'psikolojik bariyer' | " /> iyibilgi röportaj 'psikolojik bariyer' | "/> iyibilgi röportaj

En Sıcak Konular

Çözümü engelleyen 'psikolojik bariyer'

12 Mayıs 2009 16:03 tsi
Çözümü engelleyen 'psikolojik bariyer' Kürt sorununda gelinen noktayı konuştuğumuz Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun çözüm için siyasi iradenin ve kapsamlı bir programın gerekli olduğunu vurguluyor. iyibilgi röportaj

Kürt sorunu etrafında gelinen son noktayı, gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İyi bir ortam olduğuna herkes hemfikir... Gerek devlet tarafından gerekse PKK tarafından bu ortamın bir fırsat olduğu dillendiriliyor. Bir yumuşama var ama bunun sürdürülmesi gerekiyor. Bu da siyasi irade ile mümkün. Sürdürülmezse, daha önceki örneklerde olduğu gibi bu ortamdan geri dönülür.

Hasan Cemal’in Kandil’e gidip Karayılan’la görüşmesi, Karayılan’ın mesajları ve o röportajın ferevanla karşılanmaması, hatta Gül’ün Cemal’i Köşk’e davet etmesi sizce ne ifade ediyor?

Hasan Cemal’in Kuzey Irak’a gitmesi, Karayılan’la görüşmesi ve Karayılan’ın mesajları önemli... Şu söylenebilir: PKK’nin 1 numarası konumundaki Karayılan’ın söylemleri önemli. Birincisi PKK’nin silahlı mücadeleyle bir yere varamayacağını kendisi de teyit ediyor. İkincisi mücadelenin siyasi olarak yürütülmesi gerektiği ifade ediliyor. Kritik olan nokta, PKK’nin dağdan indirilmesi. Karayılan buna hazır görünüyor. Çeşitli yollar öneriliyor, bir takım odaklar işaret ediliyor: Öcalan, olmazsa biz, olmazsa DTP, olmazsa Akil Adamlar Grubu… Bu ifadeler, şartlar uygun olursa dağdan inmeye hazır olduklarını gösteriyor.

Şartlar uygunlaşıyor mu? Devlet hazır mı?

Cumhurbaşkanı Gül’ün “fırsat var, kullanılması gerekir” demesi, buna işaret ediyor. Hasan Cemal’in çağrılması, önümüzdeki dönemdeki çalışmalara dair iyimserlik yaratıyor. Herkes çözümden yana tavır gösteriyor. Fakat ne kadar siyasi cesaret gösterileceği önemli. Tarafların atak davranmayı engelleyen bir “psikolojik bariyer” var. Kürt sorunu yakıcı bir sorun, 40 bin kayıp var. Dolayısıyla kimse risk almak istemiyor.

Risk paylaşılmak mı isteniyor?

Evet, dolayısıyla Cumhurbaşkanı riski paylaşmak istiyor. Bir siyasi partinin tek başına sorumluluk alması mümkün değil. Bunu kaldıramaz. O nedenle daha adım atılmadan siyasi baskı artıyor. Bu anlaşılabilir bir şey fakat siyasi iradenin daha atak olması gerekiyor. Bu süreçte tüm faktörler olumlu olmayabilir. Hatta atılan adımları ihanetle özdeşleştirip, karşı çıkışlar da olabilir. Önemli olan siyasi iktidarın bir program dahilinde toplumu ikna etmesidir. Çözüme dair, çatışmanın bitmesinin çok ciddi bir kazanç olacağına dair bir algı yaratması gerekiyor.

Peki, bir plan, program olmadan, atılan sembolik adımların anlamı var mı? Mesela bugün Taraf gazetesinin sunduğu önerilerden biri Diyarbakır Cezaevi için özür dilenmesi. Özür dilemek oradaki vahşet için yeterli mi? Yada yerel televizyonlarda Kürtçe yayın süresinin genişletilmesi… Neden daha önce 15 dakika ile sınırlanmıştı ki, şimdi genişletilmesi “çözüm” olsun?

Ben şunu düşünüyorum: Türkiye’de barışı tesis edecek bir programa ihtiyaç var. Silahsızlandırmayı ve onu kuşatan bir demokratikleşmeyi esas alan kapsamlı bir program… İşte Anayasal vatandaşlık, yayın eğitim, coğrafi isim gibi dil haklarının önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Şuana kadar “önce dağdan insinler, silahlar sussun, sonra demokratikleşme” gibi bir strateji izlendi. Bunun doğru bir strateji olmadığını artık biliyoruz. Bir taraftan dağdan inmenin koşulları hazırlanırken, diğer taraftan Kürtlerin özgürlüklerini genişletilecek demokratik adımlar atılmalı. Anayasal düzenlemeler, seçim barajının düşürülmesi, dil hakları, ifade özgürlüğü gibi… Bunlar ciddi bir program dahilinde olmalı. Sembolik adımlar önemli ama daha önemlisi bir çözüm planının olması…

Plan için gerekli olan ne?

Her şeyden önce “çatışmasızlık” ortamına ihtiyaç var. Aklı selimin galebe çalması için silahların susmalı. PKK’nin ateşkesinin 1 Haziran’a kadar değil de, daha da uzaması için çabalar olmalı. 6 ay, 7 ay daha uzarsa, çözüm için yol alabiliriz. Bunun için bir program dahilinde siyasi irade gerekiyor. Diğer siyasi partilerin tavırları da bu noktada önemlidir. Bu süreçte Bahçeli’nin çıkışı, MHP’nin tavrı da önemlidir. İki partinin (CHP ve MHP kastediliyor) engel oluşturması halinde süreç uzar ve toplumsal maliyet artar. Bu iki partinin yol açan bir işlev üstlenmesi gerekiyor. Mesela Bahçeli’nin “demokratikleşme adımları Türkiye’ye ihanet” söylemi tehlikelidir. Türkiye bu bakışla bir yere gidemedi. Yeni bir dile ihtiyaç var. Bu dil sadece AKP ve DTP için değil, MHP ve CHP için de geçerlidir.

www.iyibilgi.com röportaj



Bu haber 575 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,755 µs