Ergenekon'un en tehlikeli senaryosu

11 Mayıs 2009 09:05 tsi
Ergenekon klasörlerinden çıkan belgeler ürpertici planlar yapıldığını ortaya koyuyor. Kaos ve kargaşa planlarının ‘gözde’ konusu ise Aleviler. Aleviler için böylesi ‘ilk defa’ söylendi. Peki amaçlanan neydi? Sorun ‘bu da bir

Ergenekon yöneticilerinden olduğu iddiasıyla yargı önünde hesap veren Veli Küçük’ün bilgisayarından çıkan bir belge, Ergenekon’un Aleviler’e duyduğu düşündürücü ilgiyi bir kez daha gözler önüne serdi. (Bknz. İyibilgi/Veli Paşa’nın bilgisayarındaki şok belge)

Küçük’ün bilgisayarından silinemeden ele geçirilen belgenin, Ergenekon’un bir başka tutuklu sanığı Ümit Oğuztan tarafından hazırlandığı tespit edilmiş. “13. Kabile” başlığını taşıyan belge, Alevilere “yeni bir tarih” yazma iddiası taşıyor.

Bugüne kadar Aleviler için çok sayıda hakaret içerikli şayia ortaya atıldığını biliyoruz.

Ama ilk defa Alevilerin “Yahudi” olduğu yönünde herhangi bir mesnedi bulunmayan bir görüş ortaya atılıyor. Daha doğrusu “ortaya atılmak” üzere şifreli bilgisayar kayıtlarında gününü, zamanını bekliyor…

Kolay değil, ama olaya biraz “serinkanlı” bakmaya çalışalım.

Eğer bu Alevilerle ilgili “bilimsel”, “akademik” kaygılarla hazırlanmış bir görüş ise neden “gizli” tutulmuştur?

“Bu da bir görüş, Aleviler için herkes bir şey diyor, biz de böyle diyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğü diye bir şey var” da denilebilir. Ama bunu bizim değil, herhalde Ergenekon sanıklarının söylemesi gerek. Kendilerine biraz da akıl vermiş gibi oluyoruz; ama bu belgenin anlam ve mantığını, amacını izah etmeleri gerekiyor.

Ergenekon sanıklarının sorgu savunmaları henüz devam ediyor. İtiraf edelim; bu sorgu ve savunmalarda genellikle birbirileriyle olan ilişkileri, bu ilişkileri kanıtlayan telefon dinleme kayıtları ve bir de suçlandıkları eylemlere ilişkin söylenenler ilgi ve dikkatimizi çekiyor.

Bu, bir yere kadar anlaşılabilir bir şey. Ama aynı ilgi ve dikkati Ergenekon dava klasörleri içinde bol miktarda mevcut olan bu tür belgelere gösteriyor muyuz? Açıkçası buna hemen “evet” diye cevap veremiyoruz.

Oysa yargı önündeki bu karanlık organizasyonun “ne” yapmaya çalıştığının belgeleri insanın tüylerini diken diken edecek bir önem ifade ediyor.

Söz konusu belge bu nitelikte bir belgedir.

“13. Kabile” adını taşıyan bu belgeyi hazırlayanlar, besbelli ki, zamanı geldiğinde bu görüşü yaygınlaştırmayı amaçlıyorlardı.

Toplumda zaten varolan önyargılara bir yenisini daha şırınga etmeyi planlıyorlardı.

Böyle yapmakla bilinen nedenlerle (İsrail’in Filistin politikalarını kast ediyoruz) toplumdaki Yahudi antipatisini Alevilere (de) yönlendirmeyi hedefliyorlardı.

Bu şekilde Sünni çoğunlukta Alevilere yönelik son yıllarda etkisini kaybetmeye başladığı görülen önyargılar yeniden canlandırılırken, Alevilerin de daha fazla içlerine kapanmaları ve belki de yaşadıkları korku psikolojisiyle daha fazla “Atatürkçü” kesilmeleri amaçlanıyordu.

Bu arada ortaya çıkacak Alevi-Sünni geriliminin planlı veya plansız, örgütlendirilmiş veya spontane yeni çatışmalara zemin oluşturması bekleniyordu.

Alevilere yönelik geliştirilen yalan ve hakaret içerikli şayilar içerisinde denilebilir ki en “yeni” ve “tehlikeli” olanı, Alevilerin “Yahudi” oldukları abukluğudur. Bu “abuk” bir görüştür, ama bununla güdülen amaçlar da görülüyor ki bir o kadar tehlikelidir…

Bütün bunlar, her seferinde bizleri “ya başarsalardı…” ihtimali çerçevesinde yeniden ve yeniden düşünmeye sevk etmelidir.

Alevi sorunu, bir gerginlik konusu olmaktan, bir “iç çatışma potansiyeli” durumundan, karanlık senaryoların “gözde” konusu durumunda olmaktan bir an önce çıkarılmalıdır.

Ergenekoncu zihniyet sahiplerine Türkiye’nin vereceği en doğru cevap, Alevi sorunu ve Kürt sorununu barış ve demokrasi esaslarına göre çözmek ve Türkiye’nin birlik ve beraberliğini kimsenin bozamayacağı şekilde sağlamlaştırmak, güvence altına almaktır…

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 1,001 defa okundu.