kaçış yok! | " /> kaçış yok! | "/>

En Sıcak Konular

Bu sorudan kaçış yok!

6 Mayıs 2009 08:09 tsi
Bu sorudan kaçış yok! Darbe günlükleri Ergenekon dosyasında. Davanın niteliği kimsenin karartamayacağı kadar açık. Ama hala şaibe yaratmak için adeta kampanya yürütenler var. Fakat orta yerde duran bir soru var ki, o sorunun cevabını herkes yüksek sesle verdiği taktirde takke

Bilirkişi raporuyla kamuoyunda “darbe günlükleri” olarak bilinen günlüklerin emekli oramiral Özden Örnek’e ait olduğu, bir kez daha kesinleşti.

“Bir kez daha” diyoruz, çünkü, günlükleri yayınlayan kapatılan Nokta dergisi genel yayın yönetmeni Alper Görmüş hakkında Örnek tarafından “iftira” davası açılmış ve Görmüş bu davadan beraat etmişti. Mahkemenin “beraat” kararı, günlüklerin “sahici” olduğunun kanıtı olarak yorumlanmıştı. Ama dahası, geçtiğimiz yıl emniyet tarafından yapılan incelemelerde de, günlüklerin Örnek’in bilgisayarından çıktığı yönünde rapor hazırlanmıştı.

Konu, Ergenekon davasının ikinci iddianamesinin eklerinde yargı önüne gelince bir kez daha gündeme geldi.

İddianamenin delil klasörlerinde yer alan 4 kişilik bilirkişi raporu, günlüklerin kaynağını “Donanma Komutanı’nın bilgisayarı”, yazarını ise “Özden Örnek” olarak tespit etti. (Bu arada Örnek’in bilgisayarındaki bilgilerin kopyaları, emekli org. Şener Eruygur’un ADD’deki genel başkanlık odasında bulunan bir CD’de de çıktı. Bu da bir başka “kanıt” olarak belirtilmeye değer.)

Malum, bu günlüklerin önemi, 2003-2004 yıllarında “Sarıkız” ve “Ayışığı” olarak kodlanan darbe planlamalarını birinci dereceden belgeleyen bir kanıt niteliğinde olmasından ileri geliyor.

Ergenekon davası, Türkiye’de darbeciliğin ilk defa yargılanmasıdır.

Normalleşme olarak tanımladığımız durumu sembolize eden bir anlamı vardır.

Bunun Türkçe’si, Türkiye’nin darbe tehdit veya olasılığı altında bir türlü kendi mecrasında “normal” olarak ilerleyemeyişi durumuna son verilmesidir.

Bir yandan darbe planlamaları yapıp, bir yandan da “güdümlü” oldukları artık çok açık bir şekilde ortaya çıkan “STK”lar aracılığıyla darbenin bir “toplumsal beklenti” haline getirilmesi için sistematik bir çaba yürütmek, kimsenin “yabancısı” olmadığı bir senaryodur.

Bu senaryonun en kritik safhalarından biri de, darbe şartlarını olgunlaştırmak için toplumda yapay kamplaşmalar yaratmak, laik-antilaik, Alevi-Sünni gibi kamplaşmaları tahrik edecek eylemler yapmaktı. Danıştay cinayeti tam da bu noktada anlam bulan bir olaydır. Bir takım tanınan Alevilere yönelik suikast planlarının açığa çıkarılmış olması da, aynı kirli niyetin bir başka kanıtıydı.

Yaratılacak kaos ve kargaşa ortamının yol açacağı gerilimin ihtiyaç duyduğu silah ve cephanelikler de yer altı depolarına istif edilmişti.

Bunların açığa çıkmış olması ve sorumlularının yargı önüne çıkarılmasının “normalleşme” ile olan bağlantısı çok açık olduğu halde, hala Ergenekon davasını sulandırma veya “korku imparatorluğu yaratıyorlar” tarzında yorumlar eşliğinde şaibelerle gölgeleme çabasının anlamı nedir?

Son olarak Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de “ben de dinleniyor olabilirim” dedi. “Dinleme” konusunun uzun süredir “herkesi dinliyorlar”, “beni de dinliyorlar”, “aman telefonda dikkatli konuşalım” türü manipülasyonlarla istismar edildiğine tanık oluyoruz. Yaratılmak istenen hava, “iktidara muhalif olan herkesi alabilirler” şeklinde bir psikolojiyi yaygınlaştırmaktır.

Kendisini “Ergenekon’un avukatı” ilan eden CHP lideri Deniz Baykal da Ergenekon davası ve soruşturmasını bolca muhalefet yapmanın bir argümanı olarak kullanıyor, “bu davanın altında kalırsınız” şeklinde “uyarılar” yapıyor.

Kendisini “sol” olarak tanımlayan birçok çevre de “Ergenekon’dan bir şey çıkmaz, yesinler birbirlerini” tarzında söylemlerle, objektif olarak Ergenekoncu zihniyetin değirmenine su taşımayı “politika yapmak” sanıyor.

Denilebilir ki, dolaylı ya da dolaysız Ergenekoncu veya “Ergenekon boşa çıksın” beklentisi içerisinde olan bir yelpaze ortaya çıkmıştır.

Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken soru ise şudur:

Darbe günlükleri, darbe planları, kaos çıkarma girişimleri, silahlar, bombalar, cephane ve “mühimmatlar”, sayısız delil, belge ve doküman orta yerde duruyorken bu davanın “boşa çıkması” mümkün müdür?

Diyelim ki mümkündür… O zaman bu kadar suç delilini kim, nasıl izah edecektir?

Bu dosyanın bu şekilde kapandığı günün Türkiye’si nasıl bir Türkiye olacaktır?

Cevaplarımızı içimizden değil, yüksek sesle verelim…

www.iyibilgi.com



Bu haber 929 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,286 µs