Savrulan kavramlar, karışan tut | " /> Savrulan kavramlar, karışan tut | "/>

En Sıcak Konular

Savrulan kavramlar, karışan tut

4 Mayıs 2009 09:41 tsi
Savrulan kavramlar, karışan tut Tarihin adına 'küreselleşme' denilen bir döneminden geçiyoruz. Bu dönem klasik ve kronik kavramların anlam ve zeminlerini değiştirdi. Kendisiyle beraber en genel manasında 'değişimi' kaçınılmaz hale getirdi. Peki 'sağ' ve 'sol' olmayı ne hale geti

Uzun süredir Türkiye’de ciddi bir değişimin sancıları yaşanıyor.

İki kutuplu dünya durumunun, “duvarın” çökmesiyle birlikte tedavülden kalkması, yeni bir dünya durumu ortaya çıkardı. ABD’nin kendisini “tek süper güç” olarak ilan ettiği bu duruma özelliğini veren en önemli olgulardan biri, “bilgi” ve “teknoloji” çağı olarak adlandırılan bir tarih kesiti yaşıyor olmamızdı.

“İnternet”, bu sürecin simgesel önem taşıyan sembollerinden biri. Zira internet, bilginin kitleselleşmesinin ve iletişim araçlarının sınır tanımayışının göstergesi.

Bu yeni durum, “soğuk savaş dönemi” olarak adlandırılan iki kutuplu dünya sisteminin kavram ve argümanlarını da yeniden tanımlamayı gerekli, kaçınılmaz hale getirdi.

Bunların başında da “sağ” ve “sol” kavramları geliyor. Bunu “sağ ve sol değerler, duyarlılıklar” olarak okumak da mümkün.

Türkiye’nin siyasal tarihi ile bir parça ilgili olan herkes biliyor, Türkiye’de “sağ” olmak, mevcut statükoyu korumak, devletin temel politikalarını savunmak, ordudan gelen işaretlere göre pozisyon almak ile özdeşleşen bir anlam ifade ediyordu.

“Sol” olmak ise, en genel manasında emekten yana olmak, demokratik hak ve özgürlüklerin çerçevesini genişletmekten yana olmak, mevcut statükoya karşı çıkmak, haksızlığa karşı adalet, zulme karşı onur ve haysiyet savunusu yapmak demekti.

“Sağ” ve “sol” kavramlarının Fransız İhtilali’nde şekillendiği biliniyor. Meclisin sağında oturanların yenilikçi, devrimci kararlara karşı çıkması, solunda oturanların ise devrimci ve yenilikçi bir doğrultuyu savunmaları, “sağcı” ve “solcu” kavramlarının bilinen anlamlarına kavuşmalarını getirmiştir.

“Berlin duvarı” çöktü. Merkeziyetçi, bürokratik yapısı nedeniyle kendi sürecinde giderek temsilcisi olduğu iddiasındaki halktan ve onun talep ve ihtiyaçlarından kopan, özgürlükçü ideallerini reel politik dengelere kurban eden sosyalist kamp, anlam ve zeminini kaybetti. Kapitalist sistemin, ABD’nin ideologları bunu derhal “tarihin sonu” olarak adlandırdı, kendi “zaferlerini” ilan etti.

Ancak duvarın çöktüğü tarihten (1989) bu yana yaşadığımız süreç çok açık bir şekilde gösterdi ki, çökenin yerine gerçek manada “yeni” bir anlam ikame edilemedi.

Zenginleşme ve yoksullaşma ikilemi, tarihin hiçbir kesitinde bu denli keskinleşmedi. Bilgiye ulaşma imkanlarının artması ile dünyanın adaletsizlikleri, haksızlıkları bütün çıplaklığıyla görünür hale geldi.

Yani “tarih” bitmedi; devam ediyor. Ama kendisini tarihin “yeni” mecrasının gereklerine göre yeniden yapılandırma becerisi gösterenlerle beraber… Ve bu süreç, henüz çarpıcı bir karşılık bulmuş değil. Örneğin sol ve sosyalist anlam ve değerleri savunma iddiasını sürdürmenin, verili şartlar ışığında ne demek olduğunun köklü ve kapsamlı bir karşılığının olması gerekli.

Meselenin uluslararası, moda tabirle “küresel” ölçekteki boyutları bir yana, Türkiye’deki görünümlerine baktığımızda ise, daha çarpıcı bir tablo ile karşılaşıyoruz.

Yukarıda yaptığımız genellemeyi baz alacak olursak, bugün Türkiye’de “sağ” ve “sol” olmanın ne denli birbirine karışmış bir görünüm arz ettiğini çok açık görebiliriz.

Türkiye’de “şapkamı alır giderim” sözleriyle sembolleşen “sağ” siyasetin devri bitti. “Merkez sağı toparlayalım, filanca partiler birleşirse merkez sağ yeniden ayağa kalkar” türü tespitler eşliğinde Demirel tarzı sağı toparlamak girişimlerinin hayatta herhangi bir karşılığı kalmadı. Bu tespitimizin doğruluğu, DYP, ANAP, DP ve “arada” kurulup kapanan partilerin son 20 yıl içerisindeki hikayesi ve günümüzdeki durumları ile rahatlıkla test edilebilir.

Öte yandan Türkiye’de “sol” olmanın ölçüleri de tepe taklak oldu. Bugün “sol” olmayı devletçi olmak, statükoyu savunmak, 12 Eylül anayasasını savunmak, ulusalcılık gibi aslında “sol” olmakla hiçbir alakası olmayan tutumlarla tarif eder hale geldik.

Peki neden?

Konuyu sürdürmemiz gerek.

Hasan Soylu www.iyibilgi.com



Bu haber 838 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,061 µs