Bu yükle nereye kadar?

24 Mayıs 2009 11:44 tsi
Meclis yaz tatili için geri sayıma geçti. Gündeminde tatile kadar yasalaştırılacak konular var. Ama bir konu var ki, hükümet ‘ne yapalım olmuyor’ havasında, CHP ise zaten ‘takoz’. Oysa ‘başka bahara kalsın bari’ denilen

Malum, 29 Mart yerel seçimleri, bir genel seçim havasında gerçekleşti. Partiler yoğun bir seçim kampanyası yürüttüler. Kazanılan belediye sayısı kadar, partilerin oy oranlarını korumaları veya yükseltmeleri, yürüttükleri politikaların kamuoyu üzerindeki etki gücünü test etmek anlamına da gelecekti. Nitekim seçim sonuçlarını herkes kendi durduğu yerden değerlendirerek siyaset yapmaya devam ediyor.

Bu arada, daha şimdiden bütün siyasi partiler 2 yıl sonraki soluklarını iki yıl sonraki genel seçimlere göre ayarlamış durumdalar. 2 yıl sanıldığı kadar uzun bir süre değil. Siyasetin doğası gereği iktidar, tek başına iktidarda kalmak için uğraş verecek. Muhalefet partileri de iktidara oynayan bir amaç dahilinde hareket edecekler.

Ama Türkiye’nin “asıl” gündemi konusunda kimin pozisyonu ne? Köklü, kalıcı, istikrarlı ve tutarlı adımlar atma noktasında kim, neyi savunuyor?

Bu sorular önemli; çünkü iki yıl sonra seçmen karşısına çıkılırken, herkes bu soruların cevaplarını vererek oy istemek durumunda.

“Köklü, kalıcı, istikrarlı ve tutarlı” olmaktan anladığımız ne olabilir? Hiç kuşku yok ki kastımız, öncelikle sivil, demokratik bir anayasa yapmaktır.

22 Temmuz seçimlerinde AKP’nin önemli vaatlerinden bir tanesi buydu. 29 Mart seçim kampanyaları esnasında da başbakan Erdoğan, seçimlerin ardından yeni anayasayı gündeme getireceklerini deklare etti.

Nitekim Erdoğan’ın deklare ettiği şekliyle Nisan ayında değilse bile Mayıs ayı boyunca konu siyasetin temel gündemlerinden bir tanesiydi.

Ne var ki CHP, “ne yeni anayasası? Kim yeni anayasa istiyor ki? Bu meclis anayasa yapamaz” yolundaki “takoz koyma” siyasetini elden bırakmadı. MHP hayırhah bir tutum izlemenin ötesine gitmedi. DTP yeni anayasadan yana bir tutum içerisinde olmasına rağmen, tutumunu etkili bir dille ifade etmeyi çok da gerekli görmedi.

Buna karşılık hükümet de uzlaşma sağlamak yönünde isteğini belli etmesine rağmen, bunun gerçekleşeceğine pek ihtimal vermediği için çok zorlayıcı davranmadı.

Örneğin, bu yönde kamuoyu hazır olmasına rağmen konuyu kamuoyuna mal etmede ve meclis üzerinde demokratik bir baskı oluşmasını sağlamada kayda değer bir çaba içerisinde olmadı.

Ve gelinen nokta itibarıyla, meclis yaz tatili için geri sayıyor.

İktidar, geçen dönem olduğu gibi bu dönemde de milletvekillerine fazla mesai yaptırmayacak.

AKP, 30 Haziran’da tatile girmesi öngörülen mecliste, tatil öncesi yasalaştırılacak olan düzenlemeler için bir planlama yaptı. Yapılan planlamaya göre tatile kadar meclis kat mülkiyeti, kredi garanti fonu ve Güvenlik Müsteşarlığı gibi konuların yasalaştırılması öngörülüyor.

Yani bu planlama içerisinde yeni anayasa konusu yok. Başbakan Erdoğan’ın önünde bir taslak öneri bulunuyor. Ama Erdoğan’ın bu konuda adım atılması yönünde düğmeye basmak için herhangi bir talimat vermediği anlaşılıyor.

Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın da anayasa konusuyla ilgili inisiyatif üstlenmek gibi ne bir niyeti, ne de gayreti var.

Bu durumda anayasa konusu da başka temel önemdeki konular gibi “tatile” çıkacak.

Eylül’de başlayacak yeni yasama döneminde konu yeniden gündeme gelir mi? Tabii ki konu hep tartışma gündeminde olacak. AKP zaman zaman nabız yoklamayı sürdürecek. Ama bugünkü yaklaşımına bakarak söylenecek olursa, yeni anayasa konusu, zamanla gündemden düşecek: Yani bu meclis yeni ve sivil bir anayasa yapamayacak. Kamuoyunun bu yöndeki istek ve beklentilerine, “uzlaşamıyoruz, olmadı” denilerek karşılık verilecek.

2 yıl sonra yeniden sandık başına gidilirken, AKP “elimizden geleni yaptık, ama olmadı işte” diyecek. CHP de, herhalde “yaptırmadık. Biz istemezsek yeni anayasa olmaz” diyerek “takoz koyma” politikasına destek isteyecek…

Ve Türkiye bir darbe anayasasıyla yönetiliyor olmanın utanç verici ağırlığını taşımaya devam edecek.

Nereye kadar?

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 712 defa okundu.