PKK'nın tasfiyesi için içilecek 'acı ilaç'

19 Mayıs 2009 08:10 tsi
Hükümet- Asker anlaşmasının üçüncü ayağı... Erhan Başyurt yazıyor...

Erhan Başyurt / Bugün

Kürt sorununda 'tarihi fırsat' mı?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şam seyahati dönüşü beraberindeki gazetecilere uçakta açıklamalarda bulundu.

Daha önce yaptığı terörün bitirilmesi için "tarihi fırsat" değerlendirmesini eleştiren muhalefete, "hamasetten kaçınarak, sürece olumlu katkı yapın" çağrısı yaptı.

Başbakan ve Dışişleri Bakanı olarak da görev yapan Gül, önemli bir hususa dikkat çekti: "Devletin kurumları arasında ortak anlayış var, ben çok ümitliyim. Türkiye kendi sorununu çözmek için kapsamlı çalışmalar yapıyor."

Arkadaşımız Seda Şimşek'e konuşan Prof. Metin Heper de benzer tespitlerde bulunmuştu.

Gazetemizde dün yayınlanan röportajında Heper şöyle diyor;

"Sayın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 'Bu Atatürkçülüğü yeniden yorumlayalım' dedi.

Aslında bugünkü Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ şimdi bunu yapıyor.

Ordu, Atatürkçü, bugün 'Türkiye'de birincil kimlik vardır, ikincil kimlik vardır' diyor.

Bu Türkiye'deki etnik duruma başka türlü bir yaklaşım. Yeni bir açılım getiriyor.

Şimdiye kadar ordu 'İlk önce terörü bastıralım. Sosyo ekonomik mesele daha sonra gelir' diyordu. Sivil hükümetler, 'önce öbürü' diyordu.

Sonuçta hep askerin dediği oldu. Şimdi asker 'sizinle birlikte yapalım' diyor.

Artık, Türkiye'de asker - sivil ilişkileri liberal demokrasideki pratiğe yaklaşıyor. Bu çok önemli.

"... Hükümetle askerin bu konuda görüşlerinin çok yaklaştığını, belki tamamen anlaştıklarını düşünüyorum."

Cumhurbaşkanı Gül ve Prof. Heper'in tespitleri bir arada değerlendirildiğinde, aslında "tarihi fırsat" kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Yapılması gereken, kamuoyu, muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının da köklü çözüm için hazır hale getirilmesi.

Unutulmamalı ki, terör örgütlerini barış yoluyla tasfiye, 'demir leblebi çiğnemek' gibidir.

Kolay bir süreç değildir.

Bazen "acı ilacı" içmek gerekir.

Habis bir uru aldırmak, daha sağlıklı bir hayata kavuşmak için cerrahi operasyonlara bile razı olmak gibidir.

Terör örgütlerinin silahlı tasfiye girişimi ise "kurşun yutmak" gibidir.

Sürekli kanın akması ve akıtılması ihtimali vardır.

Bazen aldırmaktan korktuğumuz ur büyür, kanser veya kangren olur.

O zaman cerrahi operasyon da o organları kurtaramaz.

Ancak PKK'nın bitirilmesi açısından "tarihi fırsat"ı sadece hükümet-asker uyumundan ibaret görmek de doğru değil.

Uluslararası şartlar da ilk kez bu kadar elverişli hale geldi.

PKK, eskisi gibi mali destek bulamıyor.

Avrupa'da rahat "at" koşturamıyor.

Suriye ve İran kapılarını kapattı.

Hem Kürt yönetimi hem de Bağdat hükümeti Irak'tan çıkmasını istiyor.

ABD de varlığının sona ermesini istiyor.

PKK'nın kurucu-lideri 10 yıldır İmralı'da tutuklu.

Örgüt toparlanmakta zorlanıyor.

Aksiyon dergisinin son sayısında güvenlik kuvvetlerine dayanarak verdiği rakamlara göre, dağda 3 bin 500 PKK'lı var.

Bunun bin tanesi Türkiye uyruklu değil.

Eskisi gibi dağa insan akışı olmuyor.

Yani terör örgütü girdiği çıkmaz sokağın sonuna geldi.

Silah bırakmak aslında kurtuluşları olacak.

Dahası kendileri gibi silahla hak arayan hiçbir terör yapılanması bugüne kadar sonuca ulaşamadı.

Hiçbir terör örgütü devlet kuramadı. Devlet yıkamadı.

Sudan'da, Endonezya'da, Sri Lanka'da, İrlanda'da...  terör örgütleri arka arkaya silah bıraktı.

Çoğunlukla genel afla birlikte tasfiye oldular.

Mesela Sudan'da orduya alındılar. Açe'de toprak dağıtıldı.

Türkiye açısından da PKK'yı bitirmek için açık bir kapı var.

Tabii "acı ilacı" yutmak mümkün olursa...

"Tarihi fırsat" değerlendirilebilirse...

Unutmamak lazım, kaçan balık büyük olur!

Bu haber 820 defa okundu.