En Sıcak Konular

Orakoğlu: MİT'e kulak verin!

0 0 0000 00:00 tsi
Orakoğlu: MİT'e kulak verin! MİT Müsteşarı Emre Taner'in açıklamalarına sahip çıkan Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, ilginç bir iddiayı dile getiriyor... Orakoğlu'na göre MİT neden konuştu? İşte o yazı...

Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu'nun yazısı:

Güçlü Türkiye için MİT müsteşarına kulak verilmeli

Milli İstihbarat Teşkilatı; 1927 tarihinde MAH (Milli Amale Hizmet) olarak ülkeye hizmete başlayan ve 01.11.1983 tarihinde 2937 sayılı "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu" ile yeni bir statü kazanan ve günümüze kadar ülke ve dünya konjonktürlerine bağlı olarak devamlı değişen tehdit algılamalarına karşı kendisini yenilemeye çalışan, bu amaçla teşkilat içinde görev, yetki, sorumluluk ve yeniden yapılanma ve kendini geliştirme konularında reorganizasyon çalışmaları ile ülkemize yönelik iç ve dış tehditleri ortadan kaldırmaya çalışan Başbakanlık'a direkt bağlı bir kuruluşumuzdur.

Soğuk Savaş döneminin istihbarat taktik ve stratejileri gereği, dünya devletlerinin bilhassa NATO ve Varşova Paktı'na bağlı ülke istihbarat servislerinin "gizli, esrarengiz, ulaşılmaz, komplocu" görüntüsünün doğal olarak Milli İstihbarat Teşkilatı'nı da kapsadığı bilinir. Soğuk Savaş dönemi sonrası dünyamızda yaşanan gelişmeler (ABD'nin yeni dünya düzeni stratejisi, küreselleşme, uluslararası terörizm, asimetrik terör, hedef ülke halkına uygulanan psikolojik harekat faaliyetleri, sınırları ve rejimleri askerî operasyonlarla değiştirilen ülkeler vs.) istihbarat birimlerini yeni tehdit algılamalarına göre yeniden yapılanma, geliştirme ve işbirliğine karşı daha duyarlı davranmaya mecbur etti. İstihbarat teşkilatları yeni tehdit algılamaları ile mücadele edebilmenin en önemli ayağı olan "kamuoyunun desteğini almak" maksadı ile "şeffaflaşma" stratejileri uygulamaya başladılar. Milli İstihbarat Teşkilatı da bu amaçla Müsteşar Şenkal Atasagun döneminde "Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi"ni kurarak faaliyete geçirmiştir. Şenkal Atasagun, 27 Kasım 2000 tarihinde ise ulusal basının bazı köşe yazarlarını MİT'e davet ederek gündemdeki sorunlar ile ilgili olarak, hükümete ve MGK'ya sunduğu görüşlerini gazetecilere aktarmıştır. Atasagun'un açıklamaları, medya tarafından "bir ilk, olay yaratacak açıklamalar" olarak değerlendirilmiştir. Açıklamada, "Apo'yu getiren biziz ülkenin menfaati için asılmaması için de en büyük mücadeleyi veren de biziz. Apo'yu herkes kullandı biz de kullanmalıyız" denmiştir.

MİT'in vizyonu yüksek sesle tartışılmalı

MİT Müsteşarı Emre Taner'in teşkilatın kuruluşunun 80. yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamaları genelde, medya, sivil toplum kuruluşları uzmanları ve kamuoyu tarafından olumlu karşılandığı, ülkemizin ve insanlarımızın güvenliği ve geleceği adına atılmış çok önemli bir adım olarak müsteşarın tarihî bir görevi yaptığı yönünde ortak bir görüş belirdiği, az da olsa bazı çevrelerin ise bu açıklamaları olumlu bulmakla beraber açıklamaların hedefinin hükümet olduğu, MİT'in bu konuları MGK'da dile getirdiği ve cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle olabilecekler konusunda daha önce devlet içinde yapılan değerlendirmelerden bir netice alınamadığı için bu öngörülerin kamuoyu ile paylaşılmasının düşünüldüğü iddia edilmiştir.

Yedi yıl ara ile MİT'in iki müsteşarı tarafından yapılan açıklamaların ortak yanı, bu açıklamaların hükümetlerden habersiz ve bağımsız yapılamayacağıdır. İddialara göre Atasagun, dönemin hükümetinin bilgisi ve onayı ile, CIA ile anlaşarak Apo'nun asılmaması kaydıyla Türkiye'ye teslimini sağlamış. Türk adaletinin idam kararına rağmen hükümetin Apo'yu asacak siyasi iradeyi ortaya koyamaması karşısında kamuoyunun hükümete olan tepkilerini azaltmak amacıyla bir ilki gerçekleştirerek medyaya bilinen açıklamasını yapmıştır. Taner'in açıklamaları ise MİT'in gerçekten ehil ellerde olduğunun bir ispatıdır. Bu açıklamalarla MİT'in dünya ve bölge konjonktürünü iyi okuyabilen ve Türkiye'nin gelecekte karşılaşacağı tehlikeleri bertaraf etmede 'savunma' stratejisinden gerekirse hücum stratejisine geçilebilecek yeni bir milli yapılanma sürecine girilmesinin gerektiğinin altı çizilmektedir.

