iksiri de ver! | " /> iyibilgi Ankara" /> iksiri de ver! | "/> iyibilgi Ankara"/>

En Sıcak Konular

Simyacı: Altın tamam iksiri de ver!

12 Mayıs 2009 11:08 tsi
Simyacı: Altın tamam iksiri de ver! Kimyasal ortamda altın yapmak! Felsefe taşı olmadan mümkün mü? iyibilgi Ankara

Dün bir gazetede yayınlandıktan sonra “dijital virüs” gibi tüm internet haber sitelerine sirayet etti! Gerçi röportaj bir çok bilimsel not içeriyordu ama doğal olarak manşete laboratuarda altın üretildiği bölümü çıktı.

Tüm alıntı haberlerin spotu şöyleydi: “Doğaya olan ilgisi nedeniyle biyomimetiği seçen Prof. Dr. Candan Tamerler, ekibiyle birlikte kimyasal ortamda altın parçacığı üretmeyi başardı”!!!

Prof. Tamerler bir kimyacı. Fakat konsantrasyon alanı zamanla farklılaşmış. Bugün İstanbul Teknik Üniversitesi’nde “Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü” profesörü.

Aynı zamanda Washington Üniversitesi’nin misafir öğretim üyesi. Hayli çalışkan, üretken ve azimli bir akademisyen olduğuna da şüphe yok. Detaylı CV’si bunu açıkça gösteriyor.

Ancak biz yine “altın” meselesine dönelim. Röportajda ilgili bölümün tamamı şöyle…

“BİYOMİMETİK araştırmalarının sonuçları oldukça heyecan verici. Prof. Dr. Candan Tamerler kendisini en çok sevindiren projelerden birini şöyle anlatıyor: ‘DNA bilgiyi depolar ama asıl işi proteinler yüklenir. Biz de DNA’daki bilgiyi alıp proteini kullanarak molekül yapmaya çalışıyoruz. İlk olarak altın üzerine çalışmaya başladık. Çünkü altın bütün nanoteknolojik devrelerde sıklıkla kullanılıyor. Biz yüksek sıcaklık, basınç filan olmadan sadece iyonlarla parçacık olarak altın üretmeyi başardık. Bu, ileride kimyasal ortamda altın üretilebileceği anlamına geliyor. Bütün sektörleri etkileyebilecek bir gelişmedir bu.”

Önemi konusunda tamamen aynı fikirdeyiz! Haberci meslektaşlarımız her ne kadar konuyu “laboratuarda altın üretildi” biçiminde alsalar da, aslında “bildiğimiz anlamda” üretilen (henüz) altın değil.

Altın molekülü. Ama şu cümle işin can damarı; “Bu, ileride kimyasal ortamda altın üretilebileceği anlamına geliyor.” Ve tabii ki “kimyasal ortamda altın yapmak” demek, akla eş zamanlamayla Simya’yı getiriyor!

Modern simyacılık mı?

Simya (Alchemy) meselesi hayli teferruatlı ve geçmişi hayli renkli bir konu. Bir yandan “doğanın ilkel yollarla araştırılması”na giden yol diğer yandan da bir ruhani felsefe.

Yani hem bugünün pozotif bilim dallarını hem de astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm türünden tartışmalı konularını içinde barındırıyor. Dediğimiz gibi tarihi de hayli eski. Kimi kaynaklar 3000 yıllık kronoloji gösteriyor.

Ana coğrafyası da bize yakın sayılır. Mezopotamya, kadim Mısır, İran, Hindistan ve Çin. Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü alanlarda, kimi İslam başkentlerinde ve Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuş.

Detayları hayli ilginç olmakla birlikte şimdi girmeyelim, ama bir spiritüel sistem olan Hermetizm'le yakından bağlantılı. Çoğu kaynak birini zikrettiğinde ikincisini de ayrılmaz parça olarak yanına ekliyor.

Bu iki disiplin (simya ve Hermetizm) 17. yüzyılın önemli ezoterik ekolü olan Gül-haçlılar 'ın doğuşunda da etkili olmuş. Zamanla simya kimyaya dönüşmeye başlamış. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden biri sayılıyor. 

Simya’nın iki takıntısı?

İçeriği ve tarihi ne denli derin olursa olsun, simya denince akla iki şey geliyor. Bunlardan birincisi madenleri altına çevirme girişimleri. Bu çok ünlü ve yaygın bir fenomen.

İkincisi ise “ölümsüzlük iksiri” yaratılması. Bu da hayli efsane ve dramaya konu olmuş bir diğer ilişik dosya.

Konumuz altın olduğundan bunun üzerinden devam edelim. Yeni elementler keşfedildikçe, bunların eninde sonunda "altın"a dönüşeceği fikrinden hareketlenen simyacılar, güneş (altın) merkezli sistemdeki her gezegenin adını bir elemente verdiler.

Yani diğer elementlerin isimleri de “altın” orijinli bir bakıştan geliyor. Altın’ın sembolü ise “Au”. Yani “Aurum”!

Simyacıların ana hedefleri olan iki konu için, bunların yaratılması için özel bir maddeye, daha doğrusu efsanevi bir maddeye ihtiyaçları vardı. Bu maddenin ismi “Felsefe taşı”dır.

Nereden hatırladığınızı söylemiyoruz artık! Simya’nın “ezoterik” bir tarafı (kolu) da mevcut. Ama bu da apayrı bir konu ve asıl vektörümüzden ayrılmamak adına pas geçiyoruz.

Peki bugün bir Türk bilim insanının “kimyasal ortamda altın yaratma” eylemine kapı aralayan çalışması “simya” bağlamında ne anlama geliyor?

Modern bilimlerde nostaljik bir dönüşümü mü, yepyeni bilim disiplinlerine verilen yepyeni isimler altında yapılsa da aslında hala iki aynı hedef peşinde koşulduğunu mu, metodlar farklılaşsa da hala aynı heveslerin peşinde yorulunduğunu mu?

Bunu şu an için betimlemek hayli zor. Simya, madenlerin altına çevrilmesinin peşindeydi. Modern bilim ise bu yolda daha etkin yardımcılar, örneğin Nano-teknoloji, moleküler biyoloji sair argümanlar kullanıyor.

Belki kimileri “araçların değişmesi amaçları değiştirmez” diyebilir. Modern bilim felsefesi bu yaklaşımı nasıl karşılar ayrı konu. Ama şöyle de bir durum var…

Prof . Candan Tamerler yukarıdaki röportajında altınla ilgili bölüme şu cümle ile başlıyordu; “BİYOMİMETİK araştırmalarının sonuçları oldukça heyecan verici.”

Biyomimetik?

Bu sıradan insanlar için hayli yeni bir kavram. En kaba tarifiyle biyomimetik; doğadaki modelleri inceleyen, sonra da bu tasarımları taklit ederek veya bunlardan ilham alarak insanların problemlerine çözüm getirmeyi amaçlayan bilim dalı.”

Simya için ne demiştik: “hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden terim”. Aradaki fark “ruh”ta gibi gözüküyor!

www.iyibilgi.com



Bu haber 1,631 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,829 µs