En Sıcak Konular

Küresel bir kabus nasıl başlatılır?

15 Mayıs 2009 11:00 tsi
Küresel bir kabus nasıl başlatılır? Felakete dönüşmeden tedbir alabilecek miyiz?

Mustafa Koç / Radikal

'Domuz gribi'nin asıl korkulması gereken yanları

Açlık, yoksulluk, altyapısızlığa mahkûm olmuş insanların bir arada yaşadığı kentler, dev endüstriyel çiftliklerde üst üste yaşayan, antibiyotiklerle beslenen hayvanlar, dışkı göletlerinin yanında süren yaşamın sorgulanmayışı, bu ortamdan vurgun vuran çokuluslu tekeller asıl korkulması gereken kâbuslarımız

Korkularla dolu bir dünyada yaşıyoruz adeta. AIDS, SARS, kuş gribi, ebola, Batı Nil virüsü, deli dana, şap ilk akla gelenler arasında. Bu korkulara en son eklenen de domuz gribi oldu. Korku, rasyonel olduğunda insanlığın varlığını sürdürmesi için gerekli bir savunma mekanizması. Aşırıya kaçtığında da insanda yaşam sevinci bırakmayan, her şeyden ve herkesten şüpheye iten paranoyak bir ruh hali. Korku, aynı zamans kitlelerin yönlendirilmesinde de etkin bir unsur. Tüm dikkatimizin domuz gribine yöneldiği şu günlerde, acaba neler dikkatimizden kaçıyor diye düşündünüz mü?

Gerçi korkularımızın da pek bir dengesinin olduğu söylenemez. Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre her yıl 1 milyon kişi sıtmadan, 2 milyon kişi AIDS’ten, 2 milyon kişi hava kirliliğinden, 7,4 milyon kişi kanserden, 17,5 milyon kişi kardiyovasküler hastalıklardan, 1,6 milyon kiş de veremden ölüyor. Onca gürültüye rağmen, Dünya Sağlık Örgütü’nün 11 Mayıs tarihli raporuna göre, şu ana kadar domuz gribine bağlı toplam 53 teyit edilmiş ölüm vakası var. Elbet bu sayıya bakarak domuz gribinin korkulacak bir şey olmadığı söylenemez. Ama bu tür karşılaştırmalar, toplumsal dikkat seviyemizdeki çarpıklıklığı algılayabilmemiz için gerekli.

İnsan aklı unutma özürlü. Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda yaşanan ve 50 milyona yakın insanın ölümüne neden olan İspanyol nezlesi’ni hatırlayanımız çıkmaz bile. Daha az can kaybına yol açan Asya gribi 1950’li yıllarda 2 milyon, Hong Kong gribi de 1960’lı yıllarda 1 milyon insanın ölümüne yol açmış. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre influenza virüsü her yıl 3-5 milyon insanda hastalığa neden olurken bağışıklık sistemi zayıf kişiler ve yaşlılar arasında 250 ila 500 bin civarında ölüme yol açıyor. Domuz gribi olarak adlandırılan influenza A(H1N1), belki de daha çok gençler arasında ölümlere yol açtığı ve dünya çapında gözlemlenen yayılma hızı nedeniyle bu kadar dikkat çekti.

Tek tip aşı yok
İnfluenza virüsleri sürekli değişime uğradığından her influenza için etkin olan tek tip bir aşı yok. Yeni tür için etkin olan aşının gelişmesi de aylar alabiliyor. 2005-06 yıllarında kuş gribi paniğinden beri antiviral ilaçlara talep artmış durumda. Pek çok ülkede bu ilaçların stokları yapılıyor. Elbette bu stoklar herkese yeterli değil. Hızla yayılacak ölümcül bir pandemikte bu ilaçların erişilebilirliği de toplumsal güç ve maddi kaynaklarla oranlı olacak gibi görünüyor. Vay yoksulun haline!

