semboller | " /> semboller | "/>

En Sıcak Konular

Başbuğ'un konuşmasındaki semboller

6 Mayıs 2009 15:27 tsi
Başbuğ'un konuşmasındaki semboller O basın toplantısında kullanılan kavramlar tamamen rastlantısal olabilir mi? Ya değilse?

Etyen Mahçupyan / Taraf

Lapsus

Genelkurmay Başkanı’nın ‘bilgilendirme’ toplantısının en ilginç yönü, askerin algılama ve akıl yürütme biçimi konusunda çoğu farkında olunmayan ve farkına varılsa pek de istenmeyecek olan bazı ‘bilgilendirmeler’ yapılmasıydı. Bunları genel olarak ‘lapsus’ kategorisine sokabiliriz. Yani beyninizin sizin kontrolünüzün dışına çıkarak kendisini ele vermesi gibi bir şey... Ağzınızdan çıkan sözün meramınızı aşarak asıl niyetini göstermesi...

Bu lapsus örneklerinden biri Başbuğ’un son toplantısında yaşandı. Genelkurmay Başkanı “Her şeyi yasa ve emirler neyse ona göre yapıyoruz. Her konuda açık ve samimiyiz,” dedikten sonra cümlesini garip bir biçimde bağladı: “Karşı taraftan da aynı açıklığı bekliyoruz.” Eğer yasalara göre davranılıyorsa, açıklık ve samimiyetin işlevi ne olabilir? Askerin yasalara uyması zaten yeterlidir. Buna ‘açıklık ve samimiyetin’ eklenmesi, yasaların her şeyi kuşatmadığını, yasalara uyulsa bile perde arkasında farklı hedeflerin güdülebileceğini söylüyor. Herhalde Başbuğ’un meramı bu değildi ama bu birkaç cümle askerin kendisiyle ilgili bir ‘gizli niyet’ suçlaması hissettiğini ve bunu yanıtlamaya çalıştığını ortaya koymakta. Öte yandan ‘karşı tarafın’ da samimiyete davet edilmesi, askerin toplumun belirli kesimlerine ‘gizli niyet’ atfettiğini ve bu niyetin ironik bir biçimde hukuka uygun olduğunun da itirafı. Çünkü eğer hukuk dışı olsaydı, yargı söz konusu gizli niyetleri açığa çıkarıp gerekirse cezalandırmakta yeterli olurdu. Demek ki hukuksal olarak sakıncalı olmayan bazı toplumsal tercih ve siyasetler askerin ‘karşı taraf’ olarak adlandırmasıyla karşı karşıya. Oysa askerin uyum gösterdiği iddia edilen evrensel demokratik ilkeler, bürokratik kurumların ‘sakıncalı’ tanımı yapamayacağını ve hele toplumun bir kesimini ‘karşı taraf’ olarak adlandıramayacağını söylüyor. Bu tutum askerin aslında ideolojik olarak evrensel hukuku pek içselleştiremediğini de ima etmekte... Dolayısıyla Başbuğ yasalara göre davrandıklarını söylerken, aslında yasaları işlevsizleştiren bir zihniyeti de ortaya koyuyor.