Soğuk Savaş döneminden sonra gelişmiş dünya devletleri ekonomik alanda, dış politika ve askerî alanlarda istihbaratlarını yeniden gözden geçirdiler. Birimler arasında gerekli istihbarat koordinesi sağlanarak, istihbaratların mali kaynaklarını olağanüstü artırarak ve her türlü siyasî destek ve imkân tanınarak, hedef alınan ülkelerde örtülü veya açık, ekonomik, askerî ve siyasî operasyon yapabilme gücünü de böylece artırmış oldular. Türkiye'de istihbarat birimleri; 32 yabancı ülkenin ülkemizde uyguladıkları çeşitli psikolojik harekatlara karşı özveri ile mücadele etmektedirler. Ancak bu konuda başarılı olduğumuz söylenemez. İstihbarat ve istihbarata karşı koyma da diyebileceğimiz bu faaliyetlerde başarısız olmamızın nedenlerinin başında koordinasyon eksikliği, MİT'in içe dönük yapısı, zayıf bütçe ve hukukî eksikler olarak sıralayabiliriz. MİT müsteşarı tarafından yapılan açıklamalarda kuruma özeleştiri de getirilmiş, ülkemizde istihbarattaki zafiyetler ve çözümü de üstü kapalı bir şekilde dile getirilmiştir. Yeni yapılanma süreci içinde MİT'in dış, polis ve jandarmanın da iç istihbarattan sorumlu olması, buna göre yapılanması hususu önem taşımaktadır. MİT'in gerekli görüldüğü takdirde dış ülkelerde yapacağı karşı operasyonlar ile ilgili olarak gerekli kanuni mevzuat ile yeterli bütçenin ayrılması gerekmektedir. Bu durum Türkiye'nin dış politikalarının da değişeceği anlamına gelmektedir. Çünkü açık veya örtülü dış operasyonların başarılı olma şansı o ülkenin dış politikalarının uygulama tarzları ve usulleri ile yakından ilgilidir.

Açıklamaları nasıl okumak gerekir?

MİT Müsteşarlığı yaptığı açıklamalar ile; aslında ülkeyi yöneten bütün yetkilileri uyarmakta, geç kalınmadan küresel tehdit, uluslararası ve asimetrik terör, istihbarata karşı koyma konularında ortaya çıkan yeni tehdit dalgası ile mücadelede başarılı olma şartının en önemli unsurunun devletin üst katlarında bu konularda sağlanacak bir konsensüs olduğunu belirtmektedir. Ancak bu konsensüsün sağlanamaması durumunda bu projenin hayata geçirilmesinin de imkânsız olduğu anlaşılmaktadır. Açıklamada MİT, 1990 sonrasına hazırlıksız yakalanıldığını; ancak bunun en önemli nedeninin sistem içindeki yapılanmaların ve analizlerin statükocu yaklaşıma koyu bir muhafazakarlıkla sahip çıkmaları olduğunu belirtmektedir.

Bu sefer, MİT 21. yüzyılda, önce devlet içinde paylaştığı yeni tehdit değerlendirmeleri ve bu tehdide karşı alınması gereken taktik ve stratejileri kapsayan önlemler paketinden oluşan milli bir projeden devlet içinde netice alamayınca, konuyu kamuoyu ile paylaşarak projenin hayata geçirilmemesinden dolayı doğacak tarihî sorumluluğun kendilerinde olamayacağını açıkça belirtmekte, bu konuda kamuoyu desteğini de arkasına alarak devletin karar verici mekanizmalarında konsensüs sağlanması konusunda Türk halkını uyararak, kamuoyu baskısı oluşturmaya çalışmaktadır. MİT, bu uyarılarında ve alınması gereken tedbirler konusunda tamamen haklıdır. Bundan sonraki adım ve görev, devleti idare edenlere düşmektedir. Devlet adına karar verme erk'ini elinde bulunduran yöneticilerin birbirleri ile uyumsuz bir tavır sergileme lüksleri kalmamıştır. Ülkemizin bulunduğu coğrafya hepimizin ibretle izlediği bir cadı kazanına dönmüş, dünyada son on yıldan bu yana hedef alınan ülkelerin önce kamplara bölünerek düşman kardeşler yaratıldığı, böl- parçala-yut taktiği ile bu ülkelerde iç savaşlar çıkarıldığı ve akabinde ülkelerin fethedildiği, yüz binlerce insanın bu savaşlarda telef olduğu bir ibret timsali olarak karşımızda durmaktadır.

Uzun yıllardan beri psikolojik harp metot ve taktiklerine maruz kalan ülkemizde; iç ve dış tehditler konusunda kırmızı çizgilerin korunamaması, toplum içinde toplumu bölerek katmanlara ayrılmasına sebebiyet verecek şekilde laik-anti laik, Kürt-Türk, vs. ayrımlarının yaratılmaya çalışılması, Türkiye'nin en yumuşak karnı olan uzun yıllardan beri Türkiye'yi yönetenlerin gündeminden düşmeyen irtica tehlikesi gibi sanal iç tehditlerle asıl dış tehditlerin göz ardı edilmesi hedeflenmiştir. Büyük ve güçlü bir Türkiye istemeyen dış güçler ile onların ülkemizdeki uzantıları uzun yıllardan beri Türkiye'yi kendi içerisindeki sorunlarla, kendi ile uğraşır bir hale getirmeye, böylece kendi faaliyetlerini maskelemeye çalışmaktadırlar. İşte böyle kritik bir konjonktürde MİT müsteşarının açıklamasının ülkemiz üzerinde oynanan oyunların artık fark edildiğini, büyük ve güçlü Türkiye yolunda emin adımların atılacağının bir işareti olarak görüyor, bundan sonra Türkiye'nin bölgede ve dünyada oyun kuran ülkeler arasında hak ettiği yeri almasını can-ı gönülden diliyorum.

Zaman



Bu haber 532 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,102 µs