vizyon sahibi olmak... | " /> vizyon sahibi olmak... | "/>

En Sıcak Konular

Kürt sorununda vizyon sahibi olmak...

20 Mayıs 2009 13:07 tsi
Kürt sorununda vizyon sahibi olmak... Gül ‘Kürt sorununda sevindirici gelişmeler olacak’ dedi, tartışmalar canlandı. Ama hiçbir sorun sadece o sorunu yaşayanın sorunu değil. Bunun olumlu veya olumsuz manada yol açması muhtemel sonuçları var. Uluslararası aktörlerin rolünü azaltmak

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir yurtdışı ziyareti esnasında basın mensuplarının sorusu üzerine açıkladı: Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunudur…

Gül, bir başka vesileyle de “Kürt sorununda sevindirici gelişmeler olacak” demişti.

Cumhurbaşkanı Gül’ün bu açıklamalarını, yine kendisinin “devletin zirvesinde hiçbir zaman olmadığı kadar uyum var” ve “uluslararası, bölgesel şartlar da uygun” tespitleriyle beraber okumak gerek.

Malum; adına “küreselleşme” denilen dünyanın verili durumu nedeniyle artık hiçbir sorun tek başına o sorunu yaşayan ülkenin sorunu değil. Sorunun önem ve ağırlığı oranında bütün “küresel” güçler, o sorunla ilgili olabilir, politika geliştirebilir, dolaylı veya doğrudan müdahil olabilir. Beğenelim veya beğenmeyelim, realite bu…

Bu realite Kürt sorunu açısından da kendisini çok açık hissettiriyor. Kürt sorunu, Filistin sorunuyla beraber Ortadoğu’nun en sıcak sorunlarından bir tanesi. Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran ve Suriye’yi de yakından ilgilendiren bir özelliği var. Bu ülkelerin bölgede ifade ettikleri önem ve ağırlık da göz önünde bulundurulduğunda, konunun önemi daha iyi anlaşılıyor.

Ortadoğu’nun, uluslararası güçlerin başta enerji kaynakları olmak üzere jeopolitik nedenlerle öteden beri çok ilgili oldukları bir alan olduğunu da unutmayalım. Bu durum, Kürt sorununu, ister istemez “uluslar arası boyutlarda” tartışılan, üzerinde politikalar geliştirilen, olasılık hesapları yapılan bir sorun haline getiriyor.

Irak’ta federe bir Kürt yönetimi çoktan oluşmuş durumda. Diğer bölge ülkeleri gibi Türkiye de bu durumun yol açacağı olası sonuçlar üzerine senaryolar geliştiriyor. ABD şemsiyesi altında kurulan bu bölgesel yönetimin diğer ülkelerdeki Kürtler üzerinde yol açması muhtemel etkiler, mevcut politikaların en azından gözden geçirilmesini gerekli kılan bir önem arz ediyor. Türkiye’nin de bir süredir bu değerlendirmeyi yapmış olduğunun güçlü işaretleri var. Cumhurbaşkanı Gül’ün Bağdat ziyareti ve bu ziyaret esnasında bölgesel yönetimin yetkilileriyle de görüşmesi, bu kapsamda görülmesi gereken bir gelişme.

Öte yandan ABD, Irak’taki askeri varlığını kademeli olarak geri çekecek. Askeri varlığını tümüyle geri çektikten sonra da Irak’la çok yakından ilgileneceğini tahmin etmek zor değil. Kendisiyle işbirliği yapmayı temel önceliği sayan bir rejim öngörmekten vazgeçmeyeceği de malum. Bu tablo içerisinde Kürt yönetimiyle ilişkilerini canlı tutmak isteyecektir.

Kürt sorunu, bir “istikrarsızlık” sebebi de olabilir; bir büyük barış gerekçesi de. Gelişmelerin öne çıkardığı olasılık, Bush felaketinin ardından Obama ve ABD’nin bölgede ve genel olarak dünyada çatışma konseptinden vazgeçmek istediğidir.

Hoşumuza gitsin veya gitmesin, dünyanın verili gerçekliği, ABD politika ve tercihlerinin, gündelik hayatlarımıza sirayet edecek kadar etkili olmayı sürdürdüğüdür.

ABD veya diğer uluslararası aktörlerin “bizim” bir meselemiz üzerinde bu derecede etkili olabilmeleri elbette ki “kaçınılmaz” olarak boyun eğmemiz gereken bir şey de değildir. Bunun ölçüsü ise, o meselemizi çözme iradesine sahip olma düzeyimizle yakından ilgilidir.

Siz sorunu “yok” sayarsanız ve demokratik, barışçıl çözüm imkan ve fırsatlarını iyi değerlendirmezseniz, bu, uluslararası aktörlerin o sorun üzerinde olumlu veya olumsuz yönde politikalar oluşturmasına imkan sağlar. Şikayet etmek de bir “çare” değildir. Ama siz sorununuzu sahiplenir ve çözümü yönünde istikrarlı, ciddi bir çabanın sahibi olursanız, başka güç odaklarının rolünü de en aza indirgeme şansınız olur.

Kürt sorunu açısından içine girdiğimiz süreç, bölgesel ve uluslar arası aktörler açısından da ihtiyaçlarımızla örtüşen bir özellik arz ediyor.

Ve bizim ihtiyacımız, her şeyden önce ve önemli olarak, bu sorunu daha fazla acı ve gözyaşı üreten bir durumdan kurtarmak, akılcı ve serinkanlı politikalarla kendi meselemizi çözme irade ve kararlılığına sahip olduğumuzu gösterebilmektir.

Bu da, öncelikle Turgut Özal’ın literatürümüze kazandırdığı bir deyimle ifade etmek gerekirse, “vizyon” sahibi olmayı gerektirir. Vizyonu dar veya geniş olmanın sonuçlarını yaşayarak tecrübe ettik…

“İyi şeyler olacak” demek, umut ve iyimserlik yaratan bir “ilk” adımdır.

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 901 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,556 µs