İşte o olağan şüpheli

5 Mayıs 2009 08:01 tsi
Türkiye’de patlayan bombalarla ilgili ilk şüpheyi iyibilgi dile getirdi. Ardından emekli MİT mensubu Mahir Kaynak patlayan bombalarla ilgili üçüncü bir ülkeyi işaret etti. İyibilgi şimdi bir adım öne çıkıyor. ‘Bombadaki parmak izi’yle il

Geçtiğimiz hafta bu sayfada gerçekleşen son PKK terörist eylemleriyle ilgili uzman ve kimi yetkililerinin “embedded” görüşlerini de içeren önemli bir analiz okudunuz. Ardından Star gazetesi yazarı emekli MİT mensubu Mahir Kaynak’ın benzer bir analizini de bu sayfalarda buldunuz. Her iki analizin de ortak noktası PKK terör örgütünün tasfiye süreci yaşanırken ve PKK da konjonktürün zorlamasıyla bu noktaya gelirken neden geçtiğimiz hafta gerçekleşen terör saldırılarının meydana geldiğiydi. İki analiz de üçüncü bir devletin Türkiye’ye karşı PKK’yı kullandığı tezini işliyordu.

Ancak yazıların üzerinden beş gün geçti… Bu beş gün iyibilgi’ye farklı bilgiler sağladı.

İyibilgi’nin danıştığı uzmanlar son saldırılarla ilgili çıkış noktasının doğru resmin bütününün eksik kaldığını söylüyor.

Yani bu şu anlama geliyor: Geçtiğimiz hafta yaşanan terör saldırısı PKK’nın taşeron olarak kullanıldığı bir saldırıydı, doğru. Bu saldırının ardından üçüncü bir devlet bulunabilir, bu da doğru. Amaç Türkiye’nin ABD ile eşgüdüm içerisinde uyguladığı planları bozmak olabilir, bu da doğru… Ancak bu kadar değil… Uzmanlar iyibilgi’ye şu soruyu soruyor: Ülkece sadece PKK’nın saldırısına kilitlendik. Oysa aynı hafta Irak son yılların en kanlı çatışmalarına sahne oldu. Amerikan ordusu Irak’tan çekilirken, Irak görece istikrara kavuşmuşken en kanlı saldırılar gerçekleşti geçen hafta. Saldırıların boyutları öyleydi ki ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Irak’a gitmek durumunda kaldı. İşte PKK’nın askerlerimizi durduk yere şehit eden saldırıları da tam bu sırada gerçekleşti. Şimdi şu soruyu sormalı: Bu iki saldırılar arasında bağlantı var mı?

Uzmanlar kendilerinin sorduğu bu soruya yanıt vermiyor. “Sükut ikrardandır” ilkesi gereği… O halde, eğer Irak ve Türkiye’de eş zamanlı yaşanan “zamansız ve konjonktüre aykırı” saldırılar bir arada düşünüldüğünde ilk analizimizde söylediğimiz, “üçüncü ülke” gerçeği daha da önplana çıkıyor.

“Kim” sorusuna aldığımız yanıtlar biraz karmaşık ancak akla ilk gelen bölgenin istikrarsızlaştırılması konusu… Eğer bölge istikrarsızlaşırsa ABD’nin Irak’tan çıkma stratejisi gecikebilir. Peki, bu hangi ülkenin işine gelir?

Diğer bir ihtimal ise ABD ve Türkiye’ye özellikle Kuzey Irak konusunda ortak mesaj verdiği… Mesajın ise “her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir, bölge pamuk ipliğine bağlı” anlamı taşıdığı ifade ediliyor.

Bu iki ihtimal bir araya geldiğinde akla ilk gelen devlet ABD’nin bölgeden çekilmesinden aşırı derece etkilenecek, son dönemlerde Türkiye ile sorunlar yaşayan ülke oluyor.

Ancak bu kadar kolay değil… Kimilerine göre ise saldırının arkasında ABD’yi ve Türkiye’yi sırasıyla Irak ve PKK konularına yoğunlaştırmak düşüncesi yatıyor. İkinci ihtimaldeki o ülke ABD ve Türkiye’nin kendi yakın çevresiyle yakından ilgilenmesini istemiyor.

Hillary Clinton’ın Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanlarını Washington’a davet etmesi, Başbakan Erdoğan’ın ise önce Bakü, ardından Moskova’ya gitme kararı alması saldırılara bir yanıt niteliğinde mi? Uzmanlar “bölgede aktör ve faktörler değişken. Yeni bir uluslar arası sistem kurulurken son yüzyılın en dinamik dilimini yaşıyoruz. Bu yüzden ne olursa olsun şaşırmamak gerekir” diyor.

İyibilgi.com

Bu haber 2,798 defa okundu.