Piyasadaki bu iki antiviralden biri Gilead Sciences tarafından geliştirilip Roche tarafından pazarlanan Tamiflu, diğeri ise GalaxoSmithCline tarafından pazarlanan Relenza. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in bir zamanlar başkanlığını yaptığı Gilead, kuş gribi sırasında Pentagon’un yaptığı 1 milyar dolarlık Tamiflu satışı ile gündeme gelmişti. Olayın basına yansıması üzerine Rumsfeld, sahibi olduğu Gilead hisselerini satmayı düşünmediğini söyleyince, Gilead hissselerinde kısa sürede yüzde 700’lük bir artış yaşanmış ve Rumsfeld de bu işten daha da kârlı çıkmıştı. Son domuz gribi haberlerinden sonra da Gilead ve Roche hisselerinin yüzde 4, Galaxo’nun ise yüzde 7 artış gösterdiği gözleniyor.

Pek çok gözlemci domuz gribinin ardında tarımsal üretimde gözlenen sermaye temerküzünün ve endüstriyel çiftliklerin aranması gerektiğini iddia ediyor. Örneğin ABD’de, 1965 yılında 1 milyon çiftlikte 53 milyon domuz üretilmiş. Bugünse sadece 65 bin çiftlik kalmış, 65 milyon domuzun üretildiği. Bunlar da binlerce hayvanın üst üste yaşadığı dev çiftlikler.

Domuz gribinin ilk kez görüldüğü Veracruz’un yoksul La Gloria kasabasının domuz nüfusu insan nüfusunu kat kat geçiyor. La Gloria denince, günde 2 bin 300 kesim gerçekleştiren dev Granjas Carroll de Mexico (GCM) et kombinası, kasabayı kuşatan dışkı göletleri ve dayanılmaz koku geliyor akla. GCM, Agroindustrias Unidas de Mexico ve ABD et sektörünün devlerinden Smithfields’le oluşan bir iş ortaklığı. La Gloria’nın yoksul halkı su ve hava kirliliğinden yakınsalar da, bugüne kadar dinleyen olmamış onları. Amonyak, metan, hidrojen sülfür, karbonmonoksit, ve siyanür dışkı göletlerinden ortalığa yayılan gazlar arasında. Bu göletlerde 100’ün üzerinde bakteriyel patojen kaydedilmiş. Smitfield’in ABD’de koku ve çevre kirliliği nedeniyle hukuki sorunları var.

Smithfield 1990-2005 arası yüzde 1000’lik bir büyüme göstermiş. 1997’de ABD’nin yedinci domuz üreticisiyken 1999’da birinci duruma geçmiş. Bu yıl toplam satışlarının 11,4 milyar olacağını tahmin eden Smithfields, son yıllarda Doğu Avrupa’da da büyük yatırımlar yapıyor.

Dev kentlerin kâbusu
Domuz gribi Mexico City gibi 22 milyonluk dev kentler için adeta bir kâbus. Hava ve su kirliliği ciddi bir sorun. Konutların yüzde 25’ten fazlasının kanalizasyon bağlantısı yok. Altyapı eksikliği, yoksulluk, ve nüfus yoğunluğu salgın hastalık durumunda milyonlarca insan için çok ciddi bir tehdit oluşturuyor. Mexico City’nin nüfusu 3 milyonmuş 1950’de. 1975’te bu 13 milyon olmuş.

Bu hızlı büyümenin ardında, Meksika’da köylü tarımını yok eden ‘Yeşil Devrimi’ ve 1980 lerden sonraki neo-liberal reformları aramak gerekiyor.

