itirafları | " /> itirafları | "/>

En Sıcak Konular

Bir amiralin itirafları

18 Mayıs 2009 13:52 tsi
Bir amiralin itirafları Başbuğ'un konuşmasında kitabına atıfta bulunduğu Prof. Dr. Heper'den şok açıklamalar...

Seda Şimşek / Bugün

Başbuğ'un konuşmasında kitabına atıfta bulunduğu Prof. Dr. Heper'den şok açıklamalar...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Prag dönüşünde "İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye'nin birinci sorunudur. Halledilmesi lazımdır" demesi, bu konuda devlet kurumları arasında tam bir mutabakat olduğunu açıklamasının ardından Türkiye yeniden çözüm önerilerini tartışmaya başladı.

Terör örgütü PKK Kuzey Irak'ta sıkışırken, devlet, sorunun çözümü konusunda somut adımlar atmaya çalışıyor. İlk defa askerle hükümetin konuyla ilgili benzer çözüm önerilerini dile getirdiği günlerden geçiyoruz. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un Harp Akademileri'nde yaptığı konuşma ile başlayan sürecin nasıl gelişeceği merak konusu.

Biz de "Devlet ve Kürtler"i Başbuğ'un askerin konuyla ilgili görüşlerini ilk kez somut olarak ortaya koyduğu konuşmasında kitabına atıfta bulunduğu Prof. Dr. Metin Heper ile konuştuk...

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un kitaplarına atıfta bulunduğu Prof. Dr. Metin Heper BUGÜN'e konuştu:

HiLMi ÖZKÖK SORDU iLKER BAŞBUĞ YAPTI

Ordunun, Hilmi Özkök zamanında sorular sormaya başladığını belirten Prof. Dr. Metin Heper, darbelerin Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde sorgulandığını söyledi. "Özkök'ün soruları Başbuğ döneminde gerçekleşti" dedi...

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında Orgeneral Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde ordu birtakım sorular sormaya başladı. "Biz bu askeri müdahaleleri yapıyoruz. Bunlar bizim aklımızda olan bazı gayeleri gerçekleştiriyor mu" sorusuna karşı Özkök "Zannetmiyorum" dedi ve bunu açıkça söyledi.

Bir amiralin itirafları

12 Eylül 1980'de yapılan ihtilalin ardından ilk kez dile getirildi sanıyorum.

1980 Askeri Müdahalesi'ni 1 amiralle, 4 general yaptı. 1982'de ben o amiralle konuştum. Darbe yapıp yapmamayı çok düşündüklerini anlattı. Birkaç kere de müdahaleyi tehir etmişler. Mesela, IMF heyetinin geleceğini öğrenince "belki ekonomi biraz düzelir, gürültü patırtı biter" diye tehir etmişler. Başka bir gün tespit etmişler, gazetelerden İngiltere Dışişleri Bakanı'nın o gün Türkiye'ye geleceğini öğrenince "Büyük bir devletin Dışişleri Bakanı buradayken biz darbe yapacağız, ayıp" diyerek yine tehir etmişler.

Darbeyi alkışladık

Ama sonunda yaptılar...

Evet, sonunda yaptılar. Yaptıkları zaman da hepimiz alkışladık. 1980 Askeri Müdahalesi olduğunda ben İstanbul'da Beyoğlu'na yakın bir yerde oturuyordum. Beyoğlu'na gittim, askerler jiplerle geçiyorlar, herkes onları kucaklıyor, "Yaşasın ordu" deniliyor.

Özkök dönemi ile birlikte ne değişti?

Sayın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, "Bu Atatürkçülüğü yeniden yorumlayalım" dedi. Aslında bugünkü Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ şimdi bunu yapıyor. Ordu, Atatürkçü, bugün "Türkiye'de birincil kimlik vardır, ikincil kimlik vardır" diyor.

Bu Türkiye'deki etnik duruma başka türlü bir yaklaşım. Yeni bir açılım getiriyor. Şimdiye kadar ordu "İlk önce terörü bastıralım. Sosyo ekonomik mesele daha sonra gelir" diyordu. Sivil hükümetler, "önce öbürü" diyordu. Sonuçta hep askerin dediği oldu. Şimdi asker "sizinle birlikte yapalım" diyor.

Sayın Hilmi Özkök'ün soru olarak gündeme getirdiği konularda bugünkü Genelkurmay Başkanı birtakım açılımlar getiriyor. Artık, Türkiye'de asker - sivil ilişkileri liberal demokrasideki pratiğe yaklaşıyor. Bu çok önemli.