Ancak lapsus burada bitmiyor... Bir gazetecinin “Karşı taraf kim,” sorusuna Genelkurmay Başkanı şöyle cevap veriyor: “Boğazın karşı tarafı.” Bunun bir latife olduğu, aklına herhangi bir karşı taraf gelmeyen Başbuğ’un ‘boğazı’ bir kolay metafor olarak kullandığı söylenebilir. Ancak ‘boğazın karşı tarafı’ içi boş bir kavram değil... Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Osmanlı’yı ima etmiş, daha genelde ise gayrımüslimlere gönderme yapan bir tanım. Ayrıca dünyaya Ankara’dan bakan biri için Avrupa’nın ve AB’nin de dolaylı sembolü. Buradan hareketle Genelkurmay Başkanı’nın samimiyete davet ettiği tarafın AB yönetimi veya genelde Hıristiyan dünyası olduğu tahmini yapılabilir. Ne var ki herkes gerçek ‘boğazın’ Ergenekon davası olduğunu ve ‘karşı tarafın’ da genelde Fethullah Gülen cemaatine atfen kullanıldığını biliyor. Bu ilginç bir bütünleştirme... Anlaşılan o ki bir süre önce Kürtlerin sembolik olarak ‘Hıristiyanlaştırılması’ gibi, şimdi de aynı şey bu cemaat için yapılıyor. ‘Boğazın karşı tarafı’ aslında hasbelkader bu toplumun içinde olan ama olmaması gereken birilerine işaret etmekte. Başbuğ’un sözleri aslında yeknesak, tepeden belirlenmiş bir vatandaş ve buna uygun bir kimlik hayalinin de itirafı gibi...

Bu açıklamalar ‘Türkiye halkı’ gibi yeni tanımların içinin ne denli boş olduğunu da ortaya koymakta. Harp Okulu’ndaki konuşmasında Başbuğ “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk denir” demiş olsa da bunun içinde gayrımüslimlerin olmadığı açıktı. Bunu cumhuriyetin kuruluşunu Hıristiyanlara karşı verilen kurtuluş mücadelesi olarak tanımlayan resmî ideolojiye bağlamak mümkün. Ama herhalde kimse bu Türkiye halkının içinde sayılmayacak bazı Müslümanların da olabileceğini düşünmüyordu. Ne var ki daha iki gün geçmeden yapılan açıklamada bu tanımın Türk kimliğinin etnik ve dinî temele dayanmadığını gösterdiğini, ama ‘Türkiye halkı’ tanımının bundan ötesini ifade etmediği vurgulandı. Diğer bir deyişle ‘Türkiye halkı’ Türklüğü üretmek için kullanılan ama bu topraklarda yaşamakta olan insanların gerçek niteliği ve çeşitliliğini kuşatan, bu anlamda işlevsel olan bir terim değildi. Kısacası ‘Türkiye halkı’ sadece sembolik bir söylemden ibaretti ve açıklamaya bakılırsa Mustafa Kemal de zaten bu terimi aynı amaçla kullanmıştı...

Böylece ‘boğazın karşı tarafındaki’, yani askerin hoşlanmadığı bazı Türklerin de en azından kuramsal olarak Türkiye halkından sayılmayabileceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Çünkü ‘boğazın karşı tarafı’ mücadele edilmesi gereken ve özü itibariyle ‘yabancı’ bir kültürü ima etmekte. Son yıllardaki devlet stratejisi Kürtleri boğazın karşı tarafına sürmeyi hedeflemişti. Bugün bizzat AKP de bu siyasetin parçası. DTP’lilerle el sıkışmamanın, onları görmezden gelmenin altında ‘Bu Cumhuriyeti kuran Türkiye halkının’ tanımlanma biçimi yatıyor. Kâğıt üzerinde tüm coğrafyayı ima eden ‘Türkiye halkı’ aslında kimliklerini koruyan Kürtleri kapsamıyor. Kısacası aslında tanım şöyle: Türkiye halkının Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliksel sahibi olan kısmına Türk denir... Bu ise Türk’ün Türkiye halkından öncelikli olduğunu söylüyor...

Anlaşılan şimdi aynı bakış bu ülkenin muhafazakâr kesiminin bir bölümüne de uygulanabilir diye düşünülüyor. Hukukun yetmediği noktada, sosyolojik mobilizasyonun ideolojik olarak tırpanlanmasını öneren bir duruş sergileniyor. Oysa şeffaf bir ‘hukuk devleti’ olmak sorunun çözümü için yeterli... Yeter ki devlet önce bunu içine sindirebilsin. Aksi halde olumlu bir açılım olarak öne sürülen her cümle, bir sonraki adımda kendini ele veren bir itirafa dönüşüyor.



Bu haber 585 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,998 µs