Bir zamanlar kendine yeterli başarılı bir tarım ülkesi olan Meksika bugün kendini beslemekten aciz. 1994 yılında yürürlüğe giren Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (North American Free Trade Agreement) Meksika, ABD ve Kanada arasında gümrük duvarlarını kaldırırken, Meksika ekonomisinde de önemli değişikliklere yol açmış. Anlaşmanın ardından Meksika pazarını ABD’den gelen ucuz tahıllara açmak zorunda kalmış. Mısır’ın ana yurdu Meksika’da küçük köylü işletmeleri ABD’nin sübvansiyonlarla desteklenmiş mısırı karşısında tutunamamışlar. Dünya Bankası’ndan alınan uyum kredileri bittkten sonra kentlere ya da Makiladora serbest bölgelerine göç etmişler. Özellikle son aylarda bioyakıt söylentileri dünya mısır fiyatlarında iyice artışa yol açınca, milyonlarca yoksul Meksikalının ekmeği tortillanın fiyatı da bir anda yükselivermiş. Asgari ücretin 4.60 dolar olduğu, dört nüfuslu bir ailenin günde en az bir kilo tortilla yediği bir ortamda, bir kilo tortillanın 63 cent’ten 1.81 dolara fırlaması tümüyle küresel pazarlara dayanan bir gıda politikasının risklerini gözler önüne seriyor.

Yoksul köylü işletmelerinin terk ettiği kırsal Meksika’da büyük işletmeler Kuzey Amerikan pazarlarına ihraç etmek için sebze ve meyve üretimine geçmiş.

Sebze ve meyve ihracatı yüzde 50 artarken, mısır ithalatı da 3 misli artış göstermiş. NAFTA anlaşmasının ilk 10 yılında Meksika’da buğday üretimi yüzde 50 azalmış. Bu sürede et ve kanatlı ürünlerin yüzde 30’u, pirincin yüzde 80’i, soya fasulyesinin yüzde 99’u ithal edilir olmuş.

Meksika’nın hali
NAFTA anlaşmasının ilk 10 yılı içinde 2 milyona yakın küçük üretici tarım sektörünü terk etmiş Meksika’da. Yani Mexico City’nin 22 milyonluk nüfusu bir şans eseri değil. Aç, işsiz, yoksul Meksikalılar becerebilirlerse Makiladoraların ağır çalışma koşullarında bir iş bulmaya çalışıyorlar. 1995-2000 yılları arasında ortalama her gün yeni bir işyerinin açıldığı Makiladoralar Meksika’nın gayri safi milli hasılasının yüzde 25’ini, istihdamın da yüzde 17’sini sağlar hale gelmiş. Bugün 3 bine yakın işyerinde 1 milyon civarında işçi Maquiladoralarda uluslararası tekellere ait işletmelerde dünya pazarları için üretim yapıyor.

Kanada veya ABD’de tüm harcamalar hesap edildiğinde saati 20 dolara gelen işçi maaliyetleri Meksika’da 2 dolar. Haftalık çalışma saatleri de 40 yerine 48 saat olarak düzenlenmiş. Çevresel atıkların başlıca sorun olduğu Makiladorlarda kanser, cilt hastalıkları, sarılık, böbrek ve karaciğer hastalıkları, doğum anomalileri, düşükler ve genetik bozukluklar uzun zamandır sözü edilen ciddi sağlık sorunları arasında. Bir zamanlar tarımda kendine yeterli olabilen Meksika, bugün açlıkla karşı karşıya. Binlerce yoksul Meksikalı, iş bulmak umuduyla, türlü tehlikleri göze alıp ABD sınırını geçmeye çalışıyor.
Pandemiğin nedenleri viral olduğu kadar da toplumsal. Açlık, yoksulluk, altyapısızlığa mahkum olmuş çaresiz insanların bir arada yaşadığı milyonluk kentler, dev endüstriyel çiftliklerde üst üste yaşayan, antibiyotiklerle beslenen hayvanlar, dışkı göletlerinin yanında süren yaşamın normal dışılığının sorgulanmayışı, bu ortamdan vurgun vuran çok uluslu tarım, gıda ve ilaç tekelleri asıl korkulması gereken küresel kabuslarımız.

Doçent Dr. Mustafa Koç, Ryerson Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğretim üyesi. Centre for Studies in Food Security, Food Secure Canada, ve Canadian Association for Food Studies’in başkanlıklarında bulunan Mustafa Koç’un gıda ve tarım politikaları konusunda yayınları var.



Bu haber 358 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,123 µs