En Sıcak Konular

Dizi dünyasında yaşayan gençlik kırmızı alarm veriyor

0 0 0000 00:00 tsi
Dizi dünyasında yaşayan gençlik kırmızı alarm veriyor Televizyonlarındaki dizi kirliliği en çok çocukları ve gençleri tehdit ediyor. Uzmanlara göre diziyle gerçek dünyayı ayırt edemeyen, kimlik bunalımı yaşayan ve şiddete meyilli yeni bir “dizi kuşağı” yetişiyor

Hayatımız dizi oldu. Nefes bile almamıza imkan vermeden biri bitiyor, biri başlıyor. Ahlaksız teklifler, ihanetler, susturucuyla işlenen cinayetler, betona gömülen cesetler, yaralananlar, kan ve gözyaşı... Özellikle çocuklar ve gençlerin ruh sağlığı büyük tehlikeli altında. Hemen hemen hepsi ya küçük Polat Alemdar ya da iyilik meleği Selena olmak istiyor. Medyadan tanıyıp hayranlık duydukları kişileri, arkadaşları, öğretmenleri, anneleri ve babalarıyla özdeşleştiriyorlar. Bu durum karşısında uzmanlar “Sürekli dizileri izleyen çocuk ve gençler yaşamlarının ilerleyen yıllarında sosyal, psikolojik, duygusal, ahlaki ve cinsel sorunlar yaşayabilir. Kurtlar Vadisi gibi diziler aracılığıyla kişisel gücün, hukukun yerine ikame edildiğine karar verebilir. Sürekli aile temasının işlendiği dizeler yüzünden kimlik gelişimleri olumsuz etkilenebilir. Davranış bozukluğuna rastlanabilir” uyarısında bulunuyor. Ancak bu duruma engel olabilecek kişi, kurum ya da kuruluşlar gidişatı değiştirmek yerine, yaratılan yalan dünyanın parçası haline geliyorlar. Anne babalar dizileri çocuklarıyla birlikte izliyor, kanal sahipleri “Halk seyrediyor, biz ne yapalım?” diyerek işin içinden sıyrılmayı tercih ediyor. Yetkililer ise Necati Şaşmaz, nam-ı diğer Polat Alemdar’ı şiddet karşıtı kampanyalarda kullanma planları yapıyor. Biz de bu tablo karşısında konuyu uzmanlarıyla masaya yatırdık. Gençleri ve çocukları dizi dünyasından kurtarmanın yollarını araştırdık.

Tanzer Gezer (Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği İkinci Başkanı)
Şöhret isteyen sokağa kaçıyor

Son dönemde ön plana çıkan şiddet, cinsel istismar gibi olguların nedenleri araştırıldığında gözler haklı olarak medyaya çevriliyor. Çünkü medya anne-baba eğitimi ile öğretmen eğitimi çizgisinin ortasında yer alıyor. İletişimde üst seviyelere gelinmesi sevindirici ancak bu iletişim çocukları olumsuz etkiliyor. Dizilerde, magazin programlarında gösterilen sosyal yaşama özenen yoksul çocuklar sokağa kaçıyor. Maalesef şarkıcı ya da ünlü olmanın hayaliyle tamiri mümkün olmayan kötü olaylar yaşıyor. Medya sürekli renkli hayatları, şiddet içeren görüntüleri, fuhuş sektörünü, çocuk pornosunu vurgulamak yerine yayın akışında eğitici programlara yer vermeli. Bence tüm bunların yanı sıra anne ve babalara da büyük görev düşüyor. Anne babalar televizyon konusunda ipin ucunu bırakmamalı. Çocuklarını medyada yaşanan kaostan uzak tutabilmek için mesai harcamalı. Çocuklarının televizyonda ne izlediğini takip etmeli. Mutlaka bir kontrol mekanizması oluşturulmalı. Aynı kontrol mekanizması internet için de geçerli olmalı.

Prof. Dr. Ümran Tüzün (Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı)
Hatalı olan anne ve babalar

Ben bu konuda birincil olarak medyanın değil anne babaların sorumlu olduğunu düşünüyorum. Televizyon çeşitli yaş gruplarına ve cinsiyete, sosyal durumlara hitap eden bir araçtır. Geniş kitlelere yayın yapan ticari amacı da yüksek olan bir görsel kuruluştan sadece eğitici yayın yapması beklenemez. Anne babalar geniş kitlelere hitap eden bu yayın aracını çocukları için yakından takip etmek zorundadır. Tıpkı çocuğunun arkadaşlarını, okuduğu kitapları, derslerini takip ettikleri gibi... TV’de ne izlediğinden haberdar olmalıdır.
Bir diğer önemli nokta ise şu: Çocuklarının izlemesinden hoşlanmayacakları dizi, film ve diğer programları çocuklarıyla birlikte seyretmemeleri gerekir ki ertesi gün çocuk o diziyi seyretmesin. Çocukların yetişkinlere ait dizileri izlemesi zaten hiç normal değil. Aile, çocuğuna ne verirse, karşılığında onu alacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki televizyon bir düğmeye basılarak kapatılabilen bir alettir. Son dönemde anne babaların zaafları nedeniyle çocukların sağlıksız ve kimliksiz yetiştiğini görebiliyoruz.

