tersine akar mı? | " /> tersine akar mı? | "/>

En Sıcak Konular

Sular tersine akar mı?

5 Mayıs 2009 08:16 tsi
Sular tersine akar mı? Siyasette sağ ve sol kavramları nereye oturuyor? Değişim sadece bir slogan mı, değilse ölçüsü ne? Sağda ve solda kimler, niye silindi? Geleceği olmaktan ne anlıyoruz? Sorunlarımız, sıkıntılarımız var, fakat sular tersine akmaz...

3 Kasım 2002 seçimlerinde siyasi yelpazede, her biri köklü geleneklerden gelen bazı partiler silindi ya da silinme noktasına geldiler. 22 Temmuz 2007 seçimleri ve 29 Mart yerel seçimleri, 3 Kasım seçimlerinde ortaya çıkan sonuçların “konjonktürel” olmadığının teyidi olmuştur.

Bu partilerden DYP, DP olarak yoluna devam etmeye çalışıyor. ANAP’a Erkan Mumcu aşısı yapıldı; o da tutmadı. Ecevitlerin DSP’si de bu partilerle aynı kaderi paylaşıyor. MHP, milliyetçi duyarlılıkları bünyesinde toparlamayı başardığı için uzun süre daha “üçüncü parti” durumunu koruyacak gibi görünüyor. CHP ise, bütün imkanlarını seferber ederek yüzde 20’lerde seyreden bir oy potansiyeline oturmuş olmayı “başarı” addedecek bir duruma geldi.

AKP, “yeni” bir parti. Değişim ve yenilenmeyi şiar edinerek iktidara geldi. Kendisini sağ veya sol değil, “muhafazakar demokrat” olarak tanımladı. İktidarının ilk döneminde AB reformlarını hayata geçirmede ciddi bir performans sergiledi. İktidarının ikinci döneminde ise, “iktidara alıştığı”, “statüko ile uzlaştığı” yönünde ciddi eleştiriler alıyor. Bu eleştirileri dikkate değer kılan güçlü emareler de yok değil.

Niyetimiz siyasi yelpazeyle ilgili genel bir değerlendirme yapmak değil, ama bu tabloyu hatırlatmamızın bir nedeni var ve o da şu:

Kendini sağ olarak tarif eden partiler açısından mevcut statükoyu koruyan, sorunlara çözüm politika ve projeleri üretmeyen, “derin” güçlerle iyi ilişkiler içerisinde olmaya özen gösteren geleneksel çizgi, artık Türkiye toplumunda ilgi görmemektedir. Bunu, tersinden “sol” iddialı partiler için daha güçlü bir vurguyla belirtebiliriz.

CHP ve DSP, ülkemiz gündemini oluşturan hemen tüm konularda aynı veya benzer politikalara sahiptirler. 12 Eylül anayasasını savunmaktadırlar. İfade özgürlüğü üzerinde koyu bir gölge oluşturan 301. maddenin kaldırılması için değil, olduğu gibi yerinde kalması için çaba göstermişlerdir. Kürt ve Alevi sorunu konularında yapıcı hiçbir gayretin sahibi değillerdir. İlk defa darbeciliğin yargılandığı, derin ilişki ve faaliyetlerin deşifre edildiği, cephane depolarının açığa çıkarıldığı Ergenekon soruşturması konusunda CHP lideri Deniz Baykal kendisini “Ergenekon’un avukatı” ilan etmiştir. Bütün bunlar hangi “sol” anlayışla izah edilebilmektedir? Bunun cevabını bilen yoktur.

Meclis dışındaki sol partiler açısından da birkaç şey söylemek gerekirse, durum, kendileri adına hiç de parlak değildir. Halkla bağları zayıftır. Slogancı bir muhalefet anlayışıyla hareket etmeyi “politika” saymaktadırlar. Ergenekon gibi üzerinde siyaset yürütebilecekleri bir konuda dahi dikkate değer bir çabanın sahibi olmadıkları gibi, “birbirlerini yiyorlar” gibi bir tutum sergileyebilmişlerdir.

Sağ veya sol olarak tarif edilen amaç ve ideallerini herkes kendi anladığı şekilde koruyabilir. Ancak besbelli ki, gerek dünya ölçeğinde değişen şartlar, gerekse de bunun bir yansıması olarak ülkemizde kendisini hissettiren ihtiyaçlar, ciddi bir değişim ve yenilenmeyi zorunlu kılmaktadır.

Değişim ve yenilenmenin ölçüsü ise, sağlam, tutarlı, istikrarlı bir demokrasi anlayışında ifade kazanıyor.

Türkiye’yi, onu vareden bütün değer ve duyarlılıklarla beraber kavrayan bir zihinsel dönüşüm gereği var.

Eski mantalite ile tanımlanan sağ ve sol kavramları anlamlarını yitirmiştir. İçerisinden geçtiğimiz tarihsel sürecin gereklerine göre kendini düzenleyen anlayışlar kalıcı ve başarılı olabilirler.

Bu yeteneği gösteremeyenlerin geleceği yoktur. Bunu görebilmek için asgari bir tarih bilincine ve siyaset kapasitesine sahip olmak yeterli.

Siyaset ve toplum olarak bu sınavı geçebilecek miyiz? Bu, bir kerede cevabı verilebilecek bir soru değil. Tercihlerinde ciddi, samimi, tutarlı olmak tam da bunun için önemli: Yani her an sınanmaya açık olmak gereği var.

Türkiye sancılı bir geçiş sürecinden geçiyor. Ama bir doğrultuya da girmiştir. Sorunlar, sıkıntılar ve engellemek isteyenler var; fakat çaresi yok, su akar yatağını bulur ve ırmakların yönü hep denizlere, büyük ufuklara doğrudur…

İlgili yazı: Savrulan kavramlar, karışan tutumlar

Hasan Soylu www.iyibilgi.com



Bu haber 620 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,757 µs