Türk sorunu | " /> Türk sorunu | "/>

En Sıcak Konular

Türkiye'de Türk sorunu

18 Mayıs 2009 14:25 tsi
Türkiye'de Türk sorunu 'Güneydoğu’da toplu mezarlar bulunurken, gizli cephanelikler bulunur, sahibi meçhul silahlar oraya buraya atılırken, Ergenekon yapılanmasını şevkle inkâr eden azımsanamayacak bir kesim hâlâ var.'

Sezin Önay / Taraf

Türkiye’nin Türk sorunu

Televizyondaki tartışma programları genelde öyle bir tasarlanıyor ki, belli ki, insanlar birbirine girsin, seyirci sokak kavgaları veya cadde ortası dramatik bir olaya denk gelmişçesine ağzı açık baksın isteniyor. Geçen hafta, 32. Gün programında Kürt sorunu tartışılırken, eğer Cizreli siyasetçi Haşim Haşimi gururlu ve rasyonel duruşuyla orada bulunmasa, DTP ve milliyetçi eksende kutuplar zıtlaşacak ve ortalık birbirine girecek, “hoş” bir kapışma hali seyreylenecekti. Zaten DTP’nin en başından beri ülke siyasetine damga vuracak bir belkemiği geliştirememesine, her adımlarının medyada “bak şunlara” diye kınanacak şekilde yer alması da sebep oldu.

32. Gün’ün sonunda, katılımcılardan Yaşar Okuyan’ın “Türkiye’de Türk sorununu tartışalım, azınlık durumuna düşüyoruz” mealinden sözleri kulağıma çalındı. “Türkiye’de Türk sorunu var” saptaması aslında, Okuyan’ın kastettiği açıdan değil ama başka açılardan doğru bir saptama; Türkiye’nin “Kürt Sorunu” varsa aslında ciddi bir de “Türk Sorunu” var. Güneydoğu’da toplu mezarlar bulunurken, gizli cephanelikler bulunur, sahibi meçhul silahlar oraya buraya atılırken, Ergenekon yapılanmasını şevkle inkâr eden azımsanamayacak bir kesim hâlâ var. Israrla dehşete düşmeyi reddeden, kendi vatandaşlarının maruz kaldıklarına sırtını dönebilen çok sayıda kişi de. Diyarbakır Barosu’nun raporuna göre, yaklaşık son 1,5 yılda 407 çocuğun siyasi suçlamalarla yargılanmasına aldırmayanlar da...

“Kürt Sorunu” tabiri bile, sorunlu aslında. O nedenle, ben “Kürt Sorusu” demeyi tercih ediyorum.

Bir anlaşmazlığı “sorun” değil de, yanıtlanması gereken bir soru gibi düşününce kızgınlık, nefret, sevgi, galeyan gibi duygular değil de, akıl çalışmaya başlıyor; o zaman da, gerçek ve yapıcı duygular oluşuyor.

19. yüzyıl sonunda dört dönem Britanya hükümetlerinde başbakanlık yapan Liberal Parti’den William Gladstone, 1886’da “İrlanda Sorusu”nun, kendi neslinin siyasi dehasının çözmeyi başaramadığı tek sorun olduğunu öne sürmüştü. İrlanda Sorusu, Gladstone’dan nesil be nesil sonra da sürdü gitti. Na Trioblóidí, yani İrlanda dilinde “sıkıntılar”, 17. yüzyılda başladı, 21. yüzyılda barış gelince bitti “gibi”. Sadece 1969 ve 2001 arası, 3.526 kişi “sıkıntılar” sonucu öldü. ABD Başkanı Obama’nın Türkiye ziyaretinde TBMM kürsüsünden vurguladığı gibi, imkânsız gibi gözüken sonunda oldu, Kuzey İrlanda barış süreci “başarıya” ulaştı.

Tabii, barış göreceli bir kavram. Bir akademik bakış açısına göre, nihai barış ve çözüm diye bir şey yok. Anlaşmazlıklar, çözümlenemez ancak idare edilebilir. Gerçekten de, Kuzey İrlanda’da bugün bile, sorunların depreştiği, şiddetin ve nefretin geri geldiği oluyor. Bir kere, yıllar süren çatışmanın oluşturduğu mafyalaşma ve şiddet kültürü tam olarak yok edilemiyor.

Türkiye’nin o “yalnız ve güzel” Güneydoğu ve “Doğu”sunda, İngiltere’yi kökünden sarsan İrlanda Sorusu’nun çok daha ağır hali yaşandı.

1990’larda orada burada rastgele öldürülüveren Kürtlerin hikâyeleri pek yazılamadı. “Düşük yoğunluklu savaş” sırasında göç etmek zorunda kaldıkları yerlerden nasıl kovuldukları, gettolaşmış mahallelere nasıl itildikleri hâlâ tam olarak kayda geçirilmedi. Günümüzde bile, Batı Anadolu’da aşırı milliyetçilerle Kürtlerin yaşadıkları sürtüşmeler, medyada hemen hemen hiç yer bulmuyor. Bulsa da, üzeri çok örtülü gündeme getiriliyor.

İşin ilginç yanı, bir yandan da Kürt Sorusu’nun cevaplanmadan geçilemeyecek bir konu olduğu bilindiğinden “çözüm” üzerine çok akıl yoruldu. Gelen giden siyasi iktidarlar, belli başlı politik güçler, âkil kişilerce onlarca “Kürt Raporu” yazıldı. Gürkan Zengin’in ATV’de çarşamba geceleri yayınlanan Arayış programında Kürt Sorusu açısından en değerli yorumculardan, insan hakları alanında yıllardır çalışan Ümit Fırat’ın dediği gibi, barış konusunda söylenecek her şey yıllardır söyleniyor, güneşin altında yeni bir şey yok.

O zaman çözüm, aslında yıllardır Türkiye’nin elinin altında. Ama gizli bir el, sanki hep engel oluyor. Bu gizli el de, Türkiye’nin kendisi. Sanılanın aksine, hep suçlanan, “uluslararası güçler” çözüm sağlanmasına yönelik altın fırsatları tepsi içinde birkaç kez Türkiye’nin önüne sundu. Fakat, içi boş milliyetçi nutuklarla yaldızlanıp perdelenen güç ve çıkar savaşları, hep çatışmayı yeniden alevlendirdi.

Ülkenin önemli bir kısmı “olduğu gibi” kabul edilemiyorsa, sorun biraz da çoğunluktadır. Meslektaşım Sinan Gökçen, vaktiyle Kürtçenin bir azınlık dili olarak kullanım hakkı üzerine akademik olarak çalışırken, “dil hakları” konusunda dünyanın en uzman isimlerden olan Fernand de Varennes’e bir sohbet sırasında; “Kürt sorusunun çözüldüğü zaman, Türkiye’de Kürt olmayanların, Kürtçe öğrenmeye ilgi ve merak duyduğu zamandır” demişti. De Varennes de hararetle bunu onaylamıştı.

O zamana kadar barış süreci, üzerine sağanak dolu yağan camdan bir ev gibi kırılgan olacak.



Bu haber 580 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,425 µs