Türkiye’de bir ilk

Bu yakın siyasi tarihte ilk kez mi yaşanıyor?

 Genelkurmay Başkanı'nın bütün bunları söylemesi ilk defa oluyor. Bu konularda birtakım soruları ortaya atan ve Atatürkçülüğün de yeniden ele alınıp, üzerinde düşünülmesi gerektiğini açıkça söyleyen Sayın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök. O zamana kadar bu açıkça söylenmemişti, kapalı kapılar ardında konuşuluyordu.

Muhalefet oralı değil

Bu süreçte gördüğünüz en kritik nokta nedir?

Ankara'da asker ve hükümet en azından bu meselelere aynı gözlükten, aynı perspektiften bakmaya başladı. Ama, muhalefet daha oralı değil. Böylece çok kritik bir yere geldik. Bu noktadan itibaren uygun politikalar seçilirse, onların yürütülme ihtimali hayli kuvvetli. Bu meselede yol alabiliriz.

Kürt milliyetçiliği hiçbir zaman olmadı

“Türk milleti ifadesi iyi anlatılırsa Kürtler arasında sorun oluşturmaz” diyen Heper, "Türk milliyetçiliği gibi bir Kürt milliyetçiliği hiçbir zaman olmadı. Kürtler lider çıkaramadı" dedi...

Devlet Kürtler’i nasıl algıladı?

1920'lerin başında Atatürk bir beyanet veriyor. "Biz dini bir ümmetten laik bir millete geçtik. Bu millete de Türk Milleti adını veriyoruz" diyor. Bunun ne demek olduğunu da kendisi açıklıyor. "Millet diyoruz, çünkü bu coğrafyada yaşayan insanlar çok uzun yıllardır birarada yaşadılar. Bunların arasında büyük ölçüde kültür alış verişi oldu. Bu kişilerin paylaştıkları kültür, idealler, değerler, normlar paylaşmadıklarından daha fazladır. Bunun sonucu olarak bu coğrafyadaki bu nüfusun üyeleri giderek daha türdeş, daha homojen duruma geldiler. O yüzden de biz artık bu nüfusa millet diyoruz" diyor.

Neden Türk Milleti denildi?

Atatürk, "Bu millete bir isim bulmak lazım. En çok bilinen isim Türk kelimesi" diyor. Burada "Türk" kelimesini bir isim olarak kullanıyor, bir sıfat olarak kullanmıyor. Bir şemsiye kavram gibi, bütün değişik unsurlar, Türkler, Kürtler, Boşnaklar vesaire hepsi için ortak bir isim olarak kullanıyor.

Yabancı devletler kışkırttı

Sorun nereden kaynaklanıyor?

Etnik milliyetçilik anlayış çizgisinde Kürtler'in isyan ettiği düşünülüyor. Bu doğru değil.

Kürt isyanlarının nedenleri neler?

 1920'lerde başlayıp 1938'e kadar devam eden Kürt isyanların 3 nedeni var. Türkiye Cumhuriyeti'nin özelliklerinden bir tanesi laik olmasıydı. Bu Güneydoğu Anadolu'daki aşiret reislerini, şeyhleri rahatsız etti. Cumhuriyet'le birlikte Türkiye'de daha merkezi bir yönetim sistemi tesis edildi. Yerel idareler daha fazla denetlenecekti. Üçüncüsü de o dönemde bazı yabancı devletler Kürtler'i kışkırttılar.

İsyanlarda milliyetçilik duygusu hiç kaşınmamış mı?

1920'den 1938'e kadar 17 tane isyan oldu, bunlardan 3 tanesi önemlidir. 1925'te Şeyh Sait, 1930'da Ağrı, 1937'de de Dersim. Bunlardan sadece Ağrı İsyanı’nda Kürtler mobilize edilmeye çalışılırken Kürt milliyetçiliğinden bahsedildi. Ağrı İsyanı'nı İran'dan Türkiye'ye sızan bazı Kürtler başlattı.

Kürtler hiç lider çıkaramadı

Hiç kendi adlarına bir milliyetçilik geliştirmediler mi?

Türk milliyetçiliği gibi bir Kürt milliyetçiliği hiçbir zaman olmadı.

Neden?