Nurdoğan Rigel (İletişim Bilimci )
Rol modelleri kötü karakterler

1950’lerden bu yana televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi araştırma konusu olmuştur. George Gerbner’in “Kültürel Ekme” kuramına göre çocuğun sosyalleşmesinin aile, okul ve din kurumlarından “Elektronik bakıcı” yani televizyona geçti. Burada temel değişken televizyona ayrılan zamanın giderek artmasıdır. Kamu yayıncılığı döneminde televizyonun, “eğitmek”, “bilgilendirmek” son olaraksa “eğlendirmek” kavramları yer alıyordu. Televizyon kanalları özelleştikçe eğlendirmek ilk sırada yer aldı. Çünkü her izleyici demografik yapı dikkate alınmadan reyting sistemi nedeniyle “Reklamcılara kiralanan beyinler” olarak görülüyor. Bu rıza alınmadan yapılan kiralama işlevinin içinde en çok zarar gören kesim çocuklar. Rol modellerini de televizyondaki öyküler içinde yer alan kahramanlardan seçiyor olması işi daha da tehlikeli hale getiriyor. Çoktan seçmeli birçok karakterin özelliklerini kolaj olarak kendi yaşamlarına monte ediyorlar. Televizyon sahte bir gerçekliktir ve gerçek dünyanın kişiler arası iletişim ortamındaki sıcaklığı veremez.

Ünsal Oskay (Sosyolog)
İzleyen de memnun, izleten de!

Son derece etkin bir iletişim aracı olarak televizyon yaşadığımız gerçek hayatın çok daha tehlikeli olduğunu ve şiddet içerdiğini söylüyor. En önemlisi bunu değişmez bir kuralmış gibi gösteriyor. Bu alet, çocukluğumuzdan başlayarak, farklı bir toplumsuzlaşma içinde yaşayıp büyümemize neden oluyor. Bizi gerçeklerden uzaklaştırıyor. Yozlaştırıcı bir hayat içine sokuyor. Modern dönemin medyası ise daha tehlikeli. Çünkü büyüklerden daha çok çocukları ve gençleri etkiliyor. Tüm bunlar yaşananları daha hazin bir boyuta getiriyor. Eskiden birbirlerinden çok da uzak olmayan kuşaklar arası kültür farklılıklarından söz edilirdi. Şimdi iki kuşak arasında neredeyse bir uçurum var. Yeni neslin şaşırtıcı bir hayat yaşıyor olması kafalarda soru işareti uyandırıyor. Bunun nedenlerini anne baba kendine sormalı, medya kendine bir bakmalı. Ancak herkes durumdan memnun. Kimse bu duruma ses çıkartmıyor. Aileler duruma itiraz etse, televizyondaki dizileri ve programları izlemese kanallar da farklı arayışlar içerisine girecektir. Bu yanlışta herkesin payı var.

Memet Güler (Vatan Gazetesi - Televizyon Eleştirmeni)
Çocuğa kumanda verilmemeli
Oysa maalesef tersinedir bizdeki durum. Evlerde ne izleneceğini, ya evin hanımları ya da çocuklar belirler genellikle. Ama işte buradadır asıl büyük tehlike. “Yapma” denileni yapmayı seven, yasaklananı merak eden çocuklardır. Ve eğer televizyonların uzaktan kumandalarını ellerine alırlarsa, gelişimlerine zarar verecek ne varsa onu zaplayacaklardır. Elbette yayıncılara da büyük sorumluluk düşer bu noktada. Özellikle de çocuklarla ilgili yayınlarda. Mutlaka pedagoglara danışılmalı, yapılan yayının yavrularımızın ruh sağlığına etkileri araştırılmalıdır. Ancak aynı bilinç, ailelerde de olmalıdır. Ve uzaktan kumanda, kesinlikle çocuklara bırakılmamalıdır. Evde çocuğun hangi saatler arasında, neleri izleyeceğine aileleri karar vermelidir. Bu tıpkı hamburger meselesi gibidir. Eğer izin verirseniz çocuklar ne sebze, ne meyve, her gün hamburger yer. Geleceğimizi de, hamburgerle şişen o obez çocuklar belirler. Bu, onların isteklerine kulak vermemek demek de değildir. Ama tekrar altını çiziyorum, asla o minik ellere uzaktan kumanda teslim edilmemelidir.

Dr. Ayten Erdoğan (Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı
Televizyonun yararı da var

Çocukların televizyon izlemesinin zararlarının yanında yararları da vardır. Keşfetme, öğrenme yetilerinin gelişmesi için gerekli uyaranları almasını sağlar. Bu uyaranlar işitsel, görsel, dokunsal, sosyal uyaranlar olabilir. Ancak çocuğun çevresindeki uyaranları denetleme olanağımız olduğu için öğrenmesini istemediğimiz uyaranları kontrol etmeliyiz. Çocukların algılama seviyesine uygun ve olumlu karakterlerin ağırlıkta olduğu programları seçmek ve sadece bunları izlemesini sağlamak gerekiyor. Yaşlarına uygun şiddet ve açık cinsellik davranışlarının sergilenmediği eğitici, gelişim için yararlı olabilecek çocuklara yönelik dizi, çizgi filmler önerilebilir. Anne babanın bırakın dizileri haber kuşaklarını çocuğuyla birlikte seyretmesini bile doğru bulmuyorum. Örneğin intihar olaylarının medyada yer alması sonucu gençlerde aynı yolla intiharlarda o sürede artış gözleniyor. Şiddet içeren görüntüler çocukların saldırgan olmasına, uyku bozukluklarına yol açıyor. Televizyon herkesi eğlendirebilir ancak çocuklar için dünyaya açılan bir kapıdır. Bu unutulmamalı...
 
Bizim Kahve



Bu haber 446 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,667 µs