, Türkiye'nin komşuları ile dost olmasını istemiyor ya da Türkiye ile dost olması gereken ülkelerin Amerikancı olmasına bakıyordu.
Tıpkı dönemin Irak ve İran'ı gibi.
Tahran'da Amerikan uşağı Şah, Bağdat'ta ise sözde Türkleri arkadan vuran Şerif Hüseyin'in torunu Kral Faysal vardı.
Menderes de ABD'nin talimatı ile her ikisi ile dost olarak ünlü Bağdat Paktı'nı kuruyor ve Mısır'daki Arap milliyetçisi Nasır'a karşı bölgesel planlar yapıyordu. Tabii Şerif Hüseyin'in bir diğer  torunu olan Ürdün Kralı Talal ve İsrail'i unutmayarak.
İsrail Başbakanı Ben Gorion'u Temmuz 1958'de gizlice Ankara'da misafir eden Menderes İsrail'i eleştirdi diye İngiliz ve Amerikalılar tarafından deli muamelesi görerek 1951'de görevden alınan ve İstanbul'da Ortaköy Şifa Yurdu'na (şu anda burasını İshak Alaton kullanıyor) kapatılan Kral Talal'a gözcülük yapmayı da kabul edecekti.
Özetle; Türkiye'nin son 50 yıllık dış politika sorunlarının ve bunların iç politikaya yansımalarının temel nedeni Menderes hükümetinin davranışlarıdır.
Bu gerçeği merak edenler 1950-1960 dönemindeki gelişmeleri inceleyerek Menderes hükümetinin ABD, NATO ve İsrail ile birlikte bölgesel ve uluslararası politika açısından ne denli tehlikeli planlarda yer aldığını onlarca kez görebilir.
Suriye sınırına yerleştirilen mayınlar da bu planların çok basit bir ayrıntısıydı.
Üstelik aptalcaydı.
Çünkü Türkiye 50 yıl süre ile mayınların yerleştirildiği arazileri kullanamadı ama daha önemlisi bu mayınlı bölgeleri kaçak geçmek isteyen kendi vatandaşı yaklaşık 10 bin insanını kaybetti ve 20 bin kadarı da sakat kaldı. Ama daha önemlisi bu mayınlar hiçbir işe yaramadı. Çünkü Suriye'den Türkiye'ye hiçbir tehlike söz konusu olmadığı gibi bir dönem Suriye'de barınan PKK'lılar da bu mayınlı bölgelerden çok rahat geçiyordu!
Gelelim bugüne...
Türkiye altına imza attığı Ottawa Sözleşmesi'nden dolayı bu mayınları 2014 sonuna kadar temizlemek zorunda. 2001 yılından itibaren bu mayınların kimler tarafından ve nasıl temizleneceği konusunda çok farklı ve ilginç  tartışmalar yaşandı, yaşanıyor.
Bu tartışmaların detayları bir yana bırakılırsa bu konu çok ciddi ve muhalefetin dediği doğru ise bir o kadar önemli.
Çünkü İsrail ya da İsrail yanlısı Avrupalı ya da Amerikalı şirketlere ihale edilecek bu temizleme işi Türkiye'nin ulusal güvenliğini, komşuları ile ilişkilerini ve son dönemde kazanılan bölgesel prestij ve saygınlığını yakından ilgilendirmektedir.
Sıra ile gidelim.
Türkiye istediği kadar önlem alsın, bugünün teknolojik olanakları ile donatılmış İsrailliler bölgede çalıştıkları dönemlerde Türkiye'nin güvenliği ile ilgili istedikleri her türlü bilgiyi sağlayabilir ve tehlikeli işler yapabilir. Genellikle askeri kökenli olan bu görevliler doğal olarak MOSSAD adına da bilgi toplayacak ve yalnız Türkiye ile ilgili değil aynı zamanda Suriye, İran ve Irak (Kürtler dahil) konusunda özel çalışmalar yapacaktır.
Unutulmamalıdır ki; İsrail devleti turistlerin bir kısmı dahil dışarıya çıkan özel ve resmi tüm vatandaşlarına (örneğin şu anda GAP bölgesinde iş yapan İsrailliler)  özel görevler vererek onlardan yararlanmaktadır.
İşte bu nedenle Suriye sınırında çalışacak İsrailli ajanlar öncelikle Suriye-Türkiye ilişkilerinin bozulmasına neden olacaktır.
Türkiye ile yakın ilişkilerinden dolayı Şam belki başlangıçta sesini çıkarmayacaktır ama asla bu durumu da kabul etmeyecektir.
Son olarak Gazze olayları sırasında ve Davos'ta İsrail'e karşı bildik tavrını cesaretle ortaya koyan Başbakan Erdoğan ve Türkiye mayın işini İsraillilere vererek kendisine karşı beslenen tüm saygınlık, hayranlık ve güven duygularını sıfırlayacaktır.
Gerekçesi ve hesabı ne olursa olsun İsrallileri çok iyi tanıdığını bildiğim Başbakan Erdoğan'ın ve yasayı imzalaması gereken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bunları göze alacaklarını sanmıyorum.
Alırlarsa da o zaman söylenebilecek hiçbir şey kalmıyor.
Çünkü İsrailliler Suriye sınırından çıkaracakları mayınları mutlaka Türkiye'nin bölgesel prestijini ve iç güvenliğini sarsmak için patlatacaklardır.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bu haber 1,816 defa okundu.