Bunun çeşitli nedenleri var. Bir tanesi bu nüfus çeşitli aşiretlere bölünmüş durumda. Halk kendisini şu aşiretin veya bu aşiretin üyesi olarak görüyor, Kürt Milleti'nin bir üyesi olarak görmüyor. İkincisi birbirlerini anlamıyorlar. Kürtçe'nin değişik lehçelerini koşnuşuyorlar. Bir başka neden, Güneydoğu Anadolu'da sosyo ekonomik durumlarını düzelten, daha iyi bir eğitim alan Kürtler orada kalmıyor, batıya göç ediyor. Böylelikle milliyetçiliği ortaya çıkaracak, eğitimli, seçkin Kürtler'e rastlamıyorsunuz. Hiçbir zaman kendi aralarından bir lider çıkaramadılar.

Şimdi ne isteniyor?

 Son zamanlarda Kürt liderleri "Bir devlet peşinde değiliz. Bizim istediğimiz şu aşamada Güneydoğu Anadolu'da yerel yönetimlere biraz daha fazla otonomi verilsin" diyorlar. Böylece Kürtler'in yoğun olduğu Türkiye'de ve birkaç ülkede daha otonom yaşayan bir nüfus meydana getirmeye çalışıyorlar. Yavaş yavaş "Biz devletimizi istiyoruz" diyecekler.

Hükümetle asker anlaştı

Kürtler ayrı bir devletin mücadelesini mi veriyorlar?

Ayrı bir devleti kurdukları zaman ne yapacaklar orada? 4 tarafından kuşatılmış, hiçbir kaynağı olmayan bir devlet. Aç kalacaklar. Onlara kim yardım edecek? Bir diasporası yok ki. İstanbul'daki Kürtler toplanıp onlara para mı gönderecek?

Terör bitirilmeli

Devlet ne yapıyor?

Hükümetle askerin bu konuda görüşlerinin çok yaklaştığını, belki tamamen anlaştıklarını düşünüyorum.

Sizce hangi noktalarda anlaşma sağlandı?

 Bu terör meselesi sona erdirilmeli. Güneydoğu Anadolu'da sosyo- ekonomik kalkınma hızlandırılmalı. Kürtler'e birtakım kültürel haklar verildi, onların kapsamı genişletilmeli. Bu insanlara daha iyi davranılmalı, eziyet edilmemeli, işkence edilmemeli.

Çaresizlik teröre sürüklüyor

Türkiye neyi tartışıyor?

Türkiye, terörü sona erdirmek istiyor. Aynı zamanda sosyo - ekonomik bakımdan orayı kalkındırmak istiyor. Kalkınma olunca insanlar iş bulacak, gidip PKK'ya katılmayacaklar, PKK'dakiler gelecekler "burada iş var" diyecekler.

Diğer taraftan da insanlara bazı haklar veriliyor, "Kürtçe konuşabilirsin, yazabilirsin. Biz seni dışlamıyoruz" diyoruz. Bu insanlara eskiye nazaran daha iyi muamele etmek, bu insanları adam yerine koymak... Biz şimdi bütün bunları yapmaya çalışıyoruz.

Rahatsız oluyorlar

Yakın bir zamanda bu sorunun tamamen ortadan kalkmasını bekliyor musunuz?

Herşeyin çözümünden bazıları daima rahatsız olurlar. Hatta bu nedenle can da yakabilirler. Ancak, büyük çoğunluğun çözümden yana bir tavır almasıyla baltalama çabaları azalır. Diğer taraftan akılda tutmamız gerekir ki özellikle etnik sorunlar hiçbir ülkede kısa sürede çözüme kavuşturulamamıştır. Zaman zaman münferid olaylar ortaya çıkabilir. Artık çaresizlikten gidip İstanbul'da bomba atıyorlar.

METİN HEPER KİMDİR?

Prof. Dr. Metin Heper, 1940'ta İstanbul'da doğdu. Orta öğrenimini İngiltere'de Harlow College ve Türkiye'de Ankara Koleji'nde tamamladı. 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1968 ve 1971 yıllarında ABD'de Syracuse Üniversitesi'nde master ve doktora yaptı. 1975 yılında doçent, 1985 yılında profesör oldu.

ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent ve Koç Üniversiteleri'nde görev yapan Heper, bugün Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin dekanı.

Türkiye Bilimler Akademisi kurucu üyesi olan Prof. Dr. Heper'in yayınlanmış çok sayıda kitabı ve makalesi bulunuyor. "Devlet ve Kürtler", "Türkiye'de Devlet Geleneği", "İsmet İnönü", "Türkiye'de Liderler ve Demokrasi", "Türkiye Sözlüğü" isimli eserleri yayınlanmış kitaplarından bazılarıdır.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Harp Akademeleri'nde yaptığı konuşmada Heper'in "Devlet ve Kürtler" isimli eserine atıfta bulunmuştu.



Bu haber 1,283 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,893 µs